12 Ekim 2018 00:05

Boş tartışmaların bağımlısıyız

Boş tartışmaların bağımlısıyız

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tartışmalara bakılacak olursa herkes VAR sistemine geçilince hiç hakem hatası olmayacağına kendisini ciddi ciddi inandırmış. Öyle ki şimdi hakem hatasıyla karşılaştıklarında bir süredir rafa kaldırdıkları VAR öncesi dönemin ahmakça argümanlarını yeniden gündeme getirmeye başladılar. “VAR gelecek dertler bitecek” söyleminin, bu aralar yerini “VAR hep bizim aleyhimize oldu”, “VAR bir tek bize uygulanmıyor”, “VAR yüzünden puanlarımız gitti” gibisinden yakınmalara bıraktığını görüyoruz…

Fanatizmin; anlama, kavrama, algı kapasitesi üzerinde tahribat yarattığı bir yerde hiçbir sistem insanları memnun edemez. Ne hakemler, ne de VAR sistemi bu insanlara yaranabilir. Çünkü böyle bir yerde futbolun nasıl bir oyun olduğu hakkında düşünülmez, sadece ve ne pahasına olursa olsun başarılı olmaya odaklanılır… Fiziksel anlamdaki çok boyutluluğu yüzünden bu oyunu hatasız şekilde yönetmenin olanaksız olduğu anlaşılıp özümsenmediği sürece belli ki manasız tartışmalar son bulmayacak. Kapasitemiz gereği, sığ tartışmaların fazlasıyla ilgimizi çektiği de başka bir gerçek…

Neyse ki Fikret Orman hafta içindeki basın toplantısında o kadar da acımasız tavır sergilemedi ve “Sistem değil hakemler kötü” saptamasında(!) bulunarak VAR’a sahip çıktı!.. Bugüne kadar hakemlerin iyi niyetinden şüphesi yokmuş ama artık fikrini değiştirmiş!.. Birdenbire aydınlanarak(!) hakemlerin bazı takımları kayırdıkları sonucuna ulaşmış!..

Şikayetlerini dile getirdi ama diğer yandan çözüm önerisi sunmaktan da geri durmadı Fikret Orman!.. Ona göre, yurt dışından getirilecek danışman(lar) maçları izleyip raporlarsa sorun çözülürmüş!.. Bu öneriyi Kulüpler Birliği toplantısında gündeme getireceğini söylemeyi de ihmal etmedi. Daha önce nasıl da kimsenin aklına gelmedi bu “parlak” fikir? Yurt dışından getir danışmanı, izlesin bütün maçları, versin MHK’ye raporlarını, bütün tartışmalar bitsin, ortam dikensiz gül bahçesine dönsün!.. Bu kadar basit işte!.. Hem, teknik direktörlerin yabancı oyuncu isteme hakları var da, yöneticilerin yabancı danışman isteme hakları yok mu? Bunu duyan da başka memleketlerdeki karşılaşmalarda hakemler hiç hata yapmıyor zanneder…

Nasıl bir futbol ortamı söz konusuysa herkes kendi çıkarı doğrultusunda bir şeylere sahip çıkma peşinde. Tabii “sahip çıkma”dan kastedilen aslında lobi faaliyeti. Diğer bir deyişle kişileri, kurumları etki/baskı altına alma çabası. Fikret Orman da yaptıkları bütün icraatların Beşiktaş’a sahip çıkmak üzerine olduğunu belirtiyor. Tuhaf olduğu kadar kışkırtıcı bir yaklaşım. Bu lafla, taraftarların “Yönetim uyuma, Beşiktaş’a sahip çık” tezahüratını da kabul etmiş oluyor Orman.

Türkiye’nin futbol organizasyonu kapsamında bazı kulüpler sahip çıkılmaya mı ihtiyaç duyuyor? Onlara sahip çıkılmazsa ezilecekler mi, göz göre göre haksızlığa mı uğratılacaklar, “Vur ensesine al puanları elinden” misali muameleye mi maruz kalacaklar? Böyle bir şeye inanmak mümkün mü? Ama işte “Takımımıza sahip çıkıyoruz” diyenler buna inanıyor demek ki… Takıma sahip çıkma görüntüsü vermek adına yapılan kışkırtıcı açıklamalarla fanatik taraftarların gönüllerine de su serpmiş oluyorlar. Takımların yazgısını kurallar ve ilgili kurumlar değil de “sahip çıkma” derecesi belirliyorsa, o zaman bunca para boşuna harcanıyor demektir. Kimin lobi faaliyeti güçlüyse onun borusu ötüyormuş nasıl olsa… Takımlara değil, bir oyun olarak futbola sahip çıkmayı ve bu oyunun geliştirici, yetiştirici kısmına ağırlık vermeyi öğrenemediğimiz sürece boş ve kısır tartışmaların esaretinden asla kurtulamayacağız.

Fikret Orman’ın, U21 takımı oyuncularının Atiker Konyaspor maçının ardından saldırıya uğramasıyla ilgili olarak söyledikleri de dikkat çekici. Saha içinde kavga olabileceğini ama işe teknik yöneticiler ile görevli personellerin karışmaması gerektiğini vurguluyor. “Saha içinde kavga olabilir” lafı, şiddeti normalleştiren bir algı yaratması nedeniyle, sporcular ve taraftarlar açısından pek sağlıklı bir mesaj olmasa gerek. Her şeyin yanlış anlaşılmaya müsait olduğu mevcut kaotik ortamda dili titizlikle kullanmak gerekiyor. “Saha içinde kavga olabilir” değil de, “Saha içinde mücadele olabilir” demek istediğini umalım…

Fikret Orman ayrıca, Yunanistan’da silahıyla sahaya giren PAOK Başkanı Savvides’i örnek vererek saha içindeki tartışmalara antrenörlerin girmesi halinde Türkiye’nin de bu noktaya gelebileceği yönündeki kaygısını dile getiriyor. Uyarı amacıyla da olsa silah ile futbolu bu şekilde bir araya getirmek çok tehlikeli. Fikret Orman’ın söylediklerinden, stadyumlara silahla gelen ve yeri geldiğinde silahı caydırıcı bir unsur olarak göstermekten/kullanmaktan çekinmeyecek yöneticilerin var olduğu sonucunu çıkarmak mümkün…

Bunun üzerine daha ne söylenebilir ki?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...