14 Ekim 2018 23:14

Bolsonaro ve faşist tsunami

Bolsonaro ve faşist tsunami

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Brezilya’da geçtiğimiz pazar günü birinci turu gerçekleşen başkanlık seçimlerinin sonucu korkutucu olmakla birlikte şaşırtıcı değildi. Özellikle son bir aydır anketlerde güç kazandığı görülen aşırı sağcı aday Jair Bolsonaro oyaların yüzde 46’sını alarak en yakın rakibine yüzde 16’dan fazla fark attı ve seçimlerin 28 Ekim’de gerçekleşecek olan ikinci tura büyük bir avantaj ile girerek ve büyük ihtimal seçimlerin galibi olacak gibi gözüküyor. Bununla birlikte, geleneksel sağ içindeki darbeci koalisyonun Bolsonaro’nun bu hızlı yükselişini ve bir anda PT karşıtlığının lideri haline geleceğini tahmin ve arzu ettiklerini söylemek ise pek mümkün değil.

Roussef yönetimini 2016’da azleden bu darbeci sağ koalisyon, PT’nin yıllardır sisteme dahil ederek pasifize etmeyi başardığı işçi sınıfına karşı büyük bir saldırı başlatırken, tabanı savunma pozisyonu almış durumda olan PT, seçime az kala en büyük darbeyi seçimlerdeki en güçlü aday olan Lula’nın hapsedilmesi ve adaylığının yüksek mahkeme tarafından reddedilmesi ile almıştı. Buna ek olarak, büyük bir ekonomik kriz ve işsizlikle boğuşan ülkede bir süredir rafa kaldırılmış olan yolsuzluk skandalı “Lava Jato” skandalı seçimlere bir ay kala tekrar açılarak PT karşıtlığı beslenmiş oldu. 

Ancak görünen o ki, darbeci koalisyonun tüm bu manevralarından faydalanan siyasi aktör Bolsonaro ve Bolsonarismo’nun temsil ettiği aşırı sağcı-ırkçı-kadın düşmanı hareket oldu. İlk tur sonuçları bu açıdan da şaşırtıcı. Temer Hükümetinin partisi dahil, Brezilya’da merkez sağ siyasetin tüm geleneksel aktörleri seçimlerde büyük bir yenilgi aldı. Temer’in partisinin adayı Meirelles ancak yüzde 1 oy alabilirken, PSDB-DEM koalisyonunun adayı Alckmin yüzde 5 alabildi. Bu açıdan bakıldığında darbe pratiğini işleten siyasi aktörler, Lula’yı saf dışı ederek, PT’yi ve adayı Fernando Haddad’ı yüzde 30 sınırında bırakarak başarılı olurken seçimlerde büyük bir yenilgi almaktan kaçamamışlardır. 

Kendini sistem karşıtı ya da çürümüş politik düzenin dışında bir alternatif olarak tanımlayan, asker kökenli Jair Bolsonaro ise aslında siyasete yeni atılmış biri olmasa da, otoriter retoriğini bu Turmpvari sözde siyaset-dışılık üzerine kurmaktadır. Bolsonaro, kadınların çalışmaması gerektiği, Afro-Brezilyalıların tembel oldukları, eşcinsellerin çocukken dövülerek ‘iyileştirilebilecekleri’, askeri rejimin en azılı işkenceci isimlerine hayranlık duyduğu gibi düşüncelerini saklama ihtiyacı duymazken, en temel vaadi olarak ise güvenlik meselelerinde uygulayacağı çok sert politikalar olarak göstermektedir. 

Bolsonaro’nun güvenlikçi retoriğine güçlü bir anti-komünizm söylemi de eşlik etmektedir. Brezilya toplumunun bugün neredeyse üçte birini kapsayan Evanjelik kiliseler ile silahlı kuvvetlerin, emekli asker ve polisler ile ailelerinin desteği bu güvenlikçi ve anti-komünist söylem ile büyük ölçüde sağlanmış bulunmaktadır. Geleneksel sağın çökmesi ile birlikte ise ekonomik kriz ve yolsuzlukların sorumlusu olarak gösterilen PT karşıtlığının yegâne temsilciliğini ise Bolsonarismo üstlenmiş oluyor.

Bolsonaro’nun ve temsil ettiği hareketin güç kazanması ve seçimlerin ilk turunu büyük bir fark ile tamamlaması ülkedeki darbeci pratiği konsolide ederken dümenin merkez sağ koalisyonun elinden kayarak aşırı sağa teslim edilmesini de beraberinde getirmiştir. Seçimlerden hemen sonra ardı ardına gelen ve faillerinin Bolsonaro taraftarlarının olduğu 50’den fazla saldırı haberi ise faşizan bir tsunaminin öncü dalgaları gibi gözüküyor. Bahia’da genç bir aktivist öldürülürken, 19 yaşındaki PT taraftarı bir kadının karnına, Bolsonaro karşıtı bir tişört giydiği için gamalı haç çizildiği haberleri Bolsonarizmin seçim zaferinin zaman kaybedilmeden muhalefetin şiddet yolu ile tamamen ezilmesine tercüme edileceğini açıkça ortaya koymaktadır.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...