25 Eylül 2018 23:20

Bugün sadece 'söylemek' değil 'yapmak' zamanı da

Bugün sadece 'söylemek' değil 'yapmak' zamanı da

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Kriz mriz yok. Biz yolumuza devam ediyoruz. Ekonomimiz sağlam” diyerek kürsüleri yumruklarken, onu alkışlarla destekleyen sermaye sözcülerinin isteklerini, Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir dile getirdi.

Bir grup gazeteciyle konuşan ASO Başkanı Özdebir; “ekonomi yönetimi”ne sundukları raporla, İşsizlik Fonunun yağmalanmasının yanında, patronlara “vergi kolaylıkları” ve devletin ödemelerinde ayrıcalık sağlaması isteklerini ilettiklerini açıkladı.

YÜZSÜZLÜĞÜN BU KADARINA DA PES!

ASO Başkanı Özdebir, Cumhurbaşkanını ”öfkelendirmemek” için hala krize kriz demiyor; “ekonominin darboğaza girmesi”nden söz ediyor. Onun krize kriz dememesi bizi ilgilendirmiyor. Ama “darboğazdan çıkış” için önerdiği ve krizin faturasını işçilere, yıkmanın dayanağı olacak istekleri hepimizi ilgilendiriyor.

Nitekim Özdebir, lafı dolandırmadan açıkça söylüyor: “İşçilerin yarı ücretleri altı ay boyunca İşsizlik Fonundan ödensin!”

Gerçi Özdebir, “Zaten biz işçi çıkarsak işten çıkarılan işçilere fondan işsizlik maaşı ödenecek. Eğer böyle yapılırsa işçi işini kaybetmemiş olacak, patronlar işçi atmamış olacak, fondan da yarı ücret ödeneceği için fon da karlı olacak” gibi “herkesin kazançlı çıkacağı” bir tablo çiziyor. Ama ne var ki, gerçekte bu önerisiyle, açıkça işçilerin ücretlerinin yarısının İşsizlik Fonundan ödenmesini istediği apaçıktır!

Öyle ya, “İşçilerin yarı ücreti İşsizlik Fonundan ödenecek” dendiğinde; hangi patron “Ben çok dar boğazdayım” diyerek kapıya dayanmaz ki?

Dahası alt aylık süreler de hiç bitmeyecektir. Ta ki, İşsizlik Fonunun dibine darı ekilinceye kadar!

Patronlar cenahında yüzsüzlük, böylesi bir seviyesizliğe çıkmış bulunuyor.

FEDAKARLIĞI PATRONLAR YAPSIN!

Elindeki her imkanı patronların isteklerini yerine getirmek için kullanan Erdoğan yönetiminin, etrafında dolanıp durdukları fonda biriken 125 milyar TL’yi aşan meblağın yağmaya açılması için, patronların bu isteklerini değerlendireceğinden şüphe etmek için pek bir neden yok.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Özdebir’in teklifine karşı çıkıyor. sendika.org’a konuşan Çerkezoğlu, “ASO’nun önerisinin ne doğru ne de gerçekçi olduğunu” ifade ederek, “İşsizlik Fonunun, yasasında da açıkça belirtildiği gibi amaç dışı kullanılmayacağını” belirtiyor.

Sorulsa sendikacıların çoğu “Bu, İşsizlik Fonunun yağmalanmasıdır” diyerek, Özdebir’in önerisine karşı çıkar. Ama, konfederasyonlar ve sendika bürokrasisinin büyük ataletine bakıldığında, işçilerden kesilen ödeneklerle oluşturulan bu büyük fona gerçekten sahip çıkmak anlamında, yani sınıfın gücünü kullanarak fonu korumak için bir mücadeleye girmeleri beklenir de değildir.

Bu yüzden krizin yükünü reddetme mücadelesi içinde, bu yükün bir bölümünün fon üstünden sırtlarına yıkılmak istendiğini fark eden, “fedakarlığı patronların yapmasını” isteyen işçilerin ve mücadeleci sendikacıların tutumu, burada belirleyici olacaktır.

İŞTEN ÇIKARMALAR YASAKLANSIN

Çünkü “işten çıkarmalara karşı mücadele”, patronlara daha çok destek vermekle değil, patronların “fedakarlık” yaparak, önceki “büyüme” döneminde biriktirdikleri büyük servetlerinin bir bölümünü “krizi atlatmak” için kullanmalarını sağlayarak yapılabilir.

Bunun için de her şeyden önce hükümetin, “işten çıkarmaları yasaklaması” gerekmektedir. Aksi halde, patronlar şöyle ya da böyle, hem fonu yağmalayarak hem de işten çıkarmaları sürdürerek “krizi kendileri için iki katlı bir fırsata dönüştürme”nin yolunu bulacaklardır. Daha önceki krizlerde, örneğin hem işçileri işten atamamak için sendikalara (Türk Metal ve Çelik-İş’e) ücretleri yüzde 35 düşürmeyi kabul ettirirken, işten atmaları da sürdürdükleri herkesin hatırındadır.

Patronlar İşsizlik Fonuna saldırırken krizin yükünü işçilere yıkmak için yeni bir hamle yaparken, hükümet de boş durmuyor. O da Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) adını verdikleri sistemi yaygınlaştırarak ücret ve maaşla geçinen tüm emekçilerden aylık yüzde 3’lük bir kesinti yapmaya hazırlanıyor. Hem de en az üç yıl süreyle, BES’ten çıkmayı da yasaklayarak!

BES’LE KRİZİN YÜKÜNÜ EMEKÇİYE YIKMAK

AKP hükümetlerinin “büyük tasarruf imkanı” diye piyasaya sürdükleri BES, işçiler ve her sektörden emekçiler tarafından kabul görmedi. Şimdi hükümet, krizin yarattığı ortamı kullanarak, teşvik yöntemleri gibi “külfetleri” de bir yana iterek, kamu ve özel sektördeki bütün emekçilerin fona zorunlu olarak sokulacağını, üç yıl süreyle de çıkamayacağını “Yeni Ekonomik Program”la açıkça ilan etti.

Demek ki patronlar ve hükümetleri, sadece ücretleri düşürerek, işçileri işten atarak değil, çok çeşitli yöntemlerle krizin yükünü işçiye, emekçiye yıkmanın yolunu buluyor.

Bu yüzden de işçiler ve emekçiler, her bir işyerinde patronların dayatmalarına karşı mücadele ederken; BES gibi, İşsizlik Fonunun yağmalanması gibi krizin yükünü işçilere, emekçilere yıkacak total girişimlere karşı da ortak bir mücadele vermekle karşı karşıyadır.

Her kademedeki mücadeleci sendikacıların, sendikal platformların, mücadeleden yana olduğunu sıkça vurgulayan sendika ve konfederasyonların daha somut ve işçinin kitle gücünü devreye sokan bir mücadele çizgisine hızla girmeleri, günün en acil görevidir.

Yoksa, sadece şikayet etmek, sadece “Karşı çıkıyorum” diye kamuoyuna açıklamalar yapmak, hiçbir şey yapmamak anlamına gelmektedir. Bu yüzden “Karşı çıkıyorum” diyen, bunun gerektirdiği girişimleri de yapmak zorundadır. Çünkü bugün sadece söylemek değil, yapmak zamanı da.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...