03 Kasım 2018 00:32

Kapitalizmin şaşmaz kuralı

Kapitalizmin şaşmaz kuralı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Değerli okuyucularımız hatırlayacaklardır; A.B.D.’de 2008 krizi ertesinde ipotekle ev sahibi olmak isteyen insanlar borçlarını ödeyemediği için haklarından mahrum olmuşlardı. Borç krizinden zarara uğrayan finans kuruluşlarına ise Amerikan Merkez Bankası’ndan (FED) milyarlarca dolar destek gelmişti. Finans kuruluşlarının zararını karşılayan fonlar üst düzey yöneticilerine akarken, düşük gelirli insanlar hem evlerinden oldu, hem de geri kalan borcu yüklenmek durumunda kaldı. Acaba neden FED finans kuruluşlarının zararını karşılarken, aynı anda sağlanan kredi karşılığında borçluların borçlarının silinmesini de talep etmedi?

Bu sorunun yanıtına geçmeden önce son vergi indirim önlemlerine bir göz atalım. Enflasyon inanılmaz boyutlarda, kriz nedeni ile gelirler erimiş durumda, insanlar işinden olmuş bir halde hükümetten anlamlı önlemler beklenirken, gayrimenkul ve beyaz eşya ya da mobilya gibi dayanıklı tüketim malları ve araç alımlarında şaka gibi vergi indirimi gündeme taşındı. Herhalde düşünüldü ki, mutluluktan uçan insanlar evlenecek, bir daire satın alacak, içini döşeyecek, önüne de bir araba çekecek, vergiden artan parayı da pazardan ucuz domates almaya çalışan teyzeye vererek yaşamını huzur içinde sürdürecek. Bu düşünceye hayret doğrusu! Sanırım böylesi besle iştigalin hangi ortamda geliştirilebileceğinin irdelenmesi ile bize çok şey söyler.

Öyle ya, zengin fakirin halinden, fakir de zenginin halinden anlamaz!

Her iki örneğin yanıtı sistem ideolojisinde gizlidir. Sistem ideolojisi insanlar üzerinde öylesine gizli baskı oluşturur ki, fakir de zengin de aynı trenin farklı vagonlarında seyahat eden insanlar gibi aynı hızla yol alır ve aynı manzarayı seyreder. Ne var ki, varsıl daha bilinçli ve güçlüdür, siyasi erki kendi yanına çeker. Siyasi erk de sözde halkçı görüntüye rağmen, özde sermaye ve patron yanlısıdır.Kapitalist devletler hiçbir önlemde sistem ideolojisini bozmaz, bozamaz. Yasalar da öyle yapılıp, uygulamaya koyulur. A.B.D. örneğinde FED finans kuruluşlarına verdiği milyonları borçların silinmesinde kullansa idi, borçlular bir konuda uyanacaklardı. Türkiye’de de son önlemlerde dar gelirlilere destek sağlansa idi, biz de uyanacaktık.

Hangi konuda uyanılacaktı meselesine gelince, insanları böylesi acılara sistemin sürüklediği, farklı durumlarda farklı sonuçların olabileceği yönünde bilinç geliştirilebilirdi. Gelirlerin daha makul düzeyde olması durumunda,  A.B.D.’de insanların mütevazı ev sahibi olabileceği, Türkiye’de de insanların daha makul geçim sağlayabileceği düşüncesi geliştirebilirlerdi. Böylesi uyanışın insanların sistemi sorgulamaya yöneltmesi olası olabilir ve bu olasılık önce varsılları, saniyen varsılların siyasi ajanlarını korkuya sevk eder. Ondan dolayı, tüm önlemler sistem ideolojisinin demir kuralları dâhilinde alınır. Önlemler daima sistemin sömürü çarklarının çalıştırılmasına yönelik olur; ücrete zam yapılabilir, fakat olağan dönemler ve çok istisnaî durumlar dışında ulu orta gündeme gelmez.Vergi indirimi fiyatları aynı oranda indirmez. Piyasada oluşan fiyatlar sadece vergi ile yükselmedi ki, vergide sağlanacak bir indirim hemen fiyata yansısın. Kaldı ki, fiyatların geriye esnekliği, yukarıya esnekliğine göre zayıftır. Hal böyle olunca, alınan önlemlerle oluşabilecek vergi kaybının büyük kısmı sermaye sahiplerine yarayacaktır.

Bu tedbirlerle inananların harekete geçmesi söz konusu olursa, finans kurumlarının kârları da yoksullar aleyhine katlanır. Oysa son krizin neden olduğu yükselen işsizliğe ve enflasyonla eriyen gelirlere çare gayrimenkul ya da dayanıklı tüketim mallarında kısmi fiyat indirimi değil, mutfakta sağlanabilecek avantaj olabilirdi. İnsanlar önce mutfak sorununu çözer, ancak sonraki aşamalarda gayrimenkul ve dayanıklı tüketim mallarına yönelir.

Dar ve düşük gelirli vatandaşlara gelir artışı sağlanması yerine, genellikle yüksek gelirlilerin yönelebileceği bazı ürünlere vergi avantajı sağlanması, toplumda gelir dağılımını ve ona bağlı olarak tüketim ve beslenme haritasını varsıllar lehine, yoksullar aleyhine bozulması sonucunu doğurur.

Kapitalizm her gelir seviyesindeki toplumda benzer şekilde çalışır olmasına rağmen, görece kalkınma aşamasının alt kademelerindeki toplumlarda ileri toplumlardakinden daha belirgin hatlar oluşturur. Hele de kriz dönemleri sistemin iyicene kendisini belirginleştirdiği anlardır. Türkiye bu iki ölçüte de uyan bir ekonomi olarak sistemin işleyişinin tüm sonuçlarını en iç acıtıcı şekilde yaşamaktadır. Tüm hamasete rağmen, halkı yoksullaştırarak siyasi arka bahçe oluşturmanın sınırına gelinmiştir. Çünkü bu bahçeden nemalanma kısmen enflasyonla bizzat yoksuldan, kısmen de varsıldan sağlana aktarımla gerçekleşmektedir. Siyasal etiğin yok olduğunda duruma bizzat sistemin duruma el koyarak durdurması mukadderdir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...