04 Ekim 2018 23:50

Nükleerli füzeli bir Ortadoğu hikayesi

Nükleerli füzeli bir Ortadoğu hikayesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu bir kez daha dünya liderlerinin ekranlara, başkentlere, hepimize şenlik(!) konuşmalarına ev sahipliği yaptı.

Bölge açısından Trump’tan sonra en önemli konuşmayı da İsrail Lideri Netanyahu yaptı. Alışılageldiği gibi elinde fotoğraflarla kürsüye çıkan Netanyahu, yine alışılageldiği gibi İran’dan Lübnan’a kadar birçok yerde gizli nükleer tesisler ve füze üsleri olduğunu duyurdu. 

Netanyahu’ya göre İran, Turquzabad denilen bir yerde halı yıkama dükkanı şeklinde kamufle edilen bir tesiste nükleer çalışmalarına devam ediyor.

Lübnan’da ise bir futbol klubü ve tesis, balıkçı barınağının olduğu bir yer ve Beyrut Havalimanının dibinde bir bölge, Hizbullah’ın gizli füze üsleri...

Tam da “nefes nefese bir istihbarat savaşı, gizli üsler, nükleer silahlar... Bir Ortadoğu hikayesi...” diye devam etmeye müsait gelişmeler.

Yönetmenin kim olacağı, dünyayı kurtaracak kahraman ve kötülerin hak ettikleri sonu ne şekilde bulacakları da konuşulabilir. Gerçi bu konu Hollywood’un tükenmeyen kaynağı zaten. Muhtemelen aynı konuya dair onlarca film ve dizi izleyenler hâlâ sıkılmazken bu konuların gerçek hayatın gerçek parçaları olduğu bölgelerde yaşayan gerçek insanlar için sınırsız kara mizah kaynağı haline gelebiliyor. İçinde yaşamayanlar için kurgusu gerçeğinden daha etkili tabi. Zaten beyaz perdeden izleyenin süper kahramanı bizzat içinde yaşayanın baş kötüsü olabiliyor. 

Ama durum ciddi, konu önemli ve yaşadığımız yer de Ortadoğu...

Mesela dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın Birleşmiş Milletler’de elinde Saddam’ın kitlesel imha silahlarına dair uydu fotoları olduğunu iddia ettiği resimleri büyük ciddiyetle anlattığı konuşmayı birçok kişi hatırlıyordur. Sonrasında Irak, yüz yılın en büyük yıkımlarından birinin sahnesi oldu ve bu yıkım radikal örgütlerin filizlenmesi gibi onlarca yıl sürecek etkileri tetikledi. Powell’ın yalan söylediği, kanıtların sahte olduğu ortaya çıktı ancak kimin umrunda!

Bu nedenle, Netanyahu’nun BM kürsüsünde İran’ın nükleer tesisleri, Hizbullah’ın füze üsleri diyerek gösterdiği resimler sosyal medya mizahşörlerinin yeni eğlencesi olsa da bölgedeki siyasetçiler açısından ciddiye alınacak derecede önemli.

Nitekim Netanyahu’nun konuşmasının ardından Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Aon’dan, önde gelen siyasetçilere kadar birçok isim “İsrail, Lübnan’ın bağımsızlığını ve egemenliğini hedef alıyor” açıklamaları yaptı. 

Lübnan Dışişleri Bakanı Cibran Bassil ülkedeki bütün yabancı büyükelçileri ve temsilcileri Netanyahu’nun “füze tesisi olduğunu” iddia ettiği yerlere götürdü. 

Netanyahu’nun BM kürsüsünden büyük ciddiyetle uydu fotolarını gösterdiği 3 nokta da Beyrut’un içinde, insan yoğunluğunun fazla olduğu yerler. Zaten İsrail, Hizbullah’ı füze tesislerini insanların yoğun olduğu yerlere yapmakla da suçluyor.

Velhasıl Lübnan Dışişleri Bakanı Bassil’in büyükelçileri hedef gösterilen yerlere götürmesi de İsrail’i tatmin etmemiş olacak ki, İsrail ordu sözcüsü twitter hesabından “Onlara ne göstermeyi düşünüyorsun?” şeklinde alaycı bir mesaj yazdı. Netanyahu da, “Büyükelçileri bazı yerlere götürüp Hizbullah’ın yer altı tesislerini kamufle ediyorlar” mealinde bir açıklama yaptı.

İsrail’in Lübnan’ı hedef alması Netanyahu’nun BM konuşması ile başlamadı, Bassil’in büyükelçilere “füze tesisi olduğu iddia edilen yerleri” göstermesi ile de bitmeyecek.

Lübnan’da insanlar bir süredir “İsrail saldırır mı?” senaryolarını tartışıyor. İsrail de arada bir tansiyonu yükselten açıklamalar yapıyor. 

2006 yılında Lübnan’a saldıran İsrail’in tekrar saldırması mümkün mü? Lübnan’daki değerlerlendirmelere göre, evet mümkün. 

Peki bu saldırı 2006 yılındaki gibi alt ve üst yapıyı ağır şekilde tahrip edecek boyutta büyük bir saldırı mı olur? İşte bu soruya dair değerlendirmeler muhtelif...

Kimine göre, “İsrail’in 2006 yılında Lübnan’a yaptığı saldırı başarısızlıkla sonuçlandı. O saldırıda İsrail’e karşılık veren Hizbullah oldu ve 2006 savaşı Hizbullah’ı hem Lübnan içinde hem de bölgede saygın bir müttefik olarak tanınmasını sağladı. Bu nedenle, İsrail’in kazanacağından emin olmadan Lübnan’a tekrar saldırması pek olası değil. Çünkü, Hizbullah askeri ve siyasi açıdan 2006’dakinden çok daha güçlü ve olası bir İsrail saldırısını bir kez daha püskürtmesi Hizbullah’ı çok daha güçlendirir.”

Bazı değerlendirmelere göre ise, “İsrail’in Lübnan’a büyük bir saldırı yapması mümkün. Çünkü İsrail’in tehdit olarak değerlendirdiği Hizbullah giderek güçleniyor. Yine ABD’de Trump yönetiminin olması İsrail için bir fırsat.”

İsrail’in arada bir tansiyonu yükselten açıklamalar yaptığı bilinirken Netanyahu’nun BM konuşmasını bu kadar önemli kılan ne?

Genel olarak Suriye’deki Arap Ayaklanması döneminin bitişi ve Lübnan’da 6 Mayıs’da yapılan parlamento seçimlerini iki önemli faktör olarak sayabiliriz.

Suriye’deki vekalet savaşının kazananı Rusya, İran ve açıktan İsrail karşıtı duruşuyla mevcut rejim oldu. Bu durumda ABD, Suudi Arabistan, İsrail gibi ülkeler de kaybedenler tarafında (mevcut duruma göre)

Sık sık Hizbullah gerekçesi ile Suriye’yi vuran İsrail, son olarak Rus uçağını kalkan yapıp bir saldırı daha gerçekleştirdi. Ancak bu hamlesi geri tepti ve Rusya’nın Suriye ordusuna S-300 radar sistemi vermesi ile sonuçlandı. 

Lübnan’da ise, 6 Mayıs’ta yapılan seçimlerden Hizbullah, müttefikleri ile birlikte zaferle çıktı. Henüz hükümet kurulamadı ancak seçim sonuçları Hizbullah’ın Lübnan ordusunun partneri olan silahlı kanadının yanı sıra parlamentoda çoğunluğu alabilecek kadar büyük siyasi güce kavuştuğunu da gösteriyor. 

Velhasıl seçimlere kadar açıklamalarında “Hizbullah ve Lübnan’daki diğer siyasetçiler, güçler” ayrımı yapan ABD, Suudi Arabistan ve İsrail gibi ülkeler 6 Mayıs’tan beri söylem değiştirdi. 

Netanyahu’nun BM konuşmasına kadar Hizbullah karşıtı açıklamalarda ve hamlelerde daha çok “Lübnanlı siyasetçileri ve kurumları Hizbullah’a baskı yapmaya zorlama” amacı görülüyordu ve Lübnan topyekün hedef alınmıyordu. Ancak Netanyahu’nun Beyrut Havalimanını Hizbullah’ın füze üssü olarak hedef göstermesi artık bu ayrımın da ortadan kalkmaya başladığını gösteriyor. Çünkü Netanyahu’nun hedef gösterdiği 3 yerden ikisi Hizbullah kontrolündeki bölgeler. Havalimanı ise her ne kadar Hizbullah bölgesinden geçen bir yolun sonunda olsa da bütün Lübnan’ın ortak sembollerinden biri. 

Lübnan içinde, Hizbullah karşıtı siyasi blok bile “Hizbullah ve Lübnan” şeklinde ayrıştırmanın artık pek mümkün olmadığını düşünüyor. Hizbullah’ı Lübnan içinde izolasyona yönelik bir çabanın iç savaş ihtimali zayıf olsa da siyasi kaos dahil ağır sonuçları olabileceği açık. 

Velhasıl Hizbullah siyasi ve silahlı gücüyle Lübnan’daki kurumsal yapının bir unsuru ve Suriye’deki vekalet savaşı da bazı ülkelerin düşmanlarına büyük armağanlar bahşettiği bir şekilde sonlanıyor.

Haliyle, İsrail-Lübnan cephesinde bazıları şimdilik zayıf olsa da birçok ihtimal mümkün.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...