01 Ekim 2018 00:45

50’nci yılında 1968

50’nci yılında 1968

Fotoğraf: Envato

Paylaş

1968 Olimpiyat oyunlarının başlamasından 10 gün önce Meksiko City’nin Üç Kültür Meydanında toplanan öğrencilerin katledilmesinin üzerinden tam 50 yıl geçmiş bulunuyor. 1968 yazı, Meksika’da öğrencilerinin büyük eylemlerine sahne olmuş, aynı yılın temmuz ayından beri lise ve üniversitelerde Gustavo Díaz Ordaz’ın baskıcı rejimine karşı başlatılmış grevler ve eylemler devam etmekteydi. 1968’in mücadeleci ruhunu yansıtan bu hareket, Díaz rejiminin, Tlatelolco’da 300’den fazla öğrenciyi katletmesi ile ancak bastırılabilmişti.

Tlatelolco katliamını anmak için her sene olduğu gibi başkente doğru yola çıkan Ayotzinapa Öğretmen Okulunun 43 öğrencisinin akıbetleri ise geçen 4 seneden sonra halen belirsizliğini korumaya devam ediyor. 1968 yazından, 2014 yazına aktarılan bir acının yıldönümü de diğer birçok yıldönümünün yanında çoktan yer almış durumda.

1968 yılı ve onu takip eden süreç, sadece Meksika’da değil, tüm Latin Amerika’da büyük bir toplumsal hareketliliğin açığa çıktığı bir döneme tekabül etmişti.

Bu açıdan, 68’in 50’nci yıldönümünün değerlendirilmesi önem taşıyor. Raúl Zibechi’nin bu toplumsal patlamayı incelediği kitabı ‘Aşağıdan Gelen Taşkın: Latin Amerika’da 1968’* bu açıdan önemli bir katkı. Zibechi, aslında 1959’da Küba Devrimi ile başlayan ve 1970’lerdeki askeri darbelerle ya da Tlatelolco’daki katliamlar sayesinde bastırılabilen bu toplumsal mücadele momentinin bölgedeki izlerini takip ederek bugün için önemini anlamaya çalışıyor.

Hiç şüphesiz, aynı döneme denk düşen farklı hareketlerin, farklı toplumsal ve ekonomik dinamikleri bulunmaktaydı. 1969’da emekçiler ve öğrencilerin yan yana gelerek dikta rejimine geri adım attırdığı Arjantin’deki Cordobazo ve Rosariazo olayları ile, 1960’larda Kolombiya ve Brezilya’da toprak reformu ile ortaya çıkan mücadele pratikleri birbirlerinden farklılık taşımaktaydı.

Sosyoekonomik ve kültürel taleplerle birlikte yerli hareketleri ve Afroamerikan mücadele pratikleri de hız kazanırken, eğitimde ve kilisede ezilenlerden yana yer alan sosyalist akımlar da kendini göstermeye başlayarak düşünsel bir başkaldırının da öncüsü olmaktaydı. Zibechi, bu dönemdeki özgürlükçü düşünsel hareketliliğe de dikkat çekmek gerektiğinin altını çiziyor. Tüm bunlar göz önüne alındığında, bu dönem, işçi, köylü, yerli ve öğrencilerin mevcut yapıların dışına çıkarak yeni bir mücadele dalgası yarattığı ve bu dalganın ancak ondan daha büyük ve sistematik bir şiddet pratiği ile bastırılabildiği bir dönem olarak karşımıza çıkıyor.

Her ne kadar, bu büyük çalkantının yıl dönümü daha uzun ve derin bir değerlendirmeyi hak ediyor olsa da şunun altını çizmek mümkün: 1968 özellikle çevre ülkelerinde temelinde kapitalist üretim ilişkilerinin bulunduğu ve toplumun tüm kesimlerinin çıkarlarının temsil edildiği iddiasında bulunan demokrasilerin girdikleri meşruiyet krizlerinin bir sembolü haline gelmiştir. Latin Amerika’da da bu süreç, kırda ve kentte geleneksel rıza mekanizmalarının işlevselliğini yitirmeye başladığı ve Küba Devrimi örneğinin en geçerli ve gerçekçi toplumsal değişim modeli haline geldiği bir evreye girmekteydi. Arkasında ise -mağlup edilmiş olsa dahi- bugün için hâlâ geçerliliğini koruyan bir miras bıraktı, hem ezilenler hem de ezenler için.

*Raúl Zibechi, Las desbordes desde abajo: 1968 en América Latina, Ediciones desde abajo, 2018

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...