Okutmak
Fotoğraf: Envato
Bir kanıt daha geldi söylediklerime...
Hıfzı Topuz’un bir yapıtı daha: Hava Kurşun Gibi Ağır
Bir belgesel bir anlamda...
“Roman akıcılığında” diyorlar...
Böyle söylendiğine bakmayın...
Ne demek roman akıcılığında?
Sanki bir başka yazı türü akıcı olamazmış da roman akıcı olurmuş...
Ayrıca ben roman okumayı pek beceremem. İyi bir roman okuyucusu değilim kısacası...
19. yüzyılın, sonra da 20. yüzyılın işi değil mi bu?
Çok sevdiğim yazarlar bile, roman olunca sözü uzatıyorlar gibi geliyorlar bana...
Ama her şeyine inanarak okuduğum metin akıcıdır. İnanmadığım yerlerine takılıp kalmam çünkü...
Bu kez de öyle oldu... Hıfzı Topuz’un son yapıtını, hani derler ya bir solukta okudum bitirdim.
“Nazım’la ilgili yüzden fazla kitap yayınlandığını biliyordum. Bunlara ekleyecek bir şeyim olmadığı kanısındaydım.” diyor Hıfzı Topuz.
“Bir de benim yazmam gerekli mi?” diye düşünmüş besbelli...
Ama sonunda o da yazmış işte...
O yazınca ben de okudum.
Çünkü her yapıtı titiz araştırmalara, belgelere dayanıyor.
Ben de Nazım’la ilgili her şeyi okudum gibi...
Ama öyle ayrıntılara, öyle insanca -ama duygulara kapılıp güzelleştirmeden- dokunmuş ki Hıfzı Topuz.
Gene bilmediğim kimi ayrıntıları öğrendim onun yazdıklarından...
Benim de bildiğim kimi gerçekleri de,
“Şimdi ham sofular ne der?”
demeden aktarmış.
Gerçek olanları insanca...
İnsanca diyorum çünkü gerçek olanların insanca olduğuna inanıyorum.
Böyle iki insan tanıdım.
Biri Nazım Hikmet...
Elbette yalnızca okumaktan, yakınlarından, onu yakından tanımış olanlardan, ne olursa olsun ikinci elden...
Anladığımca gerçek bildiğini, duruma -ülkeye-, karşısındaki insana göre değiştirmiyor.
İkinci kişi de Aziz Nesin...
Bakarsınız onunla ilgili anılarımı bir gün yazarım...
Her neyse...
Özetle Hıfzı Topuz iyi etmiş... Ellerine, kafasına sağlık!
Şimdi neyi, kimi ele alacak diye bekliyorum...
Ayrıca şunun da altının çizilmesi gerekiyor bence:
Kimi gerçeklerin yaygınca okunmasını sağlamak önemli...
“Biz okumuyoruz!”
diye tek yanlı yakınıp durmaktansa...
Kendini okuturak, yalansız, giderek süslemesiz bir tutumla bilinmesi gerekenleri aktarmak çok çok önemli...
* * *
Bana daha dün gibi geliyor... Oysa Edip (Cansever) gideli yirmi beş yıl oldu.
Bir “rub-u asır”...
İnanamıyorum dostlar!
- Vedat Günyol/İnsancılık -5- 22 Mart 2020 20:39
- Vedat Günyol/İnsancılık -4- 22 Mart 2020 20:40
- Vedat Günyol/ İnsancılık-3- 15 Mart 2020 19:30
- Vedat Günyol / İnsancılık -2- 09 Mart 2020 00:00
- Vedat Günyol / İnsancılık 02 Mart 2020 00:01
- İçin aydınlığı 24 Şubat 2020 00:00
- Süreklilik 16 Şubat 2020 23:30
- Yetmiş beş yıl sonra soykırım 09 Şubat 2020 22:35
- Yine deprem 02 Şubat 2020 22:30
- 25 Ocak 2020 (Bir gün sonra) 27 Ocak 2020 00:05
- Eğitim eğitim eğitim 19 Ocak 2020 22:47
- 24 Aralık 2019/Bruno Taut'un ölüm yıldönümü 13 Ocak 2020 00:08