24 Eylül 2018 00:55

'Bağımsızlık referandumu'ndan bir yıl sonra Kürtler

'Bağımsızlık referandumu'ndan bir yıl sonra Kürtler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Irak Kürdistan Bölgesi’nden yapılan ‘bağımsızlık referandumu’nun üzerinden bir yıl geçti. Referandumun öncesi ve sonrası gelişmelerle birlikte Kürtlerin bölgedeki (Ortadoğu) güç ve pozisyonları üzerinde önemli sonuçlar yaratması, bir yıl sonra yeniden bir durum değerlendirmesi yapılmasını gerekli kılıyor.

Bölgesel kamplaşma ve egemenlik mücadelesinin merkezi haline gelen Suriye’deki savaşın mezhepsel bir görünüm kazanması IŞİD, Nusra gibi radikal İslamcı terör örgütlerinin rejime karşı savaşta belirleyici konuma gelmelerine ve dahası bu örgütlerin Irak’ta da güçlenerek savaşı Irak’a yaymalarına yol açmıştı. İşte bu süreçte hem Suriye ve hem Irak’ta bu radikal İslamcı terör örgütlerine karşı mücadelede öne çıkan Kürtler, ABD ve Rusya’nın başını çektiği bölgesel kamplaşmada da artık göz ardı edilemeyecek bir güç haline gelmişlerdi. Bu durum Suriye’nin kuzeyinde (Rojava’da) Kürtlerin özerk kanton yönetimleri oluşturmalarında ve Irak Kürtlerinin de IŞİD’e karşı mücadele sürecinde Kerkük başta olmak üzere aidiyeti konusunda Irak merkezi yönetimiyle ihtilaflı oldukları bölgeleri fiilen ele geçirmelerinde somut kazanımlara dönüşmüştü.

Bu dönem boyunca Kürtler arasında en çok tartışılan konulardan biri ‘birlik’ olsa da bu tartışmalar Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki Barzani yönetiminin zaman zaman Rojava Kürtlerine ambargo uygulamasını ve ayrıca Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki partiler arasında da gerilimler yaşanmasını engelleyemedi.

Irak Kürdistan Bölgesi’nde bağımsızlık referandumu daha önceleri de gündeme getirilmiş olsa da son süreç 2017’de Musul’un IŞİD’in elinden alınmasından sonra başlamıştı. Ancak bağımsızlık referandumunu Kürtler için başarısızlığa götüren ilk açmaz, bu referandumun gündeme getiriliş biçimi oldu. Çünkü Barzani, bağımsızlık referandumunu kendi başkanlık süresinin tartışma konusu olduğu ve daha önemlisi yönetimine karşı yolsuzluk ve yoksulluk nedeniyle ciddi tepki ve eylemlerin yaşanmaya başladığı bir dönemde gündeme getirmişti. Daha önemlisi Barzani yönetimi bu referandum kararını, Irak Kürdistan Parlamentosu’nun Goran Hareketi’nden olan Başkanı Yusuf Muhammed’i görevden alıp parlamentoyu kapatmış olduğu bir dönemde, dolayısıyla bütün Kürt partilerin ortak kararı haline getirilmeden almıştı. Sonuç olarak halk tarafından büyük bir kabul görmüş olsa da-ki bu nedenle önceleri referanduma karşı çıkan Goran gibi partiler daha sonra bu kararı desteklemek zorunda kaldılar-Barzani yönetimi (KDP) referandum kararını kendi politik hesaplarına bağlı olarak gündeme getirmişti.

Barzani, 25 Eylül 2017 tarihini Musul’un IŞİD’den alınmasında önemli rol oynayan Kürtler için uygun zaman olduğunu düşünüyor ve bölgede yaşanan kamplaşmanın bu karara karşı olan güçlerin müdahalesinin önüne geçeceği beklentisini taşıyordu. Ancak gelişmeler Barzani yönetiminin hesap ve beklentilerini boşa çıkardı. O güne kadar Kürdistan yönetiminin en büyük destekçisi olan ABD, bu kararın 2 yıl ertelenmesini istedi. Çünkü ABD, bu kararın Irak’ta Saddam sonrası kurduğu düzenin sonunu getireceği, çünkü Irak’ın Şii merkez yönetimi üzerinde İran ve Rusya etkisini arttıracağı ve ayrıca Sünni Arapların da tepki olarak IŞİD gibi örgütlere yöneleceği, yani bölgesel çıkarlarının zarar göreceği kaygısını taşıyordu.

Kendi Kürt sorunlarını çözmemiş olan Türkiye ve İran referandum kararına karşı en açık ve sert tutum alan ülkelerdi. Ayrıca şunu da söylemek gerekir ki, Şii-Sünni bölgenin bütün Müslüman halkları tarafından büyük bir tehdit olarak görülen İsrail’in bölgesel hesapları nedeniyle referandum kararının en büyük destekçisi olması da bu referanduma karşı olan güçlerin işini kolaylaştırdı. Başka bir deyişle İsrail desteği, referandumun meşruiyetine gölge düşürüp Kürtlere yönelik saldırgan politikaların gerekçesi haline getirildi.

Nihayetinde Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki bağımsızlık referandumu bu tartışmalar arasında 25 Eylül 2017’de yüzde 72 katılım ve kullanılan oyların yüzde 92’sinin bağımsızlığı desteklemesiyle gerçekleştirildi. Ancak nasıl bölgesel gelişmeler ve yaşanan kamplaşma dün Kürtlerin güç ve pozisyonunun önem kazanmasına yol açtıysa, referandum sonrası gelişmeler de tersi sonuçlar doğurdu. Irak’ta desteklediği Başbakan İbadi’nin elini güçlendirmek isteyen ABD, referandum sonrasında Irak Kürdistan Bölgesi’ne Irak ordusu ve İran destekli Haşdi Şabi milislerinin müdahalesine göz yumdu. Kerkük ve daha önce fiilen Kürt yönetiminin eline geçen diğer bölgeler işgal edildi. Irak petrollerinin yüzde 40’ını oluşturan Kerkük petrollerinin denetimi (pazarlanması) İran’ın eline geçti. Sonrasında merkezi hükümetin bütçeden Kürdistan yönetimine aktardığı pay da düşürüldü.

O günden bugüne daha önce Kerkük bölgesini elinde bulunduran YNK (Talabani’ye bağlı Kürdistan Yurtseverler Birliği) ve Barzani’nin KDP’si arasında “ihanet” ve “Kürtlerin kazanımlarını sorumsuzca tehlikeye atmak” konusunda karşılıklı eleştiri ve suçlamalar bitmedi. Bu tartışmalar bugün Irak cumhurbaşkanlığı konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle yeni bir boyuta taşındı. Bilindiği gibi 2003’ten sonra kurulan yeni sistemde Irak’ta başbakan Şii ve meclis başkanı ise, Sünni Araplardan ve cumhurbaşkanı da Kürtlerden seçiliyor. KDP, daha önce cumhurbaşkanının 2 kez YNK’den seçildiğini ve bu kez sıranın kendilerine geldiğini söylüyor ama YNK de cumhurbaşkanının YNK’den seçilmesinin Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Irak merkezi yönetimiyle ilişkisinin şekillenmesi sürecinde KDP ve YNK arasındaki anlaşmanın bir parçası olduğunu savunuyor.

Gelinen yerde bugün Kürtlerin Irak Kürdistan Bölgesi’nde elde ettikleri kazanımlarını kaybetmelerinin yanı sıra Suriye’nin kuzeyinde Afrin’in düşmesinden sonra Fırat’ın doğusundaki Kürt oluşumuna yönelik tehditlerin de arttığı bir dönemden geçiyoruz.

Referandumdan bir yıl sonra geriye dönüp yaşanan gelişmeler üzerinden genel bir değerlendirme yapmak ve sonuçlar çıkarmak gerekirse şunlar söylenebilir:

Birinci olarak, dün Kürtlerin IŞİD’e karşı kahramanlıklarını öve öve bitiremeyen emperyalist güçlerin ve bölge gericiliklerinin halkların özgürlük mücadelesinin destekçisi değil, sadece kendi çıkarlarının savunucusu oldukları bir kez daha acı bir şekilde görüldü.

İkinci olarak, referandum sürecinin Kürtlerin ulusal çıkar ve birliğini gözeten politikalar üzerine inşa edilmesi yerine halkın beklentilerinin istismar edilmesine dayanan yaklaşımların asıl kaybedeni Kürt halkı oldu.

Son olarak Suriye’deki Kürt hareketi, Irak Kürdistan Bölgesi’nden farklı bir karakter taşımasına ve farklı bir hatta ilerlemesine rağmen referandum sürecinden Suriye Kürtlerinin de çıkaracağı dersler bulunuyor. Çünkü gelinen yerde orada da kazanımların güvencesi şu ya da bu emperyalist güç değil, halkın kendi örgütlülük ve mücadelesidir. Ayrıca Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki kayıpların sadece Irak Kürtlerinin değil, bütün Kürtlerin kaybı olduğu dikkate alındığında bugün Suriye Kürtlerinin tehdit altındaki kazanımlarının korunması da bütün Kürtlerin çıkarınadır. Ve elbette bölge halklarının barış ve demokrasi içinde birlikte yaşamasının bir adımı olarak Kürtlerin kendi geleceklerini kendilerinin belirlemesi, sanıldığının ve propaganda edildiğinin tersine sadece Kürtlerin değil, yüz yıldır bitmeyen emperyalist işgal ve savaşlardan kurtulmak isteyen bütün bölge halklarının çıkarınadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...