15 Kasım 2018 01:00

Sorun ‘Fesli Kadir’ değil iktidarın ‘tarih’ anlayışıdır

Sorun ‘Fesli Kadir’ değil iktidarın ‘tarih’ anlayışıdır

Fotoğraf: Envato

Paylaş

10 Kasım günü, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın, Kadir Mısıroğlu’yu ziyaret fotoğraflarının medyaya düşmesiyle başlayan tartışma, beş günden beri siyasetin en önemli  gündemine dönüştü. 

CHP, İyi Parti, MHP ve yandaş medya dışındaki medyada, Ali Erbaş’ın resmi kıyafetiyle, “Fesli Kadir” diye bilinen, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı ile ünlenen Kadir Mısıroğlu’yu ziyareti; bu ziyaretin tam da 10 Kasım günü medyaya düşecek biçimde organize edilmesi, çok “manidar” bulunuyor.

“Bir Atatürk düşmanı meczubu devletin Diyanet İşleri Başkanı makam arabasıyla, resmi kıyafetiyle nasıl ziyaret eder” merkezli eleştiriler, daha bir süre süreceğe benziyor.

AKP sözcüleri bu eleştirileri, “Hasta bir insana yapılmış insani bir ziyaret” diye geçiştirmeye çalışırken, Erbaş da “kul hakkı üstüne” yaptığı bir konuşmayla yanıt verdi. Ona göre, bu eleştiriler haksız, dolayısıyla hem kendinin hem de Mısıroğlu’nun hakkını yemekmiş! 

Mısıroğlu da bu ziyareti; “Şu Şeyhülislam’ın beni ziyareti var ya tarihi bir hadisedir” diyerek değerlendirmektedir. 

MISIROĞLU, AKP VE ERDOĞAN’IN TARİHÇİSİDİR!

Öncelikle belirtelim ki, Erbaş’ı eleştirenlerin çoğu, onu Cumhurbaşkanına şikayet ediyor. Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan 18 Şubat 2018’de, ondan iki gün sonra, 20 Şubat 2018’de de zamanın TBMM Başkanı İsmail Kahraman Mısıroğlu’yu hastanede ziyaret ederek saygılarını sunmuşlardı. Ziyaretin gerekçesi de ”insani bir ziyaret” olarak belirtilmişti!

Bu yüzden de Ali Erbaş ancak “Aferin” alır. Tabi ziyaret önceden “izin alınarak” ya da “görevlendirilerek” yapılmamışsa! 

İkincisi Mısıroğlu, bir Atatürk ve Cumhuriyet düşmanıdır. Bu düşmanlığını da Kurtuluş Savaşı için “Beni tefe koyarlar ama keşke Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdı. Ne şeriat yıkılırdı”, “Atatürk İslam için Ebu Cehil ve firavundan daha kötüdür” demeye kadar vardıran, bu görüşlerini küfür ve açıkça hakaretlerle süsleyerek sunmaya kadar götüren bir kişidir. Nitekim Abdulhamit despotizmine karşı çıkan ve Kurtuluş Savaşı’na destek veren Mehmet Akif’i de çok sert, hakaretamiz sözlerle eleştirmektedir Mısıroğlu.

Üçüncüsü, Mısıroğlu iddia edildiği gibi bir “meczup”, bir “şarlatan” değil, bir “İslamcı tarihçi”dir!

Tıpkı Hitler’in bir “çılgın”, Trump’ın bir “psikopat” değil egemen sınıfların zorda kaldıkları zaman iktidara getirdikleri “radikal temsilcileri” olması gibi, Mısıroğlu da görüşünün merkezinde “hilafetçilik” olan bir tarih anlayışını savunmaktadır. Bu nedenle de İslamcı siyasi akımların politikalarına ve amaçlarına meşruiyet kazandıran bir tarih anlayışının militan bir savunucusu olarak Mısıroğlu, Erdoğan ve AKP için saygıda kusur edilmemesi gereken bir zatı muhteremdir! 

MISIROĞLU, AKP’NİN HENÜZ SÖYLEYEMEDİKLERİNİ SÖYLÜYOR

Çünkü Mısıroğlu, AKP propagandacılarının ve ideologlarının henüz ifade edemedikleri amaçlarını, “yeni Osmanlıcılık” diye ifade ettikleri, yerine göre “yeni düzenin” dayanaklarını, “tarihçilik” adı altında dile getirmektedir.  

Nitekim Mısıroğlu;

■ Hilafetin yıkılmasını (dolayısıyla Cumhuriyeti) bin 500 yıllık İslam medeniyetine vurulan yıkıcı bir darbe olarak gören,

■ Erdoğan ve AKP’nin tarihi kendisiyle başlatma, en azından “Cumhuriyeti tarih çizgisinden bir sapma”, “bir reklam arası” olarak gören, AKP-Erdoğan yönetimiyle tarihin yeniden “İslam’ın rayına oturtulacağı” görüşüne dayanak sağlayan bir tarih anlayışının sözcüsüdür.  

Bu yüzden de ne Erbaş’ın ziyaretini eleştirerek Erbaş’ı Cumhurbaşkanına şikayet etmek, ne de Mısıroğlu’yu “sapık”, “şarlatan”, “meczup”... ilan etmek karşı karşıya olunan sorunun çözümüne zerre kadar fayda sağlar. Tersine Mısıroğlu’nun görüşlerinin yayılmasına dayanak sağlar. Tıpkı bugüne kadar olduğu gibi!

BİR TARİH ANLAYIŞI MÜCADELESİ İHTİYACI

Çünkü Mısıroğlu’nun tarih anlayışı, sadece bir kişinin halüsinasyonları değil, iktidarda olan bir partinin ve onun “tek adam” haline gelen liderinin arkasında olduğu bir tarih anlayışının, en azından önemli dayanaklarından birisidir. 

Bu yüzden karşı karşıya olduğumuz sorun, bir boyutu elbette ideolojik olan ama pratikte laik ve demokratik bir Türkiye mücadelesinin kapsamı içinde dinci, idealist tarih anlayışlarıyla hesaplaşma olarak ele alınması gereken bir sorundur.

Dahası Mısıroğlu’nun savunduğu tarih anlayışının koruyup kollayıcıları, yaygınlaştırıcıları şu ya da bu bir siyasi mihrak değil, 16 yıldır ülkeyi yöneten güçlü bir mihraktır.

Bu tartışmanın ne kadar önemli olduğunu, “MEB’in ‘andımız’la ilgili verdiği dilekçedeki millet tanımının” milliyetçi takımını ayağa kaldırması da açıkça göstermiştir.

Bu yüzden de buradaki hesaplaşma iktidarla, hatta artık devletin ideolojik yaklaşımıyla, devletin görüşü haline gelmeye başlayan tarih anlayışıyla bir hesaplaşma olmak durumundadır.

Aksi halde bütün bu siyaset-medya-sosyal medya üstünden yapılan gürültülü itirazlar, “gök kubbede hoş bir sada” olmayı aşamaz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...