04 Ekim 2018 23:25

Abartmadan ve kendimizi kandırmadan

Abartmadan ve kendimizi kandırmadan

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Galatasaray, Şampiyonlar Ligi’ndeki ikinci maçında deplasmanda Porto karşısında, bu sezonun en iyi oyununu sergilemesine karşın yenilmekten kurtulamadı. Oyun ileriki maçlar için umut verse de abartılı yorumlardan uzak durmak gerekir. İşi bir tür övgü yarışına dönüştürmek, Galatasaray’ın eksiklerinin ve zayıf yönlerinin görülmesine engel oluşturabilir zira…

Sarı-kırmızılıların özellikle ilk yarıda Porto ile başa baş mücadele etmesi ve bunun ötesinde rakibinden daha fazla sayıda gol pozisyonu üretmesi, kendilerine yakıştırılan “bu takımda deplasman fobisi var” iddiasının ne kadar temelsiz olduğunu gösterdi.

Aslında tam tersine Galatasaray, Garry Rodrigues, Henry Onyekuru, Sinan Gümüş, Yuto Nagatomo gibi çabuk ve süratli oyuncularıyla etkili kontratak oyunu oynayabilecek bir takım. Dolayısıyla deplasmanlarda daha rahat olması ve sonuca daha kolay gitmesi bile beklenebilir. Ancak Süper Lig’deki deplasmanlarda Galatasaray, rakibini kendi sahasında karşılayıp kaptığı toplarla hızlı karşı atağa geçmek gibi bir planla oynamıyor. Zaten Galatasaray’ı, baskı altına alıp kendi yarı sahasına hapsedebilecek kaç takım var ki Süper Lig’de? Süper Lig’deki takımlar Galatasaray ile evlerinde oynarken bile çok oyuncuyla savunma yaptıkları için de Galatasaray’ın hızlı oyuncuları istedikleri boş alanları bulamıyor. Diğer bir deyişle bu takımlar, kendi evlerinde Galatasaray’a kontratak gerçekleştirme fırsatı vermiyorlar. Yani Galatasaray fobisi olduğu için değil, oyuncularının daha etkili, daha verimli olabileceği bir oyun planı uygulamadığı için deplasmanlarda tökezliyor…

Porto elinden geldiğince ve savunmasında risk almak pahasına çok oyuncusuyla Galatasaray’a yüklenmeye çalıştı. Bu tam da Galatasaray’ın işine gelen bir oyun anlayışıydı. Sarı-kırmızılı ekip kendi sahasında kaptığı topları hızlı oyuncularıyla karşı atağa dönüştürmeyi başardı ve sonuçta bu sezon en çok gol pozisyonu ürettiği 45 dakikalardan birisini yaşadı.

Lakin Fatih Terim’in dediği gibi de ilk yarıda sekiz tane gol pozisyonu yakalamadılar. Terim’in bu abartılı konuşmanın amacı nedir? Manasız bir “Porto’yu sildik süpürdük” böbürlenmesi mi, yoksa, “Dünya kadar gol pozisyonuna girdik ama topu kaleye sokacak oyuncumuz yok” örtük mesajıyla transfer beklentisini dile getirmek mi?

En az 3 ay boyunca elindeki oyuncular dışında bir alternatifi yokken, Terim’in hala ocak ve temmuz lafları etmesi de çok tuhaf. Mevcut oyunculardan memnuniyetsizliğini vurgulamak istercesine sürekli olarak transfer göndermesi yapması son derece anlamsız. Bu tarz konuşmaların eldeki oyuncuları moral ve güven açısından olumsuz etkileyebileceğini de unutmamak lazım… 

Sürekli olarak transfer isteyen, transfer beklentisini dile getiren teknik direktörlerden gına geldi. Bu işin, sadece transferle yürümediğini, yürümeyeceğini ve ayrıca kulüplerin transfere bol keseden para saçtıkları dönemlerin artık geride kaldığını ne zaman anlayacaklar acaba? Transfere bel bağlayan, transfer peşinde koşan değil, altyapıdakiler de dahil olmak üzere eldeki oyuncuların ve takımın performansını yükseltmeyi bilen teknik direktörler lazım futbolumuza… 

Kaçırılan golleri şanssızlıkla açıklama sığlığının yanı sıra bir de “atamayana atarlar” klişesi var. Sanki futbolda böyle bir kural varmış gibi yenilgiye bu şekilde kulp takıyorlar.

Pozisyonlar yakaladın atamadın, tamam bu olabilir, ama bunun karşılığında gülünç sayılabilecek bir savunma hatasıyla illaki gol yemek zorunda mısın? 

Yapılan hatalardan ders çıkarmak yerine boş laflarla kendini kandırırsan, benzer goller yemeye devam edersin. Uyduruk bahanelerin ardına sığınma alışkanlığı, gelişme önündeki en önemli engellerden birisi. Benzer hatalar sonucunda benzer goller yenmesi de bunun göstergesi.

Oysa Galatasaray, maçı gol yemeden bitirebilse hem gruptaki en önemli rakibi Porto’yu 2 puanda tutmuş, hem de liderliğini korumuş olacaktı. Ayrıca bundan sonraki maçlara da çok daha moralli ve yüksek öz güvenle çıkacaktı. 

Futbolda gelişme kaydedip aşama gerçekleştirebilmek için her şeyden önce abartıdan ve bahane üretme alışkanlığından uzak durmayı öğrenmeliyiz… Kendimizi kandırdıkça yerimizde saymaktan kurtulamıyoruz…

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...