27 Eylül 2018 00:55

Krizin bedeli

Krizin bedeli

Fotoğraf: Envato

Paylaş

2019-2021 yıllarını kapsayan, eski adıyla Orta Vadeli Plan (OVP), yeni adıyla Yeni Ekonomi Program (YEP) açıklandı. YEP, Türkiye’nin tahmin edilenden çok daha uzun sürmesi beklenen, ağır bir ekonomik kriz ile karşı karşıya olduğu açıkça itiraf ediyor.

Tarihinin en ağır ekonomik krizi ile karşı karşıya olmasına rağmen, gerek Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın yaptığı sunum, gerekse bakanlığın internet sitesinde yayınlanan metinde yer alan hamaset dolu, ekonominin gerçeklerinden uzak ifadeler, gerçeklerin üzerini örtmek çabasından başka bir anlam ifade etmiyor.

YEP’te ekonomide yaşanan olumsuzlukların sorumlusu olarak 2013 yılında yaşanan Gezi direnişi, 17-25 Aralık süreci, 15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişimi ve Türkiye’nin büyümesini çekemeyen ‘dış güçler’ gösterilirken, 16 yıldır ülkeyi yönetenlerin ‘sütten çıkmış ak kaşık’ gibi gösterilmesi dikkat çekici.

YEP metninin daha başında ülke ekonomisinin krizlere karşı dayanıklı ve güçlü olduğu iddia edilirken, neden ekonomik olarak ‘en kırılgan’ ülkeler arasında yer aldığımız sorusu havada kalıyor. Türkiye’de kamu ve hanehalkı borcunun ‘düşük olduğu’ iddiası ise tam bir komedi. Kamunun borcu 2013’ten itibaren belirgin bir şekilde artıyor. Hanehalkı borcu ise tüm zamanların rekorunu kırmış durumda. Merkez Bankası’nın Haziran 2018 verilerine göre halkın borcu 535 milyar doları buluyor.

Büyüme, enflasyon ve işsizlik ile ilgili hedefler bir taraftan yaşanan ekonomik krizin itirafı anlamına gelirken, diğer taraftan hedeflenen büyüklükler ile olası gerçekleşmeler arasında ciddi bir uyumsuzluk var. Şöyle ki, kamu yatırımlarında yüzde 30 daralma ve özel sektör yatırımlarında durma noktasına gelindiği bir ortamda, özellikle krizin en ağır hissedileceği 2019 için yüzde 2.3’lük büyüme tahmini oldukça iddialı. OECD, Türkiye ekonomisinin 2019’da yüzde 0.5 büyüyeceğini tahmin ederken, kredi derecelendirme kuruluşları 2019’da Türkiye için en fazla yüzde 1 büyüme öngörüyor.

2018 için yüzde 11.3, 2019 için yüzde 12.1, 2020 için 11.9 olarak duyurulan işsizlik beklentileri olabilecek en iyimser tahminler. Çok düşük bir ihtimal olsa da, işsizliğin bu oranlarda gerçekleşmesi demek, önümüzdeki dönemde en az 1 milyon kişinin işini kaybetmesi, resmi işsiz sayısının 4 milyonu aşması anlamına geliyor.

Gelelim büyük umutlarla açıklanan ve az sayıda iktisatçı dışında, geniş bir kesim tarafından ‘gerçekçi’ bulunan YEP’in diğer hedeflerine. ‘Mali açıdan sürdürülebilirliği sağlamak ve kamu maliyesine olan yükü azaltmak amacıyla sosyal sigorta sisteminin yeniden düzenlenmesi’ ifadesi, sosyal güvenliğe yönelik kapsamlı bir tasfiye hazırlığı yapıldığının işareti.

Kamuda hizmetin özelliğine göre esnek çalışma modellerinin uygulanması, işgücü verimliliğinin (yani sömürünün) arttırılması ve bütün bunların performans değerlendirmesine dayandırılacak olması, kamuda ‘yetenek ölçümü’, ‘tekrar yerleştirme’ ve ‘norm kadro’ çalışmaları yapılarak, kamu sektörü ‘insan kaynağı’nın ‘ödül ve performans sistemleri’ üzerinden yeniden düzenlenecek olması, kamu emekçilerine yönelik kapsamlı bir saldırı hazırlığı yapıldığını gösteriyor.

Ekonomik krizi kendileri ve patronlar için fırsata çevirmek isteyen iktidar, kıdem tazminatı fonunu kurarak, bireysel emekliliği 3 yıl zorunlu yaparak, İşsizlik Sigortası Fonu kaynakları ile birlikte oluşturacağı ‘fon ekonomisi’ üzerinden sıcak para ihtiyacını karşılamaya çalışacak. Varlık Fonu kapsamındaki kurumları ‘ipotek’ ederek, dışarıdan kaynak bulmaya çalışacak.

Tarihinin en ağır ekonomik kriziyle karşı karşıya olan Türkiye’de başta ücretli emekçiler olmak üzere, geniş halk kesimleri açısından ciddi bir ‘kemer sıkma’ sürecine giriliyor. Ekonomide yaşanan/yaşanacak olumsuzluklara neden olanlar ne pahasına olursa olsun korunurken, krizde hiçbir sorumluluğu olmayan emekçilere krizin bedelini ödetmek için yoğun bir hazırlık yapılıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa