20 Kasım 2018 00:05

Hukuk ve adalet nerede?

Hukuk ve adalet nerede?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Devletin doruklarında oturanlar ekonomik egemenliği ellerinde tutan tekelci kapitalistlerle birlikte buyuruyorlar: “Kriz mriz yok”! Varsa eskiden, İnönü’yle Ecevit ve Demirel zamanlarında vardı.

Ya hukuk ve adalet, demokrasinin alametifarikası olan hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı falan? Olmaz mı! Eskiden, yoktu. Fesli Kadir hiç hazzetmeyip “Keşke o olacağına Yunan işgali devam etseydi” dese ve heykellerine saldırılar düzenlense de, doruklardakiler M. Kemal’in “birleştirici milli değer” olduğuna karar verdiler. Ve M. Kemal’in tenzih edildiği “tek parti diktatörlüğü”nün tüm melaneti yalnızca İnönü’ye bindirilerek ona vurulmaya girişildi. Eskiden “iki sarhoş”tu, şimdilerde teke düştü. Varsa yoksa İnönü. Elinde Amerikan bayrağı sallayan oydu, tek partiyse İnönü, diktatörse de İnönü’ydü. Sadece M. Kemal milli değerdi; Karabük Demir-Çelik Fabrikası için İngiliz kredisi onun zamanında alınmamış, memlekete “demokrasi getirmek” için o çırpınmıştı! Nasıl işe geliyorsa öyleydi.

Bugün de “demokrasi” yok mu, üstelik “derinleştirilmedi” mi? Kararları tek bir kişinin alması iyi değil mi, hızlı kararlarla dünyanın ilk on ekonomisi arasında yer alabilecektik! Birkaçı yanlış olsa ne çıkardı, memleket batmazdı ya! Demokrasi istişare demekti!

Ve haşa bugün emperyalistlerden kredi, borç filan alınıyor muydu? Şeker fabrikalarının aralarında yabancı tekeller de bulunan para babalarına satılması haşa huzurdan uydurmaydı! Üstelik bu fabrikaların nişasta bazlı tatlandırıcı imalatçısı Cargill’in tatlı tekel kârları büyüsün diye elden çıkarılıp yıkıma terk edilmeleri tamamen yalan propagandaydı.

Köprüydü, havaalanıydı, tüneldi, yap-işlet-devret modeliyle yapılan “şan olsun eserleri”ne, buralardan geçen olsun olmasın, hazineden, yani halkın sırtından milyonlarca “müşteri” garantisi verilmemişti. Kriz denmiş, şimdiden hazine milyarlarca zarara sokulmamıştı. Yine halkın vergilerinden karşılanarak cvumhurbaşkanı maaşı yüzde 26 artırılıp 74 bin TL’ye yükseltilmemişti! Kim ücret ve maaşlara zam yapılmazken her şeye yüksek zamlar yapıldığını iddia edebilirdi?

Kara vicdanlılar!

Zaten işçiler de hakikaten kaç sendikada isterlerse rahatça örgütlenebiliyor, TARİŞ’te olduğu gibi katiyen işten atılmıyorlardı. Örgütlenme de serbestti, konuşmak ve düşüncelerini ifade etmek de. Devletin doruklarındakiler kendilerini eleştirenleri tatlı bir gülümsemeyle izler, aralarından çekilişle belirlediklerine törenle ödüller verirlerdi.

Hukuk noksanlığı ve tarafgirlik de, vardıysa, tıpkı demokrasi eksiği gibi, İnönü’nün “tek parti iktidarı”nda vardı. Bugün bir defa “tek parti iktidarı” yoktu. Şimdi yerel seçimlerde bozulmuş görünmesine bakmayın, tamir olurdu ve en azından “dışardan destekli tek parti iktidarı” vardı. Ya da diyelim ki, 1.5 parti iktidarı! Ve muhalefet partileri lağvedilmemişti ki! Sadece işlevsizleştirilmişlerdi. Toplantı yapmaları bile engellenmişse ne olmuştu? Kendi içlerinde ve aralarında toplanabilirlerdi! Bir miktar “ayak oyunu”, hile-hurda olsa ve az zora koşulmuş olsa bile seçme-seçilme hakkı kullanılabiliyordu! Sonra seçilenler, “içeriye” davet edilse ya da kayyımla değiştirilse bile seçim seçimdi. Muharrem Bey ya da bir başkası çıkar “Ben daha iyisini yaparım” diye özgürce iddia edebilirdi. Eee, ne “tek partisi”? Ne “tek parti iktidarı”?

Hukuk noksanlığı, İnönü zamanından sonra bir de “FETÖ”nün etkin olduğu zamanda su koyuvermişti. Tabii ki “FETÖ” zamanı AKP iktidarı zamanı değildi! Ergenokon davaları kumpastı, düzmece delil ve tanıklarla düzenlenmişti ve aha şimdi bazıları kaçsa bile hakim ve savcıları mahkeme önüne çıkarılmıştı. Bakmayın siz tam onların mahkeme önüne çıkarıldıkları gün alakasız bir “Gezi Parkı olaylarını derinleştirme ve yaygınlaştırma”ya çalışarak “hükümet ve Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçuyla Dünya Matematikçiler Derneği Bşk. Yardımcısıyla Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı profesörlerin aralarında olduğu aydınların gözaltına alınmalarına! Hukuk hukuktur!

Gezi ne hükümeti ne Anayasayı devirme teşebbüsü, sadece 10 milyonun katıldığı bir büyük protesto eylemiydi. “Yurtta Sulh Konseyi” mi vardı, programı mı? Anayasayı ortadan kaldıranlarıysa herkes biliyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa