10 Aralık 2018 23:25

Gezi’den ‘sarı yelekliler’e halk hareketi ve polis şiddeti

Gezi’den ‘sarı yelekliler’e halk hareketi ve  polis şiddeti

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Fransa’daki ‘Sarı Yelekliler’ direnişi, Avrupa’da demokrasinin sınırlarının sistemin kendini tehdit altında hissettiği noktada bittiğini bir kez daha ortaya koydu. Neoliberal politikalara karşı taşralı emekçilerin başlattığı eylemlerin yayılıp yeni bir boyut kazanması karşısında Avrupa’nın liderliğine oynayan ‘Karizmatik Lider’ Macron, polis terörünü devreye sokmakta tereddüt göstermedi. Fransa İçişleri Bakanı, ülke genelinde geniş güvenlik önlemleri almayı sürdüreceklerini açıklıyor -ki bu ‘güvenlik önlemleri’ göstericilere karşı polis şiddeti olarak tezahür ediyor.

Açıktır ki, Fransa’daki ‘Sarı Yelekliler’ eylemleri, emekçi halk kesimlerinin taleplerine kulaklarını kapatan bütün rejimler için de bir uyarı olma niteliği taşıyor.

Peki, Türkiye’deki iktidar bu gösterilerden hangi sonuçları çıkarıyor? 

Dervişin fikri neyse zikri de odur, derler ya Türkiye’deki iktidar Fransa’daki olaylarda sadece polis terörü ile ilgileniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan Fransa’daki polisi şiddetini “Bizim polisimizle alay edenler, polisimizin zulmettiğini söyleyenler, kendi polisleri şimdi bak neler yapıyor. Bizim polisimiz insaflı be” sözleri ile eleştiriyor. Sonra sözü Gezi eylemlerine getirerek “Bana nasihat ediyordunuz, akıl veriyordunuz, ‘Bu Gezicilere karşı niye böyle yapıyorsunuz?’ diye. Şimdi size sesleniyorum, Paris’te, Paris’teki, özgürlük mücadelesini verenlere karşı niye böyle yapıyorsunuz” diyor. Ardından Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da konu ile ilgili olarak “Fransız polisinin kullandığı aşırı güç gerçekten ibretliktir. Aşırı gücün karşısında Avrupa Birliği’nin ve Avrupa ülkelerinin tutumu da ibretliktir. Basının da tutumu bu anlamda tam bir felakettir” açıklamasını yapıyor.

Hatırlanırsa 2013’teki Gezi-haziran direnişi sırasında 8 kişinin ölümüne yol açan polis şiddeti için o gün Başbakan olan Erdoğan, “Polisimiz kahramanlık destanı yazdı” demişti. Yani Türkiye’deki iktidarın Fransız polisine takması, öyle demokrasiye olan aşkından değil; Türkiye’deki şiddet uygulamalarını meşrulaştırmaya çalışmasından kaynaklanıyor. Tam da ‘Sarı Yelekliler’ eylemlerinin yaşandığı günlerde 5 yıl sonra Gezi dosyasının yeniden açılması, iktidarın asıl derdinin ne olduğunu bütün açıklığıyla gösteriyor.

Türkiye’nin hemen bütün kentlerinde her kesimden milyonlarca kişinin katıldığı bir halk hareketi olan Gezi-haziran eylemleri, iktidar ve medyasına göre planlı bir ‘darbe girişimi’. Gezi sürecinde polis şiddetinin en hararetli savunucularından Star Yazarı Ersoy Dede, “Gezi Planlanmış Bir Organizasyondu” başlıklı yazısında Ankara’da 120 kişi hakkında dava açılmasının ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının da dosyayı raftan indirdiği müjdesini veriyor ve “Bakalım nereye ve kimlere uzanacak bu soruşturma” diyerek bu soruşturmanın iktidar karşıtı bütün toplumsal kesimleri sindirmek için kullanılacağının sinyallerini veriyor. 

Görüldüğü gibi dün Fransa’daki OHAL’i, darbecilerle mücadele adına ilan ettikleri ama başta 3 ay bile sürmeyeceğini söyledikleri OHAL rejimini iki yıl boyunca sürdürmenin gerekçesi yapanlar, şimdilerde Fransa’daki polis terörünü kendi baskı politikalarını halklı göstermek için gündeme getirip tartıştırıyorlar.

Bu arada sormak gerekiyor: Türkiye’deki iktidar bu konuda gerçekten Fransa’ya söz söyleyebilecek durumda mı? 

Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bizim polisimiz insaflı be” sözüyle Türkiye’deki vaziyeti  “Seninki benden kara” biçiminde izah ediyor ama 8 kişinin yaşamını yitirdiği ve yüzlerce kişinin yaralandığı haziran halk hareketi sürecindeki şiddeti de bir tarafa bırakalım. Bu ülkede Sur, Cizre, Şırnak, Nusaybin, Yüksekova gibi kentlerin tam bir yıkımla karşı karşıya kaldığı şiddet olayları döneminde bir tek polis-asker hakkında soruşturma bile açılmaması, Fransa’nın bu şiddet ve baskı politikalarında Türkiye’nin eline su bile dökemeyeceğini göstermiyor mu?

Sonuç olarak Türkiye’deki iktidar Fransa’daki polis şiddetini yüksek perdeden eleştirirken bile Fransa’daki olayları kendi ülkesindeki halk hareketiyle hesaplaşmanın bir dayanağı haline getirmenin derdinde. Ama Ersoy Dede gibi iktidar sözcüsü yazarların iddialarının aksine halk hareketleri öyle saat, gün, meydan hesabıyla önceden planlanıp belirlenemiyor. Bunca şiddete rağmen haklı taleplerinde ısrar eden ‘Sarı Yelekliler’in giderek büyüyen hareketi bunun en büyük kanıtlarından biri. Ve eğer iktidarlar bu hareketlerden ders alacaksa bu ders halkın talep ve beklentilerini baskı ve şiddet politikaları ile sindirmeye çalışmak olmasa gerek!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...