17 Kasım 2018 00:15

Kolay reçeteler

Kolay reçeteler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir doktor bir hastayı muayene ederken anatomi ya da fizyoloji veya patoloji kitaplarının hangi sayfalarında ne vardı da acaba bu hastaya bunlardan hangisi uyar diye düşünmez, herhalde!

Ne işi var böyle bir cümle ile başlamanın, diye sorabilirsiniz, değerli okuyucular. İlişki şu, söyleyeyim.

Acı şekilde yaşayarak içinden geçtiğimiz kriz için maalesef herkes bir şeyler söylüyor. Bakıyorsunuz, söylenenler fakülte ders kitabını aşmayan genel ifadeler. Bunların en içimi daraltanı da değerli meslektaşım Doç. Dr. Özgür Orhangazi’nin 14 Kasım tarihli Cumhuriyet gazetesindeki yazısında geçen fevkalade zarif ifadesiyle,“..içeriğinin ne olduğu çok da belli olmayan birtakım yapısal reformlar veya Merkez Bankası bağımsızlığının artırılması ….”gibi saçma ifadeleridir. Medya organlarında ya da magaziner-akademik dergilerde basit ders kitabı başlıklarını saymakla yetinenler makamsal rütbeleri gölgesinde bir şeyler söylüyor görüntüsü sergilemektedir. Ne var ki, bu davranışta, bir yandan liberalizm-kapitalizm esintisinde emperyalizmin Türkiye üzerindeki oyununu perdelemeye, diğer yandan da bu oyuna tav olan siyasileri sadece bir takım önlemleri almamaları gibi usulsüzlük hataları ile kerhen suçlar görünme oyununa girmektedir. Yapısal reformların ne olduğu az çok bellidir de, bu rütbeli zevat niçin hiç zahmet edip de, bu denli yaşamsal önemi haiz önlemlerin bir türlü alınmadığını sorgulamamaktadır? Bu rütbeli zevat değerli meslektaşım Erinç Hoca’nın aynı tarihli, aynı gazetede aktardığı, 2014 tarihli IMF IV: Çerçeve Raporu’ndaki şu ifadeyi de mi göremediler: “Türkiye Ekonomisi yurtdışından sermaye girişi devam ettiği sürece büyüyen, sermaye girişleri durduğunda ise gerileyen bir ekonomi görünümündedir.”

Kapitalizmin liberalizm dönemi çoktan kapanmıştır. Artık sistemin işleyişine Locke veya Smith dönemlerinde olduğu gibi insan aklı değil, sermayenin kâr hırsı hâkimdir. Böylesine baş döndürücü alt-üst oluşa rağmen iktisat öğretisinde hâlâ tüketici talebi ile başlanmasının ya da ekonominin işleyişinde tüketici hâkimiyeti kuralının geçerli olduğunun kabulü, yürüyen bir sistemi ve etkilerini görmezden gelmek, sermayenin insanı köleleştirmesine kulak tıkamaktır. İşin ilginci şu ki, bu bilgiler başat merkezlerden bizler gibi çevresel konumlu ekonomilere aktarılırken, dünya emperyalizminin hâkimiyet alanının aleyhimize genişletilmesinde bizzat biz gafiller kullanılmaktadır.

Türkiye’nin içinde geçtiği hemen her kriz ana dokusu itibariyle geri ekonomi sancıları çerçevesinde, gelişmiş ekonomilere piyasa olma işlevinde yaşadığı tasarruf yetersizliğidir. Bu durum ileri Batı ekonomilerinin refah düzeyinin korunmasında fevkalade önemli işlev görmüştür. Ancak, böylesi görevin kısa süreli parıltıları yanında, maalesef dönem sonunda yüklü bir faturası gündeme gelmektedir. Yüklü faturanın ödenmesi de ertelenebilir, ama onun da bir faturası vardır.

Bu zincirleme süreç, şimdilerde yabancı diyarlarda dönercilik yapan halkımızın ileri bir zamanda kendi ülkesinde dönerciliğin en makbul iş olarak algılanmasına kadar götürebilir. Umarım yanılıyorumdur, iktisatta ne hamasete ne de romantizme yer vardır!

24 Ocak kararları da 2000 IMF-Derviş projesi de Türkiye’yi çökertmeye yönelik değil, tam tersi, kurtarmaya(!) yönelik çabalar olarak görülebilir, eğer Marks’ın belirttiği gibi, derin analizine girilmezse! Zira, her iki projede de öylesi kanallar gizlenmiştir ki, projenin başına getirilen siyasi, hele de gerçekten ehil ve etik sahibi danışmanların olmaması durumunda, o kanallarla ülkeyi öylesi badirelere sürükler ki, çıkış değil, geçiştirici-aldatıcı kısmi rahatlama bile olsa, daha büyük faturanın ödenmesine baliğ olur. Yukarıda verdiğim IMF Çerçeve Raporunu lütfen dikkatlice okursak, şunu görüyoruz ki, Türkiye ekonomisi kendi dinamiğinde değil, yurtdışı sermaye hareketinin komutasındadır. Yurtdışı sermayeye bu denli bağımlı bir ekonomide iktidar hırsı hakimiyeti ülkeyi emperyalizmin emrine sokar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...