03 Ekim 2018 23:46

10 Ekim Ankara Gar Katliamı

10 Ekim Ankara Gar Katliamı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir arkadaşına anlatıyordu. Çok korktuğu ve çok sarsıldığı belliydi. O gün (10 Ekim 2015) Ankara Tren İstasyonu’na (Gar)  gitmek için halk otobüsüne binmişti. Barış mitingine katılacaktı. Güzergah değişikliği nedeniyle dolaşıp durmuştu otobüs. Sonra Ulus’taki Atatürk heykelinin yanındaki duraklarda durmuştu. Heykelin baktığı yönde,  ana cadde üzerinde, sağda  1. Meclis binaları, karşısında Ankara Palas binası vardır. Yolun sonunda tam karşıdadır Gar binası. Yürümüştü Gar’a  doğru. Bir süre sonra, sağında üniversitede okuduğu yıllarda top oynadığı 19 Mayıs Stadyumu’nun,- o yıllarda (1970’ler)  “dış saha” denilen futbol sahasının- yanından geçecekti. Hemen birkaç dakika sonra da Gar önündeki meydana gelecekti. “Ortalıkta tek bir polis görmedim” dedi. “Her hangi bir arama/tarama, kimlik sorma ya da güvenlik birimlerinde önlem alındığını gösterir bir şey yoktu. Özgürlükçü bir tutum demek geçti içimden. Hayret dedim” diye anlatıyordu.

İHD pankartını arıyordu. “Bir arkadaşı gördüm, o da benim gibi İHD pankartını arıyormuş,  ona sordum. O Sıhhiye tarafından gelmiş, yokmuş İHD’liler.  Ben de Ulus tarafından geldiğimi söyledim. “Gel” dedim “Gar önüne bakalım.” O da “Yok Ulaştırma Bakanlığı tarafına bakalım, gelenler var” dedi. Ben de “İHD o tarafta olmaz” dedim. “Dedim ama normalde tecrübe nedeniyle benim gösterdiğim Gar önüne , o yöne gitmemiz gerekirken, arkadaşımın dediğini yaptık ve eski otobüs terminali yönüne, bakanlığın yanındaki kaldırımdan yürümeye başladık. Meydandan 50-60 metre uzaklaşmış olmalıyız, 2 dakika bile geçmedi sayılır, bir patlama sesi ile döndük ve ardından ikinci bir patlama sesi duyduk. Göğe yükselen siyah/gri dumanlar gözümün önünden hiç gitmiyor. Ortadan siyah ve etrafı gri, yere doğru düşen karartıları unutamıyorum. Öylece kala kalmıştım. Meydandan bize doğru koşan insanlar vardı. Arkadaşım da  koşarak meydana yönelmişti. Kısa bir süre sonra polisin gaz saldırısı başlamış, meydandan benim bulunduğum tarafa doğru yaralılar geliyordu.”

Sonuç hemen herkesin bildiği gibi, 103 barış isteyen insan katledilmişti.570’den fazla insan yaralanmıştı. Bu insanlardan 30’unun ömür boyu sürecek engeli olacaktı. Yüzlerce insan ruhsal olarak yaralanmış olacaktı.

Arkadaş anlatıyordu: Bazı İHD’liler, yaralıları kurtarmak için meydandaydı, bazıları alana girememiş, yaklaşık bir saat kadar alan yakınlarında beklemişti. Benim aradığım pankart ise, tahmin ettiğim gibi bir arkadaşımızın elindeydi ve hemen patlamanın 10-15 metre yanındaydı. O arkadaşımız şimdi Ankara’da değil. Eşiyle birlikte terketti Ankara’yı. Her gürültü onu sarsıyordu. Gece gündüz farketmiyor.

Ben de 10 Ekim’i konuşamıyorum, yazamıyorum, basın açıklamalarına ya da duruşmalara katılamıyorum. Uzaktan bakıyorum kalabalıklara ve çığlıklara, dayanamıyorum.”

Katliam…

Nasıl olabiliyor böyle bir şey? Bu tür eylemler, insanlığa karşı işlenmiş suç özelliği taşıyor. Fakat heyhat!

Ne bakan istifası, ne genel müdür, ne vali ne  emniyet müdürü ya da güvenlik müdürü istifa edecekti. Yok böyle bir anlayışı Türkiye bürokrasisinin.

İnsan hakları açısından mesele devletin yükümlülükleriyle ilgili bir konudur.

Devlet insanların yaşam haklarını korumak zorundadır. Birincisi kendisi ihlal etmeyecek, öldürmeyecek. Buna negatif yükümlülük diyor AİHM. İhlal etmeme yükümlülüğüdür. İkincisi de pozitif yükümlülüktür. Önlem alma yükümlülüğü. Binlerce insan Gar önünde toplanıp yürüyecek ve Sıhhiye meydanında miting düzenleyecektir. Bütün kamu görevlileri Gar önünde toplanılacağını ve oradan yine kendilerinin bildiği güzergah üzerinden miting alanına yürüyeceklerini biliyor. Hiç bir güvenlik önlemi yok.

Geçenlerde Ankara 12. İdare Mahkemesi “sosyal risk” ilkesi uyarınca Gar katliamında  kamu otoritelerinin sorumluluğuna vurgu yapan ve o nedenle de İçişleri Bakanlığının sorumluluğuna işaret eden karar almış. Bu önemli.

Fakat asıl önemli olan, bu ve benzeri saldırıların, katliamların önlenmesidir. Gar katliamı ne ilktir ve 10 Ekim 2015’ten sonra da gerçekleşen saldırılar göstermektedir ki,  ne de son…

Devlet yaşattıklarıyla devlettir.

Öldürdükleri ya da öldürülmelerine seyirci kaldıklarıyla değil…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...