22 Ekim 2018 00:58

Kaşıkçı cinayeti ve yeni Osmanlıcılığın sefaleti!

Kaşıkçı cinayeti ve yeni Osmanlıcılığın sefaleti!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cemal Kaşıkçı’nın S. Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğu’nda öldürüldüğünün kraliyet yönetimi tarafından kabul edilmesi sonrasında konuyla ilgili tartışmalar yeni bir boyut kazandı. 15 kişilik infaz timinin cinayet günü 3 ayrı uçakla Türkiye’ye geldiği ortadayken kraliyet yönetiminin Kaşıkçı’nın konsoloslukta yaşanan ve üstelik kendisinin neden olduğu bir arbede sonucu öldüğünü ve bu cinayetle ilgili 18 kişinin tutuklandığını açıklaması, aslında üstü örtük bir şekilde bu cinayete sahip çıkmaktan başka bir anlam taşımıyor. Kaşıkçı cinayetinin kraliyet yönetiminin, özellikle yetkileri büyük oranda elinde toplayan Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın bilgisi olmadan adım atmayacağı gün gibi ortada olan istihbaratçıların sırtına yıkılıp ‘münferit’ bir eylem gibi gösterilmesiyle başta ABD’deki Trump yönetimi olmak üzere S. Arabistan ile ilişkilerinin zedelemesini istemeyen yönetimler de rahat bir nefes almış oldu. Geçen yıl Kral Selman ile 350 milyar dolarlık silah anlaşması yapan Trump, Suudi krallığı ve Veliaht Prens Muhammed’den övgüyle söz ederken Körfez ülkeleri, Mısır, Ürdün, Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı da S. Arabistan’a destek açıklamaları yaptı. Sadece bu yılın ilk 9 ayında S. Arabistan’a 417 milyon euroluk silah satışı yapan Almanya’daki Merkel yönetiminin de kamuoyu baskısıyla bazı açıklamalar yapmış olmasına rağmen bu olayın üstünün örtülmesini istediğini tahmin etmek zor değil. Öte yandan S. Arabistan yönetimine peşinen sahip çıkan rejimlerin Ortadoğu Stratejik İttifakı’ (Middle East Strategic Alliance-MESA) adı altında ABD desteğinde bir Sünni-Arap askeri gücü oluşturması planlanan ülkeler olması da şaşırtıcı değil.

Kaşıkçı cinayeti ile ilgili gözardı edilmemesi gereken en önemli noktalardan biri de bu cinayetin Kaşıkçı’nın çok güvendiği bir ülke olan Türkiye’de işlenmiş olmasıdır. Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz, Washington Post için yazdığı makalede “Kaşıkçı, Türkiye’de güvende olacağından şüphe etmiyordu” derken, AKP Genel Başkan Danışmanı ve Kaşıkçı’nın arkadaşı olan Yasin Aktay ise, Kaşıkçı’nın “Türkiye’de bir şey yapamazlar” dediğini söylüyordu. AP haber ajansından Sarah El Deeb, Kaşıkçı’nın Türkiye’ye olan güveninin arka planında yer alan gerçeği “Kaşıkçı, Erdoğan Türkiye’sini yeni Ortadoğu’nun temeli olarak görüyordu” sözleriyle açıklıyor. Bunlarla bağlantılı olarak yabana atılmaması gereken bir önemli iddia da Washington Post yazarı Kaşıkçı’nın Washington Büyükelçiliği’nden İstanbul Başkonsolosluğu’na yönlendirildiği, başa bir deyişle cinayet mahalli olarak İstanbul’un seçilmiş olduğu iddiasıdır.

Demek ki, Kaşıkçı yeni Ortadoğu’nun temeli olarak gördüğü Türkiye’ye çok güvenmesinin kurbanı oldu. Suud yönetimi, kendisiyle ters düşen ve İhvan (Müslüman Kardeşler) destekçiliğiyle suçladığı Kaşıkçı’yı, yine İhvan’ı destekleyen ve İslam dünyasının liderliği konusunda rekabet halinde olduğu Türkiye’de katletti. Dolayısıyla bu cinayetin Erdoğan yönetimine ve Katar-İhvan çizgisine yönelik bir mesaj anlamı taşıdığı tartışma götürmez bir gerçektir.

Peki, bu cinayet karşısında Erdoğan yönetimi ne yaptı?

Bu cinayetle ilgili bilgi ve belgeleri S. Arabistan ve ABD’ye karşı bir pazarlık kozu olarak kullanmaya dayalı bir politika izledi. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İlnur Çevik’in “Türkiye kendisine tepeden bakan, hatta PYD’ye ve YPG’ye yardım eden, Birleşik Arap Emirlikleri ile ülkemize karşı bazı fitnelerin içine girdiği sanılan Veliaht Prens Selman’ın yaptıklarına karşı bu olayı kullanıp dünyayı Suudilerin başına yıkmak yerine yine kraliyet ailesine dostluğunu gösterip olayı fazla deşelemeden, aksine iyi niyetle adımlar atarak Kral Selam’a yardımcı oluyor” (Yeni Birlik, 17 Ekim tarihli yazı) değerlendirmesi de bu gerçeği bütün açıklığı ile gözler önüne seriyor.Çünkü ortada bir ‘yardım’ varsa, elbette bu yardımın bir bedeli de olacaktı.

Kaşıkçı, Türkiye’deki Erdoğan iktidarının yeni Osmanlıcı hayaller ve bölgesel liderlik hevesiyle Suriye’ye müdahalenin öncülüğüne soyunduğu 2011’den bu yana köprünün altından çok suların aktığını göremedi. Çünkü dün ABD atına binip Osmanlı kılıcı sallayanlar önce o attan düştüler, sonra dün kılıç salladıkları güçlere (Rusya ve İran’a) yanaşmak zorunda kaldılar. Erdoğan yönetimi az gitti, uz gitti gele gele Osmanlının kılıç salladığı topraklara yeniden hâkim olmaya dayalı ‘bölgesel liderlik’ iddiasından emperyalistler arasındaki çelişkileri kullanmaya dayalı ‘küçük siyasete’ arpa boyu yol gitti.

Sonuç olarak Kaşıkçı, yeni Ortadoğu’nun lideri olarak gördüğü ve “burada bir şey yapmazlar” dediği Türkiye’de, bölgesel egemenlik mücadelesinin bir parçası haline gelen bir cinayete kurban gitti. Ama Kaşıkçı’nın o çok güvendiği Türkiye’deki iktidar, bu cinayeti bir pazarlık kozu olarak kullanmanın ötesine gidemedi. İşte bu nedenle Kaşıkçı cinayeti, aynı zamanda yeni Osmanlıcığın da sefaletidir!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...