22 Eylül 2018 23:50

Tahtakurularının haber değeri

Tahtakurularının haber değeri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ülkede sermayedarların aleyhine olabilecek en ufak bir hadisede ilgili grubun iletişim departmanından önce bazı gazeteciler ve köşe yazarları savunmaya geçiyorsa bunun üzerine düşünmek lazım. Ana akım sayılan gazetelerdeki köşe yazarlarının devlet sevgisinin tarihi basın tarihi kadar eski, kendi aralarında sert polemik yürütseler de söz konusu “devletin çıkarı” olduğunda tek sesli bir koro yankılanır sayfalarda.

Siyaset, ticaret, medya üçlüsüne dini vakıfların, tarikatların da eklendiği bu dönemde öğrenebildiklerimiz birkaç bağımsız gazete ve internet sitesi sayesinde çatlaklardan sızanlar. Bundan bir süre önce Murat İde Yeniçağ gazetesinde bir iş insanı ve bir siyasetçinin oğlunun özel bir jetle 20 milyar doları yurt dışına çıkarırken indirildiğini, iş insanının da bir gazeteciye milyonluk dava açmasıyla bilindiğini yazdı. Normalde böyle bir sızıntıda ilk merak edilecek olan haberin doğruluğu ve para kaçırmaya çalışanların kim olduğu ancak öyle olmadı, “araştırmacı gazeteciler” önce 20 milyar doların uçağa sığmayacağını hesapladı. Oysa yazıda nakit olarak götürüldüğü ibaresi yoktu. Aynı gazeteci üçüncü havalimanı işçilerinin tahtakuruları yüzünden isyan etmelerinin imkanı olmadığını da iddia etti. 20 milyar doların hacmini ve ağırlığını hesap etmeye ayırdığı zaman işçilerin en basit insani taleplerinin yer aldığı listeyi okumaktan ve ona dair yazmaktan daha fazladır, aralarında sadece tahtakuruları ilgisini çekmiştir muhtemelen. Nedeni çok basit parayı okuyucudan, gazetecilikten değil o sermayedarlardan kazanıyor.

Kısaca açıklamak gerekirse, bir haber kanalı, gazete ya da gazete eki yatırımı yapan bir sermayedar (BirGün, Evrensel, Cumhuriyet, Yeni Yaşam, Sözcü, Yeniçağ gibi gazeteleri kastetmiyorum elbette) siyasetten icazet aldıktan sonra ekonomi servisiyle işe girişir. “İyi” bir ekonomi servisi reklam geliri demektir. Ekonomi sayfalarınızı şirketlerin başarı hikayeleri ile doldurdukça sağdaki sayfalar da reklamla dolar. Aynı durum artık eğitim ve sağlık sayfaları için de geçerli. Üniversite sınavına giren çocuğunuzun tercihleri ile ilgili izlediğiniz bir program esas olarak bir vakıf üniversitesi reklamıdır ya da sağlığınız için “sizde de bu belirtiler varsa…” haberleriyle özel hastanelerin hizmetleri arasında doğrudan ilişkiler mevcuttur. Haber diye izlediğiniz, okuduğunuz pek çok şeyin parası siz daha izlemeden ya da bayiden gazeteyi istemeden önce alınmıştır. Size haber diye yutturulan esasen reklamlardır. O yüzden de işini bilen bir gazeteci sermayeyle ters düşmez, reklam gelirine zarar verecek haberler girmez. Medyada yönetici olarak yükselmenin şartı iyi gazeteci olmaktansa bu tür hassasiyetleri sezebilmekten geçer. Bu donanıma sahip olan doğrudan patronu olmasa bile sermayeye sadakatini, “sakıncalı” olmadığını her fırsatta göstermek ister.

Krizin iyiden iyiye kendini hissettirmeye başladığı bugünlerde arka arkaya “o dev de konkordato ilan etti” haberleri düşmeye başladı içinde çalışanlara ne olacağına dair tek bir cümle yok. “Çok önemli” olduğunun altı çizilen, aslında ne olduğu belirsiz Orta Vadeli Plan’a dair takside denk geldiğim için dinlediğim bir yorumcu 15 dakika süresince “TÜSİAD başkanının uyarıları dikkate alınmalı” cümlesini unsurlarını yer değiştirerek tekrarladı durdu. Bu sermaye sadakatinin karşısında “lanet olsun” diyerek durmanın imkanı yok, zaten cümleniz her an terör propagandası kapsamına alınabilir. Geçen hafta üçüncü havalimanındaki şartları protesto eden işçilerin 24’ü tutuklandı, onlara destek için Kadıköy’de basın açıklaması yapanlar gözaltına alındı. Kapatılan Hayatın Sesi yöneticileri Mustafa Kara, İsmail Gökhan Bayram ve Gökhan Çetin üçer yıl dokuz ay hapis cezası aldılar. Aynı anda hem IŞİD, hem TAK, hem de PKK propagandası yaptıklarına karar verdi mahkeme, gerekçelerinden biri Ankara Katliamı’nda yakınlarını kaybedenlerin isyanlarını ekrana yansıtmaktı.

Son dönemde gazetelerin ilk sayfalarını tekzipler kapladı farkındaysanız. Emek gasbı, hak mücadeleleri, eğitimdeki sorunlar yerine Erdoğan’ın ailesi ve yakın çevresinin yayımlattığı metinleri okuyoruz. Yasaya göre tekzip yani cevap ve düzeltme hakkı, kişilerin haysiyet ve şereflerine dokunulması veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar yapılması hallerinde uygulanır, dün Evrensel’de örneği görüldüğü gibi beğenmediğiniz haberi tekzip edemezsiniz. Orta Vadeli Plan işçilerin emeğini gasbedecek unsurlar içeriyorsa bu Berat Albayrak’ın kişiliğine hakaret değildir, tekzip metni gazeteciyi, gazeteyi aşağılayıcı unsurlar da içeremez, bu şekilde kullanımı açıkça sansürdür.

Durum ağırlaştıkça baskı yöntemleri de çeşitleniyor, çeşitlenecek. Biz ise sadece 3-4 gazetede kendine yer bulabilen saç kurutma makinesini çalıştırıp yan odada kendini asan anne, belediye önünde üzerine benzin döküp yakan işsiz, çocuğu okulda pantolonu yüzünden aşağılandığı için intihar eden baba haberleriyle bir süre dertleniyoruz. Oysa başımıza gelenlerin, gelmesi muhtemel olayların bazıları için tahtakuruları kadar önemi ve haber değeri yok. O halde bizim de mücadele alanını genişletmemiz, çeşitlendirmemiz, basın açıklamalarının ötesinde, yazarıyla, çizeriyle, sanatçısıyla, sivil toplumuyla, hukukçusuyla yaratıcı yeni yollar bulmamız gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...