18 Kasım 2018 00:35

Kaçan ve sığınan çocuklar

Kaçan ve sığınan çocuklar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen  hafta gece yarısına doğru bir sürat teknesi Çanakkale kıyılarından ayrıldı. Büyük bir hızla güneye, karşı kıyıya doğru yol aldı ve sonra  geri döndü. Teknede dört kadın, dört erkek, üç çocuk vardı. Kimlikleri pek önemli değil. Önemli olan kaçıyor olmaları. Kaçıyor ve sığınmaya çalışıyor olmaları.

Ege’de insan ticareti sürüyor. Bu konuda yazılacak ve söylenecek çok şey var ama Türkiye’de medyanın durumu belli. Sayılar çok yüksek ama sessizlik sürüyor. Bu sessizliğin gölgesinde kalan gerçeklerden biri, kaçan ve sığınan çocukların sayısının çok yüksek olduğu. Ama bunu pek önemseyen yok.

Gelen haberleri gözden geçirmeyi sürdürelim. 12 Kasım, sabaha karşı Lesvos (Midilli) kıyılarına ulaşan bir botta 32 kişi vardı. Bottakilerin neredeyse yarısı çocuktu. 10 Kasım, akşama doğru Lesvos kıyılarına varan bir botta 36 kişi vardı. Bu kez çoğunluk çocuklardan oluşuyordu. Botta tam 23 çocuk vardı.

Geçen yaz boyunca çocukları gerçekten önemseyenler, kaçmak ve sığınmak zorunda kalanlarla dolu botlar hakkında bilgi toplayan kaynakları izlediler. Bu kaynaklardan gelen bilgiler gerçekten endişe vericiydi. Uygarlıkların beşiği, uygarlıkların köprüsü gibi benzetmeler ile anılan topraklar artık kaçan ve sığınanlar, ya da kaçmak ve sığınmak isteyenler ile dolu. Bir zamanların İpek Yolu, kaçmak ve sığınmak isteyenler için eziyet yolu oldu.

Benzetmeler bir yana , yollara düşenlerin arasındaki çocukların sayısı çok yüksek. Bir botun içinden yirmi kadar çocuk birden çıkması, kaçmak ve sığınmak isteyenlere yönelik çalışmalar yapan kurum ve kuruluşlar için çok endişe verici. Botlardaki çocukların yandaş medyada yer alabilmesi içinse ölüm gerekiyor. Kıyıya vuran bedenler, suda yüzen bedenler, vb. Çocukların değeri eskiden de azdı; artık neredeyse hiç kalmamış gibi. Bu korkunç tablonun tam tersi, sanki çocukların birden değerlenmesi ise pazarlama sitelerinde, reklamlarda görülebiliyor. Çocukların kitlesel olarak değersizleştirildiği bir dönemde, “biricik çocuklar” ve özellikle “biricik bebekler” ile dolu reklamlar üretiliyor.

Bu “biricik bebekler” reklamlarından birini inceleyelim. Başlık, “Hastane Çantasının Olmazsa Olmazlarını Seçti!” Seçen kadın eskiden İngilizce öğretmeniymiº, akademisyenlik yapmış, sonra ticarete atılmış. “Ticarete atıldım,”demek yerine, “miniminilere geçtim” diyor. Yani bebeklere yönelik ürünler pazarlamakla uğraşıyor. Bu reklamla yakında doğum yapacaklara bir dizi ürün satıyor. Satış kanalı ise internetteki bir site. Reklamda şunlar yazılı: “Hamilelik serüveni son bulmaya yaklaşırken yapılacak hazırlıklardan en önemlilerinden biri de hastane çantası hazırlamak sanırım. Hastanede olacağımız süre boyunca bebeğimizin ve bizim ihtiyaç duyabileceğimiz tüm eşyaları belirleyip yanımıza almak hem anne adayı olarak bizleri hem de süreci oldukça rahatlatacaktır diye düşünüyorum. Ben de etrafımdaki annelerin tecrübelerini dinleyip; bu konularda yazılmış yazıları okuyarak kendime bir hastane çantası oluşturdum. Ve hastane çantamda olmazsa olmaz 10 ürünü linkleriyle birlikte aşağıya ekledim.”

Toplam on ürünü, her biri bir ayrı markadan, pahalı ürünleri bir seferde satmak kolay değil. Ama uğraşıyorlar. Doğumu, dünyaya yeni gözlerini açacak bebekleri, yani duygusal anları kullanarak ticaret. O “biricik bebekler” için biricik ürünler.

Biricik bebekler için biricik ürünler satılırken, biricik bebekler için biricik bebek odaları ve baºka düºler pazarlanırken, milyonlarca çocuk acımasızlıklarla mücadele ediyor. Ege’de, Suriye’de, Honduras’ta, Meksika’da belirsizliklere doğru kaçan ve sığınan çocuklar gibi. Milyonlarca çocuk kitlesel olarak acı çekiyorlar. Dünya nasıl bu kadar acımasız olabilir?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...