25 Eylül 2018 23:15

Bazen tek bir haber pek çok şeyi kristalize eder

Bazen tek bir haber pek çok şeyi kristalize eder

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İktidarın dış politikasını tartıştıran haberler yapanların ‘casuslukla’, başka alanlardaki sorunlu pratiklerini deşifre eden haberler yapanların ‘terör örgütü üyeliği’ ile vergi cennetlerindeki iktidar ilişkilerini ortaya koyanların ‘hakaret’ ile suçlanarak yargılandıkları baskı zincirine yeni bir halka daha eklendi. Artık iktidarın telaffuz edilmesine bile hışımla yaklaştığı kriz koşullarına dair etkili haberler yapan gazeteciler de hedefte.

Kocaeli’nin Körfez ilçesinde oğluna okul kıyafeti alamadığı için intihar eden işçi İsmail Devrim’in haberini yapan gazeteci Ergün Demir hedef gösterilmesinin ardından gözaltına alındı. Böylesine bir haberin gözaltı sebebi olmasının yarattığı infial duygusu ve ilk tepkiler sonrasında savcılık tarafından adli kontrol uygulamasıyla serbest bırakılması talebiyle mahkemeye sevk edilen meslektaşımız, mahkeme tarafından adli kontrol uygulaması olmaksızın serbest bırakıldı.

Gazeteci Ergün Demir, İsmail Devrim’in intiharı haberini nasıl yaptığını Astakoshaber.com’da önceki gün yazdığı “İsmail Devrim haberini nasıl yaptım?” başlıklı köşesinde şöyle anlatmıştı:

“Haberi yapmak zordur ama bazen arkasından olacakları göğüslemek daha da zordur.

Dilin kemiği yok, herkes istediğini söylüyor, yazıyor.

Burada benim için en kritik şey haberin belgeli ve doğru olması.

Bence bir gazeteci saldırı ve eleştirilere dayanma gücünü buradan almalı.

Bir de vicdanından.

Benim bu haberle ilgili vicdanımı yaralayacak en ufak bir durum yoktur.

Bu haberi yaparken birilerinin iddia ettiği gibi bir yerleri karalamak ya da olumsuz algı yaratmak gibi bir niyetim asla olmadı.

Ayan beyan ortada olan bir trajediyi aktardım sadece.”

Dünyanın neresinde olursa olsun böylesi bir haberin gözaltı gerekçesi yapılması büyük bir şaşkınlık yaratır. ‘Acaba başka hangi ülkede böyle bir haber karşısında gözaltı kararı çıkar?’ sorusunu muhtemelen duyduğunuzda birçoğunuz sordunuz.

Ama, bu noktaya bir sürecin sonucunda gelindiği unutulmamalı. Yani meslektaşımız Ergün Demir, ‘asabi’, ‘fevri’ bir kararın hedefi filan olmadı. Dehşet uyandırıcı bu gözaltı kararının arkasındaki yol verici faktörler arasında, bu topraklarda Cumhuriyet kadar eski bir tarihe sahip olan ‘İktidarların, güç odaklarının canını sıkan gazetecinin canı yanar’ kuralı var. Bu bakiye, gerçeğe tanıklık etmeyi mesleki bir sorumluluk olarak kabul eden her gazeteci için hep pusuda bekliyor.

Diğer faktör ise güncel. Döviz kurundaki dalgalanmaya bağlı olarak TL’nin yaşadığı değer kaybının, iktidarın politikalarının sorgulanmasını yol açmasıyla birlikte, gösterilen refleks.

Geçtiğimiz ayın ikinci haftasında, sosyal medyada operasyon başlatan İçişleri Bakanlığı, “kur yükselişini provoke edici paylaşım yapan 346 hesap tespit edildi” demiş; Başsavcılık da “ekonomik saldırılara hizmet edenler” diye tanımladığı kişilere soruşturma açmıştı. Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ise “ekonomiyle ilgili manipülatif haber yayanlar” olduğunu savunarak inceleme başlatmıştı. İstanbul Başsavcılığı’nın, AKP kurmaylarının söylemleriyle uyumlu olarak, “ekonomik saldırıların, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin arkasındaki güçler tarafından gerçekleştirildiğine” vurgu yapması, Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) da “yalan, yanlış haber ve açıklamaları yapanlar ve yayanlar hakkında her türlü yasal işlemin yerine getirileceğini” duyurması, artık kriz koşullarına dair habercilik alanının mayınlı hale getirildiğinin ilanıydı. Bunlara bir de, haberinden sonra gazeteci Ergün Demir’i hedef gösterenleri ekleyin.

Meslektaşımız Demir’in, ülke gündemine oturan ve vicdan sahibi herkesi derinden sarsan haberi, tartışılan kriz koşullarını kristalize eden çok çarpıcı bir gösterge oldu. Bazen tek bir olay, bir süreci ve tüm bir ilişkiler sistemini tek başına anlatabilecek bir güce ve yeteneğe sahiptir. Ve yaptığı aslında, kendisinin de ifade ettiği gibi, çok trajik bir gerçekliği çıplak bir şekilde ortaya koymaktan ibaretti.

Gazeteci Ergün Demir ile birlikte, haberi yaptığı sırada evde olduğu gerekçesiyle mahalle muhtarı Halil Taş’ın da gözaltına alınması ise tam bir Türkiye klasiği. İnsan, o an orada bulunan eşyaları bile demek ki alabilirlerdi diye düşünmeden edemiyor.

Artık ‘akıl tutulması’, ‘post-truth’ gibi kavramları bile aşmış bir Türkiye gerçekliği ile karşı karşıyayız.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...