30 Kasım 2018 00:55

Batı ve Rusya’nın bilek güreşi Karadeniz’i ısıtıyor

Batı ve Rusya’nın bilek güreşi Karadeniz’i ısıtıyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Rusya ile Ukrayna arasında, Azak Denizi’ni Karadeniz’e bağlayan Kerç Boğazı’nda 6 Ukrayna askeri teknesine yönelik operasyonla başlayan gerginlik, diplomasi düzeyinde açıklamalar ve Ukrayna’da sıkıyönetim ilanıyla sürüyor.

Rusya mahkemesi, Rusya’nın alıkoyduğu üç teknedeki askerlerin 7’si hakkında tutuklama kararı verirken diğer askerler için soruşturmanın sürdüğü belirtiliyor.

Putin ve Rusya Dışişleri Bakanlığı, Ukrayna’nın askeri teknelerinin Rusya kara sularını ihlal ettiği, bunu Ukrayna’nın bir provokasyonu olduğunu iddia ediyor. Ukrayna ise, Rusya’nın “ulusal güvenliğini tehdit ettiği”ni öne sürerek tüm ülkede sıkıyönetim ilan etti.

BATI VE RUSYA’NIN ÇATIŞMA ALANI

Kuşkusuz böyle durumlarda hep olduğu gibi, çeşitli ülkeler ve BM, kendi politikalarının gereği olarak bir pozisyon alırken, günü kurtarmak için de “itidal çağrıları”  yapıyorlar.

İlk bakışta sorun bir Rusya-Ukrayna çatışması gibi görünse de daha yakından bakıldığında, olanların herhangi iki sınır komşusu olan ülkeler arasındaki bir anlaşmazlıktan farklı olduğu da açıkça görülüyor.

Çünkü Ukrayna; SB’nin dağılmasından beri, Rusya emperyalizmi tarafından batı ile arasındaki bir “tampon ülke”; batı emperyalizmi tarafından ise, Ukrayna’nın AB’ye ve NATO üyeliğine alınarak, batının Rusya ile “sınır karakolu” olması istenen bir ülke olarak görülüyor. Nitekim, 2013 yılında Ukrayna-Rusya ilişkilerindeki (Ukrayna’nın NATO üyesi olması için yapılan girişimler) gerilimin had safhaya çıktığı dönemde, “Kırım’ın ilhakı” ve Rusya’nın Don-Donetsk bölgesindeki özerk cumhuriyetlerin bağımsızlık isteklerine destek vermesi batıya karşı Rusya’nın “kararlılık gösterisi” olarak gerçekleşmişti.

Kısacası, “SB’nin dağılmasından sonraki dönemde Ukrayna’daki Rusya petrol ve doğal gazının Ukrayna’dan geçirilmesi üstünden çıkan anlaşmazlıklar, ayaklanmalar, seçimler, seçim sonuçları üstünden çıkan çatışmalar... bütün bu başlıca önemli ekonomik siyasi, askeri gelişmeler, Rusya ile batı emperyalizmi arasındaki çatışmanın kıskacında oluşup gerçekleşti” dersek yanlış bir şey söylemiş olmayız. 

BATININ ASIL SÖZCÜSÜ NATO MU?

Nitekim bugün de Rusya’nın, Ukrayna askeri teknelerini, Rusya kara sularını ihlal ettiği gerekçesiyle alıkoyması etrafındaki gelişmelerde de; (İlk başta batılı ülkelerin, ABD ve AB’nin “itidal çağrıları”na karşın) NATO açıkça Rusya’yı suçlayarak Ukrayna’nın yanında yer almaktadır. NATO, batı adına “şahin” bir tutum sergilemektedir.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, “NATO, tüm üyeleriyle Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliğini destekliyor. Rusya’ya, el koyduğu Ukrayna’ya ait gemi ve askerleri bir an önce serbest bırakması çağrısında bulunuyoruz...” diyerek bu tutumunu açıkladı.

NATO Sözcüsü Oana Lungescu ise; “Ukraynalı yetkililerle de irtibat içindeyiz. NATO’nun Ukrayna’nın egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve karasuları içindeki seyrüsefer serbestisini güçlü bir şekilde desteklediğini” diyerek, NATO’nun Ukrayna’yı kayıtsız koşulsuz desteklediğini gösterdi.

Açıkça görüldüğü gibi NATO, birer birer NATO’nun ya da  ülkelerinin yetkilerini açıklamasının çok ötesinde, Ukrayna yandaşı bir mevzide Rusya’ya karşı “topyekün bir tutum” almaktadır!

Böylece batı ülkeleri, birer birer ülkelerin Rusya karşısındaki zaafları ve çekincelerini aşarak (*) Rusya’ya karşı batı emperyalizminin ortak savaş örgütü olan NATO’nun ağzından yanıt vermektedir.

KARADENİZ’İN SİLAHLANDIRILMASINA KARŞI MÜCADELE

Batılı emperyalistler, uzunca bir zamandan beri pek de etkili olmayan ve ABD’nin gayretleriyle sürdürülen ekonomik ambargo bir yana; Ukrayna sorununda NATO’yu öne çıkarmaktadırlar. Nitekim NATO, son yıllarda Baltık ülkelerini silahlandırmaya ağırlık vererek Ukrayna yönetimine destek vermeyi sürdürdü.

Şimdi ise NATO’nun Karadeniz’de Türkiye, Romanya, Bulgaristan gibi üye ülkelerle iş birliğinde Karadeniz’deki askeri gücünü artırmak için her girişimi yapacağı herhalde tartışmasızdır. “Ukrayna krizi” bunun için iyi bir vesile olarak görünmektedir. 

Bu da dünyanın yeniden paylaşımı mücadelesinin güç kazandığı, batı ve doğu emperyalizmleri arasında her vesileyle gerilimlerin tırmandırıldığı bir dönemde Karadeniz’in daha da ısıtılacağı anlamına gelmektedir.

Bu yüzden de bugün, Türkiye’nin demokrasi güçleri;

- Karadeniz’in askeri bakımdan daha da tehlikeli hale getirilmesine karşı,

- Ve Türkiye’nin Karadeniz’in silahlandırılmasına, NATO’nun ve Rusya’nın savaş girişimlerine karşı çıkan bir çizgiye çekilmesi için, mücadele göreviyle karşı karşıyadır.

Çünkü Karadeniz emperyalist ve gerici güçler tarafından daha çok ısıtılıyor.

(*) Örneğin Türkiye, iki ülke ile de aynı uzaklıkta kalmayı tercih etmektedir. Ama NATO bütün üyeleri adına açıklama yapmaktadır.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa