25 Eylül 2018 00:58

İdlib: ‘Ecdat yadigarı’ mı baş belası mı?

İdlib: ‘Ecdat yadigarı’ mı baş belası mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Suriye sorunu, bir yandan bakıldığında, sonuna yaklaşıyor. Kuzeydoğu’da yaklaşık  yüzde 30’luk bir bölge PYD/YPG’nin elinde ve kaderi ABD’siz belirlenecek gibi değil.

Hemen tümü Cihatçı terör çetesi olan rejim muhaliflerinin ellerindeki bölgelerse, Rusya ve İran desteğindeki Suriye Ordusu tarafından birer birer geri alındı. Başta Halep olmak üzere çoğu harabeye dönmüş kentleriyle -kuzeyi dışında- bütün Suriye artık yeniden Esad’ın kontrolünde. Geriye yalnızca Türkiye sınırındaki İdlib kaldı. “İskender’in Düğümü” şimdi burada, ama bir kılıç darbesiyle çözülecek gibi görünmüyor.

Çünkü madalyonun öte yanından bakıldığında, Suriye’de manzara, henüz sona gelinmekten uzak.

Her şeyden önce Suriye piyasasında iki büyük emperyalist devlet silah şakırdatıyor. Fırat’ın batısında Rusya. Ve doğusunda Amerika. Her ikisinin de askeri üsleri var. Bu ikisi kimsenin kara kaşı kara gözü için değil, kendi emperyalist sömürgeci çıkarları için Suriye’deler. İlaveten, İran’la Türkiye de askeri birlikleriyle ülkeye yerleşmiş durumdalar.

İran Rusya ile birlikte. İki ülkenin Suriye politikası çakışıyor. Türkiye ise ayrı baş çekiyor. Suriye’ye ABD ile uyum içinde müdahale etti. Sonra iki ülkenin tutumları farklılaştı. Rusya’nın “oluru” ile iki askeri harekat düzenleyen Türkiye, ABD ile Rusya arasındaki çelişkileri kullanarak yol almaya çalışıyor. Ancak aradan sıyrılmak için cüssesi yetmiyor! Bu nedenle bir Rusya’nın bir ABD’nin Suriye politikasıyla yakınlaşıyor. Arada yalpalamaktan başka çare bulamıyor ve bu nedenle açmazda.

PYD-YPG’yi destekleyip birlikte çalışması nedeniyle ABD ile arası açık. Ama en son Türkiye’nin 12 “çatışmasızlık gözetleme noktası” kurmuş olmasına aldırmadan İdlib’in bombalanmaya başlanması ve Tahran’da Erdoğan’ın istediği ateşkesin onaylanmaması üzerine Rusya ile de ayrı düşüldü. Ve ardından sanki Ruslar da bombalamıyormuş gibi, “katil Esed İdlip’tesivilleri katlediyor” denerek, yüzünü yeniden Amerikalılara ve Batıya dönen Türkiye, ABD’ye ve tabii ki Batılı- “uluslararası topluma” Suriye’ye müdahale çağrısı yaptı. Ekonomi ve dış politikadaki sıkışıklıkta Almanya ile zaten yeniden cicim ayları başlamıştı. Kalın başlıca Avrupa ülkeleriyle görüştü ve fikir birliği içinde olduklarını açıkladı. ABD başta olmak üzere Batı, pozisyonları yeterince güçlü olmadığı için geçici olarak Esad’lı geçişe razı olmuştu ve zaten “rejim kimyasal kullanırsa müdahale ederiz” demekteydi. Almanya’nın gözüyse hem Türkiye ve hem de Türkiye üzerinden sarkma niyetinde olduğu büyük Ortadoğu pazarındaydı.

Türkiye’nin çağrısı tümünün işine geldi. Rusya’yla ise aniden sona gelinemezdi: Erdoğan Soçi’ye Putin’le görüşüp işi toparlamaya gitti, zaman kazanıldı, ancak olacak gibi değil.

Anlaşıldı ki, Suriye sorunu daha bitmemiştir. Ama yine anlaşıldı ki, aralarındaki çelişkileri kullanıp kendisine yol ve yer açma peşinde ABD ile Rusya arasında gidip gelen Erdoğan Türkiye’si iki taraf için de güvenilmez pozisyona sıkışarak, ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabilir olmaktadır.

Suriye’de savaşın sona ermesi, Esad’la PYD anlaşsa da anlaşmasa da, ABD politikası değişmedikçe, Türkiye’nin bir yandan Suriye Kürtleriyle komşuluğunun sürekli hale gelmesi olacak. Diğer yandan da savaşın bir şekilde sona ermesi, Afrin’i ve Carablus’la El Bab arasını tutmuş olan ve Suriye’de askeri yığınağını giderek artırma zorunda kalan Türkiye’nin sınır-ötesinde asker bulundurma gerekçesi kalmayarak, buralarda barınamaz hale gelmesine yol açacak. İdlib ve İdlib’te ateşkes, Türkiye açısından bu nedenle önemli ve bombalanmamalı. Peki, ama, “toprak bütünlüğünü savunuyoruz” denen Suriye sorununun çözümüne olacak? Ya İdlib’e egemen olan şeriatçı terör çeteleri?

Uluslararası kamuoyuna yansımakta olan terör destekçiliği görüntüsü, Batı görmezden gelse ve “kim terörü desteklemiyor ki?” denip savuşturulmaya çalışılsa bile, en başta Rusya’yı ikna etmeyecek. Ve en başta binlerce militanıyla El-Kaideci Nusra ya da yeni adıyla HTŞ, Türkiye için de sorun. Astana Anlaşması’na göre Türkiye’nin sorumluluk bölgesindeler. “Tutuklama” dendi! Nasıl? Türkiye mi savaşacak Nusra’yla? Ya da sınır açılıp Türkiye’ye mi davet edilecekler? İkiden çok ucu pis değneğin!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...