Hekimin can güvenliği yoksa halkın sağlığının güvencesi de yoktur
Fotoğraf: Envato
Hekimler, sağlıkçılar ve örgütleri yıllardan beri sağlıkçılara yönelik şiddete karşı önlem alınmasını istiyorlar.
AKP, hekimlerin bu isteklerine yanıt vermek iddiasıyla “Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ni Meclise getirmiş bulunuyor.
Ancak, hekimlerini talepleri ile bu teklif arasında hiçbir ilişkinin olmadığı, bu vesileyle hekimlerin çeşitli haklarının da gasbedileceğine dikkat çeken TTB, çeşitli illerde “nöbet eylemleri” yaptı.
“Hekimler kandırmaca değil, haklarını istiyor” sloganıyla meydanlarda toplanan hekimler, iş ve can güvencesi ile çalıma hakkına ilişkin taleplerini yinelediler.
Gazetemizde çıkan haberlerde de açıkça görüldüğü gibi AKP, çıkaracağı bu yasa ile;
- KHK ile ihraç edilen hekimlerin bırakalım devlet hastanelerinde, SGK ile anlaşması olan özel ve vakıf hastanelerinde de çalışmasını,
- Yeni mezun hekimlerin, hiçbir yasal dayanağı olamayan “güvenlik soruşturması” gerekçesiyle “mecburi hizmet atamaları”nı yapmayarak hekimlik yapmalarını yasaklamayı da yasallaştırmayı da amaçlamaktadır.
HEKİMLER İTİBARSIZLAŞTIRMAK İSTENİYOR
Tarih boyunca hekimlik, toplumda en itibar gören mesleklerin başında gelmiştir. Ama AKP devri iktidarı boyunca hekimleri pek sevmemiş, onların örgütlerine karşı her vesileyle karşı duran bir yerde olmuştur.
Nitekim Afrin'e yönelik harekat sırasında 'Savaş bir halk sağlığı sorunudur' başlıklı bir bildiri yayımlayan TTB Merkez Konseyi üyesi doktorların ev ve ofislerinin basılıp gözaltına alınması hepimizin anısındadır.
Çünkü hekimler ve TTB AKP’ye biat etmiyordu!
Dahası, Erdoğan’ın deyimiyle en iddialı oldukları alan olan sağlıkta, “sağlıkta dönüşüm”ü, “sağlığın özelleştirilmesi ticarileştirilmesi” olarak gören TTB ve üyesi hekimleri, “herkese parasız, ulaşılabilir ve kaliteli bir sağlık hizmeti”ni savundukları için de “muhalif bir odak” olarak görüyordu.
Dahası AKP hükümetleri, TTB’nin (TMMOB, Baro,... gibi diğer meslek örgütlerinin de) faaliyetlerini sınırlamak için her vesileyle girişimler yapsalar da bu girişimler başarısızlığa uğramıştı.
‘SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM’ÜN YAN ÜRÜNÜ, SAĞLIKTA ŞİDDET!
Ama girişimler başarısız oldu diye durulmamış, bir yandan beş yıldızlı otel kıvamında “şehir hastaneleri” ve özel hastanelere milyarlar aktarılırken; üniversite hastaneleri, devlet hastaneleri, eğitim ve araştırma hastaneleri bütçe kesintileri, personel azaltılması, performans uygulamaları, döner sermaye, taşeron uygulamalarının,... kuşatmasına alınmıştır. Böylece bu hastaneler asgari sağlık hizmetleri vermekte bile zorlanan sağlık kurumları, hekimleri, sağlık personelini de işlerini yapmayan, her şeyden şikayet eden çıkarcı, yeteneksiz kişiler,... olarak gösterilerek itibarsızlaştırılmak istenmiştir.
“Sağlıkta şiddet” de işte bu hükümetin “sağlıkta dönüşüm” adı altındaki “sağlık reformu”nun “yan ürünü” olarak ortaya çıkmış, hekimlerin öldürülmesinin “sıradan vaka” haline geldiği bir aşamaya ulaşmıştır.
Evet bugün artık sorun, “hekimlerin can güvenliği” sorunu olarak gündeme geldiği için elbette ki öncelikle “can güvenliği sorunu”nu konuşuyoruz. Ama gerçek daha derindir.
Nitekim, alanlara çıkan TTB yöneticileri ve hekimlerin açıkça ifade ettiği gibi, tartışılan aynı zamanda hükümetin özelleştirmeci ve sağlığı ticarileştiren sağlık politikasıdır. Ve bu politikanın yerine “herkese parasız, kaliteli, ulaşılabilir, anadilinde bir sağlık hizmeti” anlayışı geçmedikçe de ne hekimlerin can güvenliği güvenceye kavuşabilir ne de “hastanelerdeki şiddet sorunu” ortadan kaldırılabilir.
SAĞLIKTA ŞİDDET SADECE HEKİMLERİN SORUNU MU?
Evet, “can güvenliği” talebiyle alanlara çıkanlar hekimlerdir. Onara destek de sağılık emekçilerinin sendikası olan SES’ten gelmektedir. Ama gerçekte hekimlerin bu mücadelesi aynı zamanda “herkese parasız, ulaşılabilir, kaliteli sağlık hizmeti” talebiyle doğrudan ilgili bir mücadeledir.
Bu yüzdendir ki hekimlerin can güvenliği mücadelesi, tüm halkın desteği ile kazanılabilecek bir mücadeledir.
Bütün bu nedenler ve daha da fazlası nedeniyledir ki, alanlara çıkan hekimlere, elbette en başta işçilerin, emekçilerin örgütleri sendikaların, emek örgütlerinin, her kesimden vatandaşın sorumluluğudur.
Çünkü hekimin can güvenliği yoksa halkın sağlığının güvencesi de yoktur.
“Hekimlerimiz yalnız değildir” diyerek hekimlerin mücadelesine destek vermek, “herkese parasız, kaliteli, ulaşılabilir, anadilinde bir sağlık hizmeti” mücadelesinin saflarında yer almak demektir.
- İsrail’in İran’a ‘meşru müdafaa’ saldırısını açıkça ilan etmesi ne anlama geliyor? 18 Nisan 2024 04:58
- Cumhur İttifakının enkazını kaldırmayı Erdoğan'a bırakan Bahçeli siyasete ayar verme peşinde! 15 Nisan 2024 06:35
- Ekmek, barış, özgürlük ve adalet için 1 Mayıs'ın kitlesel ve yaygın örgütlenmesi zamanı 12 Nisan 2024 05:00
- Halk iradesine yönelik girişimlere karşı ortak mücadele ihtiyacı 04 Nisan 2024 05:00
- Ülkenin siyasi haritasını değiştirecek önemde bir yerel seçim! 02 Nisan 2024 04:50
- Yalan, dezenformasyon, tehdit… Her yolun mübah olduğu bir seçim sürecinin sonuna gelirken 30 Mart 2024 05:00
- Özak Tekstil işçileri ve BİRTEK-SEN’in asıl suçu ne? 27 Mart 2024 05:05
- Seçime 1 hafta kala AKP ve Erdoğan emekçilerle karşı karşıya! 24 Mart 2024 05:20
- Yüz binler alanlardan seslendi: Barış istiyoruz ve biz buradayız! 21 Mart 2024 05:45
- Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı’nda ‘seçimi götürmek’ için her yol mübahsa! 19 Mart 2024 12:00
- İçinde Gazze olan sorular bile yasaklanırken NATO’ya ve AB’ye selam ne anlama geliyor? 16 Mart 2024 05:05
- İşçi gazetesi, sınıflar mücadelesinin en ön cephesindedir 13 Mart 2024 05:15