16 Kasım 2018 00:40

100 yıl sonra nasıl görünüyor?

100 yıl sonra nasıl görünüyor?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçtiğimiz hafta 1. Dünya Savaşı’nın -genel paylaşım savaşı- 100. yıl dönümüydü. Emperyalist ülkelerin ve bazı bağımlı ülkelerin liderleri Paris’te toplandılar ve bir halk değişi ile geçmişi birbirlerinin “başına kaktılar”. “Biz olmasaydık ...siz şimdi...” diye başlayan cümleler havada savruldu. Bu arada yeni orduların -Avrupa Ordusu- kuruluşunu hızlandıracaklarını dünya halklarına müjdelediler!

Durum böyle olunca doğal olarak dünya halklarının zihninde beliren soru şu oldu: Madem bunları söyleyecektiniz o zaman neden toplandınız? Kuşkusuz böylesi durumlar kapitalist-emperyalist sistemin politikasında seyrek rastlanan bir durum değildir. Barış üzerine atılan her nutuk, sonunda “barışı korumak için silahlanmanın ne kadar önemli olduğunu” açıklayan çağrılarla biter. Onlara göre silahsızlanma ancak rakibin teslim alınmasıyla sona erer. Ama tarihsel gerçekler kanıtladı ki o zaman başka bir silahlanma süreci başlıyor ve yeni bir savaşın tohumları atılıyor.

İyi hatırlanacaktır, son zamanlarda Trump sık sık “Avrupalılar dünya polisi NATO için ellerine ceplerine atsın” çağrısında bulundu ve nükleer başlık taşıyan uzun menzilli füzeler konusundaki anlaşmayı rafa kaldırdıklarını ilan etti. Trump Avrupalılara hala ABD’nin liderliğini hatırlatan eski şarkıyı söylüyor ama Avrupalılar ona dünyanın epeyce değiştiğini hatırlatan hüzünlü bir şarkıyla yanıt veriyorlar. Ama kurt “ben daha kocamadım” karşılığını veriyor ve hamle üstüne hamle yapıyor.

Bugünün dünyasına şöyle bir bakış fırlatan aklı başında herkes işlerin barışa, demokrasiye, kardeşçe bir yaşama doğru gitmediğini rahatlıkla görebiliyor. Dünyanın dört bir yanında bombalar patlıyor, füzeler uçuyor, tanklar sınırları çiğniyor, uçaklar ölüm yağdırıyor, fabrikalar daha öldürücü silahların üretimini sürdürüyor. Emperyalist devletlerin politikacılarının ağzından artık “barış içinde yaşanacak yeni dünya düzeni, demokrasi” sözleri dökülmüyor. Bugün dünya halklarına daha iyi bir gelecek vaat eden hatırı sayılır bir ülke ve onun yöneticileri bulunmuyor.

Duvarlar yıkıldığında, “sosyalizmin tarihe gömüldüğünü” haykıranlar ve onların şarlatan ideologları “tarih bitti” demişlerdi! O an başta emek sermaye çelişkisi olmak üzere, bağımlı halklar ve emperyalist soyguncular, emperyalist haydutların kendi aralarındaki çelişkiler çözüme kavuşmuş, zaman durmuş olsaydı tarihin bittiğine inanılabilirdi. Ama bugünün dünyasının üzerinde yükseldiği bütün çelişkiler yerli yerinde dururken tarihin bitmesi olanaklı mıydı? Elbette ne tarih bitmişti, ne de çelişkiler bir çözüme kavuşmuştu. Olan biten sadece bir paylaşımın bitmesi, yenisinin başlamasıydı.

Emperyalist-kapitalist sistem işlerin başka türlü gelişmesine zaten fırsat tanımıyor ve kendi yasalarının hüküm sürmesi, egemenliğinin sarsılmaması için tüm lanetli güçlerini harekete geçiriyor. Ama sınıf mücadeleleri tarihinin kanıtladığı bir gerçek de orta yerde duruyor: Sömürüsüz, sınıfsız, savaşsız bir dünya olanaklıdır ve bunu gerçekleştirecek güçler de bugünün dünyasında fazlasıyla bulunmaktadır. Evet şimdilik bu güçlerin mücadelesi zayıf, örgütlenmeleri yetersiz, etki alanları sınırlıdır. Ama bu madalyonun sadece bir yüzüdür.

Madalyonun diğer yüzünde kendi içinde onulmaz ve üstesinden gelinemez çelişkilerle, asalaklığının, kan dökücülüğünün, gaddarlık derecesine varmış sömürücülüğünün pençesinde kıvranan, bunlara bir çözüm bulamayan ve bulamayacak olan ücretli kölelik düzeni bulunmaktadır. Bu düzen: Vura vura, eze eze, sömüre sömüre kendini tarihin çöplüğüne atacak güçleri karşısında toplamakta, sıraya sokmakta ve eğitmektedir. İşte bu güçler zamanı geldiğinde ölüm hükmünü bugünün egemenlerinin yüzüne karşı okuyacaklardır. Bugün durum nasıl görünürse görünsün tarihin çarkı bu yana doğru dönmektedir ve egemen güçlerin bunu engelemek için hiç bir çaresi, reçetesi , silahı bulunmamaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa