Cinayeti fırsata çevirmek isteyenlere bahane: Kontrol dışı unsurlar!
Fotoğraf: Envato
2 Ekim günü, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğuna giren ama bir daha çıkamayan Cemal Kaşıkçı’nın akıbeti hakkında, aradan geçen 16 günde ulaşılan tek gerçek; Kaşıkçı’nın Suudi Arabistanlı bir “katliam timi” tarafından öldürüldüğüdür. Ki, o bile henüz resmen doğrulanmamıştır.
Aradan geçen uzun 16 gün boyunca CIA, MİT, MOSSAD gibi büyük istihbarat örgütlerinin ve Türkiye’de emniyet istihbaratının da içinde olduğu ”vaka”da cinayetle ilgili kayda değer bir gelişme olmaması, herhalde işe “rufailerin karıştığı”nın işareti gibi görünmektedir. Özellikle son günlerde, “Bu katliamda parmağı varsa Suudi yönetimine ağır yaptırım getirileceği”nden söz eden Trump’ın Prens bin Salman’la yaptığı telefon konuşmasından sonra ağız değiştirmesi de elbette ilginçtir.
KAŞIKÇI’YI ‘KONTROL DIŞI UNSURLAR’ MI KATLETTİ?
Prens Salman’la telefonda 20 dakika konuşan Trump’ın, onun söylediklerini tekrarlayarak, “Kaşıkçı olayının Suudi yönetimiyle ilgisi yoktur. Sorumlular ‘kontrol dışı unsurlar’dır” şeklinde açıklama yapması, akabinde Dışişleri Bakanı Pompeo’yu Riyad’a göndererek bu tezine destek sağlamak istemesi, ABD medyasında da tepkilere yol açmış görünüyor. Bu tepkiler, “Trump’ın Suudi Arabistan’ın ‘halkla ilişkilercisi’ olduğu” suçlamalarına kadar varmaktadır.
Ama gerek ABD’den Trump’ın öncülüğünde yapılan açıklamalar gerekse Suudi Arabistan yönetiminin Kaşıkçı cinayetini “kontrol dışı bir çete”ye yıkma girişimleri, Prens Muhammed bin Salman yönetimini temize çıkarmak için her yola başvurulacağını gösteriyor.
Her aklı başında insanın yapacağı gibi, “Kaşıkçı’yı kontrol dışı güçler öldürdü” yalanına kimsenin inanmamış olması ise; ne Trump’un ne de Salman’ın umurundadır.
Zaten daha başından itibaren, cinayetin arkasında Suudi yönetiminin çıkma ihtimali, Trump yönetimini çok endişelendiriyordu.
Çünkü,
* “Arap NATO’su projesi” denilen İran’ı güneyden kuşatma, İran’ın (dolayısıyla Rusya’nın etki alanının) Köfez’in güneyine inmesini önleyecek Mısır-Suudi Arabistan-Körfez emirlikleri ittifakı,
* Filistin sorununun İsrail’in istediği doğrultuda çözülmesi amaçlı “İsrail-Filistin Barış Anlaşması”,
* Suudi Arabistan’la yapılan 110 milyar dolarlık (ilerleyen yıllarda 300 milyar doların üzerine varacağı belirtilen silah ticareti, savaş uçağı, füze sistemleri, mühimmat vb. anlaşmaların merkezinde Suudi Arabistan ve elbette Prens Muhammed bin Salman yönetimi vardır.
Bu yönetimin böyle skandal bir cinayeti sırtında taşıyarak, ABD’nin bölge proje ve planlarının da merkezinde olması olanaklı olmazdı. Olursa da; bu sorumluluğun gerektirdiği itibar ve etkinliğe sahip olması beklenemezdir.
Dolayısıyla ABD’nin, Suudi yönetiminin bu işten, cinayeti “kontrol dışı unsurlar”a yıkarak sıyrılması için elinden geleni yapacağını söylemek yanlış olmaz.
TÜRKİYE İÇİN DE YENİ BİR FIRSAT MI?
Hiç kuşkusuz ki, Kaşıkçı operasyonu için Türkiye’nin seçilmiş olması bile, Türkiye’yi “yabancı ülkelerin örtülü operasyonlar yapabileceği ülkeler kategorisi”ne iterek, onun uluslararası itibarına önemli bir darbe vurmuştur.
Ancak Erdoğan ve yönetiminin, böyle bir “itibar darbesi” karşısında; sanki bu operasyon başka bir ülkede olmuş gibi, olup biteni açıklamaları ve Suudi yönetimini suçlamaktan kaçınan tavırları elbette ki manidardır.
Cinayetle ilgili bulguların bile, “adı açıklanmayan Türk yetkililer” tarafından “Türk medyası”na değil, Reuters, CNN, New York Times (NYT) gibi yabancı medya organlarına açıklanması, Trump’ın açıklamalarına Türkiye’nin de inanmaya hazır olduğunun işareti sayılabilir.
Çünkü epeyce bir zamandan beri aralarında soğuk rüzgarlar esen iki eski “kardeş ülke”nin ilişkilerinin ısıtılmasında skandal cinayetin bir vesile, hatta bir “fırsat yaratma” ihtimali olarak değerlendirilmesi, artık sıcak gündemin de konusudur.
Çünkü, Suudi Arabistan yönetiminin bu cinayetten sıyrılmak için Türkiye’nin desteğine ihtiyacı olduğu kadar; belki ondan da fazla Erdoğan’ın Suudi yönetiminin desteğine ihtiyacı vardır.
New York Times’ın önceki günkü sayısında değindiği “cinayetin ‘kontrol dışı unsurlara’ yıkılmasının herkesin (Suudilerin, Trump yönetiminin ve Erdoğan yönetiminin) işine geleceği” yorumu da bu açıdan hem önemli, hem inandırıcıdır.
NYT, bu yorumunda Türkiye için, “Sallantılı ekonomisi Riyad’ın sunabileceği düşük faizli kredilerle gelecek mali destekten yarar sağlayabilecek olan Türkiye’ye yardımcı olabilir” diyor.
Türkiye-ABD, Türkiye-Suudi Arbistan ilişkilerinin sorunları ve Türkiye’nin sıcak ve acil ihtiyaçları dikkate alındığında NYT’nin yorumu hiç de yabana atılır bir yorum değildir.
- Özak Tekstil işçileri ve BİRTEK-SEN’in asıl suçu ne? 27 Mart 2024 05:05
- Seçime 1 hafta kala AKP ve Erdoğan emekçilerle karşı karşıya! 24 Mart 2024 05:20
- Yüz binler alanlardan seslendi: Barış istiyoruz ve biz buradayız! 21 Mart 2024 05:45
- Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı’nda ‘seçimi götürmek’ için her yol mübahsa! 19 Mart 2024 12:00
- İçinde Gazze olan sorular bile yasaklanırken NATO’ya ve AB’ye selam ne anlama geliyor? 16 Mart 2024 05:05
- İşçi gazetesi, sınıflar mücadelesinin en ön cephesindedir 13 Mart 2024 05:15
- İktidar ‘İstanbul’u alma’, muhalefet yurttaşın ‘stratejik oy’ kullanması peşinde! 09 Mart 2024 05:15
- Partisini motive edemeyen Destici, sorununu ‘Ebu Bevval’ olmakla mı aşmaya çalışıyor? 17 Ocak 2024 04:11
- Tüm emek güçleri için ‘haydi mücadeleye’ dönemi! 14 Ocak 2024 04:55
- Erdoğan, Murat Kurum’u neden İBB’nin adayı yaptı? 10 Ocak 2024 05:00
- İş yerleri kaynıyor; mevsim kış ama havada ‘işçi baharı’ kokusu var! 07 Ocak 2024 04:58
- Lübnan ve İran’daki saldırılar İsrail-Filistin Savaşı’nda neye işaret ediyor? 05 Ocak 2024 04:57