07 Kasım 2018 00:00

Suç mahali: Sağlık Bakanlığı

Suç mahali: Sağlık Bakanlığı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir ülke düşünün ki kendi yurttaşlarının ‘meşrutiyetine, dürüstlüklerine, motive edici kaynaklarına saldırması’ için bürokratlarına telkinde bulunsun: Türkiye

Bir bakanlık düşünün ki kendi yurttaşlarının ‘meşrutiyetine, dürüstlüklerine, motive edici kaynaklarına saldırması’ için başvuru kitabı yazsın, e-kütüphanesinde yayınlasın, yetmedi baş editörü dönemin bakanı olsun: 2013, Sağlık Bakanlığı, “Sağlık Reformunun Doğru Yapılması”, baş editör Sağlık Bakanı Recep Akdağ.

Bir iktidar düşünün ki kendi yurttaşlarının ‘meşrutiyetine, dürüstlüklerine, motive edici kaynaklarına’ saldırmak için onları fişletsin. Üstelik bunu zaman zaman “eski iktidar ortağı” bugünün sabığı, resmi olarak “FETÖ” olarak adlandırdığı şürekaya yaptırtsın.

Bir Millet Meclisi düşünün ki sağlıkta şiddeti önleme iddiasındaki bir torba yasanın bir başka satırında kendisi bizzat “sağlıkçılara şiddet” uygulasın, işsizliğe, açlığa mahkum etsin: “OHAL uygulamaları ile kamu görevinden çıkarılan/çıkarılabilecek veya güvenlik soruşturması sonucuna göre atanması uygun bulunmayan/bulunmayacak tabip ve diş tabiplerinin, 600 gün süre ile hiçbir biçimde ve yerde, kamuda veya özel sağlık kurumlarında hekimlik yapmalarını yasaklamayı” bir yasa önerisinde somutlaştırsın.

Bu fotoğrafın adı Türkiye!

Saldırıyorlar: Oysa, barış demek erdemdir, vicdandır, akıldır. Barış demek meşrudur, dürüstlüktür, insan ve iyi yurttaş kalabilmenin motivasyonudur. Parasız sağlık için mücadele etmek, piyasacı sağlık anlayışına karşı çıkmak yurtseverliktir. Dün devlet bütçesinden özünde suç olan o kitabı Sağlık Bakanlığında yayınlayanların bürokratları bugün kılavuz kitapta yazılanları uyguluyorlar: “Meşrutiyetine, dürüstlüklerine, motive edici kaynaklarına” saldırı emrediyorlar. Kimlere mi: Misal, ‘barış için imza veren, bu suça ortak olmayacağız’ diyen akademisyenlere, parasız sağlık hakkı için mücadele eden bireylere, kurumlara...

Anlayış tesadüf değil. AKP’li Sağlık Bakanlığı yayını kitap “Muhaliflerin meşruiyetine, dürüstlüğüne veya motive edici kaynaklarına saldırın” demekle yetinmiyor. Kitap şu cümleleri de içeriyor: “Medyayı muhaliflerden bahsetmeme konusunda yönlendirin, onların uzman olmadığını, kendi isteklerine hizmet ettiklerini, sadakatsiz olduklarını vs. vurgulamaların sağlayın.”

Kitabın başlığı, önsözü ipucu veriyor. Sağlıkta dönüşüm programı olarak adlandırdıkları sağlığı metalaştıran, hak olmaktan çıkarıp ödeve dönüştüren uygulamaları eleştiren kim, hangi kurum varsa hedef tahtasına koyuyor. Yani iktidarın sağlık alanındaki politika ve uygulamalarına muhalif meslek örgütleri, sendikalar bu etik olmayan, gayriahlaki tutumla karşı karşıya bırakılmak isteniyor. Üstelik bu bir itham olmayıp baş editörü dönemin Sağlık Bakanı olan kitabın müelliflerince açık yüreklilikle söyleniyor. İşte kitaptan bir cümle daha: “Bu güç stratejileri, tüm durumlarda etik olmayabilir.”

Şimdi ilgili kitaptan bu kez yandaşlarına dair bir pasajı virgülüne dokunmadan paylaşmak istiyorum:”

“■ Reformu destekleyen gruplara para, personel veya tesis vermek veya bunları ödünç vermek,

■ Uzmanlıklarını artırmak için destekleyicilere bilgi ve eğitim sağlamak,

■ Müttefiklere, anahtar karar vericilere lobicilik yapması için geniş erişim sağlamak,

■ Müttefiklere, meşruiyetlerini geliştirmek için medya zamanı ve dikkati sağlamak; dikkatlerini uzmanlıklarına, tarafsızlıklarına, ulusal sadakatlerine ve diğer pozitif sosyal değerlere odaklamak.”

Bu dost bildikleri için (siz ‘tosuncukları’ diye de okuyabilirsiniz) iktidar nimetlerinin sunulması için kitabın öğrettikleri.

Şimdi dönüp bu kitap ışığında geçen bahar Türk Tabipleri Birliği (TTB) başkan ve Merkez Konsey üyelerinin “savaş bir halk sağlığıdır” tespitleri sonrası uzun gözaltı ve yargılandığı süreci yeniden hatırlayalım.

Yine, haklarında hiçbir dava, ceza, soruşturma olmayan yeni mezun yüzlerce hekimin, içeriği paylaşılmayan güvenlik soruşturması bahanesi ile neden atanmadığını, Sağlık Bakanlığının özünde bir suç ifşası olan kılavuz kitabı ışığında anlamaya çalışalım. Bu gözle haklarında yargı kararı olmadan KHK ile kamudan ihraç edilen bini aşkın sağlıkçının mağduriyetine mercek tutalım.

Ve gelelim bügüne: AKP’li 6 milletvekilinin imzasıyla 30 Ekim 2018 tarihinde TBMM Başkanlığına sunulan “Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne. Bu yasa teklifini de yine 2013 basımı, AKP’li Sağlık Bakanlığının ilgili kılavuz kitabı ışığında okumakta yarar var.

Bu yasa teklifi TBMM’den geçerse haklarında hiçbir dava açılmamış yüzlerce KHK mağduru hekime “sırf sol görüşlü, sosyalist veya Kürt oldukları” için 600 gün boyunca kamu ve özelde çalışma yasağı gelecek. Hasılı, sağlığın metalaştırılmasına karşı direngen bu hekimler, barış talep ettikleri, piyasacı tıp anlayışına karşı meslek örgütleri, sendikalarda örgütlü oldukları için de kamuda işten atılıyor veya atanmaları yapılmıyordu.  Şimdi çalışmaları, soluk almaları da yasaklanmak üzere.

Demokrasi bir gün yeniden tüm kurumları ile hayata geçirildiğinde özünde şiddet olan bu resmi tutum elbet yargılanacak. O güne kadar tarihe not düşmek adına sağlıkçı milletvekillerinin Sağlık Bakanlığı yayını bu kitabın sorumluları hakkında soru önergesi vermeleri ise elzem.

Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...