İşçi cephesinde ‘krizin yükünü reddetme’ eğilimi güçleniyor
Fotoğraf: Envato
Cargill işçileri 152 gün boyunca Cargill tesislerinin önünde direnişteydiler. Çünkü Tek Gıda-İş Sendikasında örgütlendikleri için işten atılmışlardı. İşçiler, seslerini kamuoyuna duyurmak ama aynı zamanda patrona bir kez daha direniş kararlılıklarını haykırmak için İstanbul’a yürüyüş kararı aldılar.
Yürüyüşe geçen Cargill işçileri, Gebze’de Petrol-İş Sendikasında örgütlendikleri için işten atılan ve 125 gündür direnişte olan Flormar işçileriyle buluştular, dayanışma ve sınıf kardeşliğinin coşkusuyla kucaklaştılar. Buluşma Gebzeli işçiler arasında da heyecan uyandırdı.
Yürüyüşün işçiler arasında heyecan uyandırmasından rahatsız olunmuş olunmalı ki, Cargill işçileri, Gebze’den sonraki ilk durakları olan Tuzla’da emniyet güçleri tarafından gözaltına alındılar. İfadeleri alındıktan sonra serbest bırakılan işçiler yürüyüşlerine devam ettiler. Ama bu sefer de Kartal’da polis önlerini kesti.
İşçilerin kortej halinde yürüyüşüne izin vermeyen polis önlemlerinden sonra işçiler, yürüyüşlerini kortej oluşturmadan sürdürdüler. Bu yazının yazıldığı saatlerde Cargill işçilerinin yürüyüşü sürüyordu.
İKTİDARIN POLİSİ TARAFINI BELLİ ETTİ
Önceki gün Cargill işçilerini gözaltına alan, dün yürüyüşlerinin önünü kesen emniyet güçleri, geçtiğimiz perşembe gecesi de 3. havalimanının işçilerinin barınaklarını basıp şiddet kullanarak yüzlerce işçiyi gözaltına almıştı. Gözaltına alınan işçilere şiddet uygulayan, işçilerin avukatlarıyla görüşmesini engelleyen, soruşturma ve suçlamalar hakkında avukatlar ve ailelere bilgi vermeyen polis, serbest bırakılan işçilerin zorla çalıştırılması için şantiyeleri “toplama kampı”na dönüştürmekten de çekinmedi.
İşçiler, en temel haklarını kullanıp sendikalaştıklarında ve bunun için işten atıldıklarında ortada olmayan polis ve öteki kanun koruyucusu olduğunu iddia eden zevat, işçiler kendi haklarını korumaya kalktığında önlerine çıkmakta hiç tereddüt etmiyor. Oysa çok açıktır ki, işçilerin haklarını savunması haktır ve ama onu engellemek hak değildir; yasal da değildir; tam tersine bu engeller hak ihlalidir. Ama iktidarı elinde bulunduranlar, işçilerin değil sermayenin temsilcileri olduğu için ve kolluk kuvvetleri de onların emrinde olduğu için siyasi iktidar, işçilerin hak mücadelesinden rahatsız oluyorlar.
‘KRİZİN FATURASI’NA KARŞI MÜCADELEDE İŞÇİLER KARARLI
Kuşkusuz ki bugün sadece havalimanı işçileri ve Cargill işçilerinin mücadelesi yok. Nitekim son günlerde işçilerin, “kriz önlemleri” karşısında patronların giriştiği hak gasplarına karşı ciddi tepki göstereceğinin işaretleri de ortaya çıkmaya başlamıştır.
İstanbul ve Aksaray’daki Mercedes fabrikalarında işçiler, patronun “Kriz var” gerekçesiyle TİS’le alınmış kimi haklarının (Yılda bir yarım altın ve iki kez verilen erzak yardımı) verilmeyeceğini açıklamasının arkasından vardiya girişlerinde ve yemekhanede başlattıkları alkışlı sloganlı protestolar sonunda patrona geri adım attırdılar.
Yine TÜPRAŞ’ın Aliağa tesislerinde de işçiler, “vardiya düzenlemesi” adı altında esnek çalışmanın uygulamasının genişletilmesine yönelik girişimlerine toplu olarak ve anında tepki koydu. İşletme girişinde de yapılan protesto gösterileri ve “İşe iki saat geç başlama adımları”, “Eğer patron ısrar ederse, iş bırakmanın yarım güne çıkarılacağı” açıklamasının ardından patron uygulamadan vazgeçti!
Kuşkusuz ki bunlar sadece birkaç örnektir ama bu örneklerin bir yandan metal ve petrol iş kolu gibi en önemli iş kollarında olması, öte yandan da Mercedes ve TÜPRAŞ gibi iş kollarının en önemli işletmelerinde olması, işçi mücadelesinin geleceği ile ilgili çıkarsamalar yapma bakımından da ayrıca önemli örneklerdir.
Bu örneklerin, 3. havalimanı işçilerinin ve Cargill işçilerinin eylemleriyle birlikte ele alındığında, içinde geçilen dönemde işçi-emekçi mücadelesinin sahip olduğu yeni imkanlar da görülecektir.
İŞÇİ MÜCADELELERİNİN GÖSTERDİKLERİ
Bu eylemler esnasında konfederasyonların ve pek çok sendika merkezinin işçi hareketini tam karşısında; Erdoğan yönetiminin “Tasarruf ve kemer sıkma” çağrılarının tam arkasında yer aldığı da ortadadır. Kriz etkilerinin reel sektörde de yaşanmaya başladığı bir zamanda şimdi bazı çıkarsamalar yapmak için de ip uçları ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Bu “sonuçları” şöyle özetleyebiliriz:
1- İşçiler, talepleri etrafında nispeten kolay ve çabuk birleşmekte, kitlesel tavır koymaktan çekinmemektedirler.
2- Patronlar ve hükümetin “Kemer sıkma” politikaları ve krizin faturasını işçilere yıkma girişimleri karşısında işçilerin önemli işletmelerde tepki koyması ve ortak mücadele için adım atmaları, her sektörden işçiler, emekçiler için de ilham verici olacaktır. Metal direnişinin her sektörden işçiler için ilham kaynağı olması gibi.
3- İşçilerin ileri kesimleri ve mücadeleci sendikacılar, ve elbette sınıf partisi ve emek dostu çevreler için bu eylemlerin moral ve motivasyon etkisi olacağı tartışmasızdır.
4- Toplumda, 24 Haziran seçiminin yarattığı karamsarlık ve “tek parti tek adam rejimi”nin saldırılarının belirlediği ekonomik ve siyasi ikilimin ağırlığına rağmen ortaya çıkan işçi mücadelesi, kuşkusuz ki, ekonomik iklimin yanı sıra dolaylı olarak siyasi iklimin, ilerici demokrat güçlerin lehine dönüşmesinde de etkide bulunacaktır.
KRİZ EMEKÇİLER İÇİN DE BİR ‘FIRSAT’ OLABİLİR
İşçi hareketinin canlanma eğilimi, “Krizin faturasını kabul etmeme” doğrultusunda atılan ilk adımlar dikkate alındığında, eğer sınıfın ileri güçleri doğru davranırsa, sermaye ve hükümetlerinin, “Krizi fırtsa çevirme” çabaları başarıya ulaşamayacaktır.
Tersine bu durumda, işçilerin emekçilerin durumu bir fırsata dönüştüreceği döneme girilmesi olanaklı olacaktır. Çünkü girilen süreç; işçi-emekçi cephesinin mi yoksa sermaye cephesinin mi “Krizi fırsata çevireceği”nin belirleneceği bir süreçtir.
Görünüşte sermaye cephesi çok güçlüdür. Ama onların bu gücü emek cephesindeki dağınıklık ve örgütsüzlüktendir.
Yukarıda sözünü ettiğimiz ilk tepkiler bu güç ilişkisini tersine döndürecek imkanlara da işaret etmektedir.
“İmkanın” gerçek olması içinse; emek cephesi güçlerinin mücadelenin ihtiyaçlarına gerçekçi yanıtlar vermesi gerekmektedir.
- Bahçeli siyasete ayar çıtasını Erdoğan’ın en yakınına kadar çıkardı! 24 Nisan 2024 05:00
- Tek adam rejiminin fıtratında 'gönüllü ikna', özgürlük, adalet ve barış yoktur! 21 Nisan 2024 04:58
- İsrail’in İran’a ‘meşru müdafaa’ saldırısını açıkça ilan etmesi ne anlama geliyor? 18 Nisan 2024 04:58
- Cumhur İttifakının enkazını kaldırmayı Erdoğan'a bırakan Bahçeli siyasete ayar verme peşinde! 15 Nisan 2024 06:35
- Ekmek, barış, özgürlük ve adalet için 1 Mayıs'ın kitlesel ve yaygın örgütlenmesi zamanı 12 Nisan 2024 05:00
- Halk iradesine yönelik girişimlere karşı ortak mücadele ihtiyacı 04 Nisan 2024 05:00
- Ülkenin siyasi haritasını değiştirecek önemde bir yerel seçim! 02 Nisan 2024 04:50
- Yalan, dezenformasyon, tehdit… Her yolun mübah olduğu bir seçim sürecinin sonuna gelirken 30 Mart 2024 05:00
- Özak Tekstil işçileri ve BİRTEK-SEN’in asıl suçu ne? 27 Mart 2024 05:05
- Seçime 1 hafta kala AKP ve Erdoğan emekçilerle karşı karşıya! 24 Mart 2024 05:20
- Yüz binler alanlardan seslendi: Barış istiyoruz ve biz buradayız! 21 Mart 2024 05:45
- Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı’nda ‘seçimi götürmek’ için her yol mübahsa! 19 Mart 2024 12:00