12 Aralık 2018 23:30

Göstergelerin gösterdikleri

Göstergelerin gösterdikleri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye ekonomisi, büyük ölçüde yabancı sermayeye, sıcak paraya bağımlı olması, üretimden çok tüketime ve borçlanmaya dayanması ve ekonomik dengelerin en küçük bir sorun karşısında hızla bozulma potansiyeli taşıması nedeniyle, dünya ekonomileri içinde en hassas, moda tabirle ‘en kırılgan’ ekonomiler arasında ilk sıralarda yer alıyor. 

Başta Erdoğan ve damadı olmak üzere, iktidar temsilcileri yıllardır her fırsatta Türkiye ekonomisinin krizlere ve şoklara karşı çok dayanıklı olduğunu iddia ediyorlar. Oysa sadece son birkaç ayda ekonomide yaşanan gelişmeler, ülke ekonomisinin mevcut yapısıyla neden ‘en kırılgan’ ekonomiler arasında gösterildiğini açıklıyor. 

Yüksek enflasyon ve faizlerdeki ani artış, Türkiye’nin eskiye oranla daha yüksek faizle borçlanmak zorunda kalmasını beraberinde getirmiş durumda. Nitekim,TBMM Genel Kurulunda görüşmelerine başlanan 2019 merkezi yönetim bütçesinde faiz giderleri 2018 yılına göre yüzde 54 oranında artırılarak, 76 milyar TL’den 117 milyar 317 milyon TL’ye çıkarılırken, önümüzdeki üç yıl boyunca bütçe içindeki faiz ödemelerinin artarak süreceği anlaşılıyor. 

Türkiye İstatistik Enstitüsü (TÜİK) hafta başında 3. çeyrek (temmuz, ağustos, eylül) büyüme rakamlarını açıkladı. 2018’in ilk üç ayında yüzde 7.3; ikinci üç ayında yüzde 5.3 büyüyen Türkiye ekonomisi 3. çeyrekte yüzde 1.6 olarak hesaplanmış. Mevsimsel ve takvim etkisinden arındırıldığında ekonomide yüzde 1.1 küçülme görülüyor. Ekonomik gidişat, son üç ayda ekonomide eksi büyümenin kaçınılmaz olduğunu,2019’un ilk yarısında ekonomideki daralmanın artarak süreceğini gösteriyor. 

TÜİK’in açıkladığı son büyüme verilerine göre 2018 başında ücretlilerin milli gelirden aldıkları pay yüzde 38.2 iken, 9 ay içinde yüzde 6.6 azalarak, eylül 2018 itibariyle yüzde 31.6’ya gerilemiş. Yüksek enflasyonla birlikte ücret gelirlerinde yaşanan erime de hesaba katıldığında ekonomik kriz sürecinden en olumsuz etkilenen kesimin ücretliler olduğunu söylemek mümkün. 

2002 yılında hane halkının borcunun gelirine oranı sadece yüzde 4 iken, eylül 2018 itibariyle bu oran yüzde 50’nin üzerine çıktı. Halkın giderek belirginleşen kredi ve borç sorunu, 2019 başından itibaren gelecek yeni zamlar ve vergi artışları ile daha da belirginleşecek. Nitekim 2019 yılı için ‘yeniden değerleme’ oranı 23.73 olarak açıklandı. Buna göre, 2019’da vergi ve vergi cezaları, emlak vergisi, harçlar, motorlu taşıtlar vergisi, trafik cezaları, damga vergisi, idari cezalar, ehliyet, pasaport ve benzeri kalemler yüzde 23.73 oranında zamlanacak ve bu durum enflasyon üzerinde yukarı yönlü bir etki yaratacak. 

Üretimde yaşanan belirgin daralmayla birlikte ülke ekonomisinde yaşanan durgunluk, yerini ekonomik daralmaya (küçülme) bırakmaya başladı. Bu durum, geniş toplum kesimlerinin bir taraftan yüksek enflasyon sorunu ile uğraşılırken, diğer taraftan son yılların en ciddi işsizlik rakamlarıyla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Nitekim 2018 nisan-kasım döneminde İŞKUR’a kayıt yaptıran işsiz sayısı 1 milyona (955 bin) yaklaştı. Türkiye’de işsiz kalanların yarısından fazlasının resmi kanallar dışında iş aradığı (Eş, dost, akraba aracılığıyla) dikkate alındığında, işsiz kalanların sayısının gerçekte 1 milyonun çok üzerinde olduğu söylenebilir. 

TÜİK’in tartışma yaratan işsizlik, enflasyon ve büyüme verileri, kitlesel işsizlik riskinin uzun süre sürecek olması, gelir dağılımı adaletsizliğinin her geçen gün daha da bozulması vb. gibi en temel ekonomik göstergeler düzelmek bir yana giderek kötüleşiyor. 2019 mart seçimleri sonrasına bırakılması kuvvetle muhtemel olan IMF’li ya da IMF’siz bir ‘ekonomik tedbir programı’nın yaşanan sorunları daha da ağırlaştırması kaçınılmaz. Bu durum, ekonomik krizin sadece sonuçlarına değil, aynı zamanda nedenlerine karşı da mücadele etmenin önemli olduğunu gösteriyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...