18 Eylül 2018 00:46

Havalimanı işçileri gerçekleri örten perdeyi yırtıyor

Havalimanı işçileri gerçekleri örten perdeyi yırtıyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İstanbul 3. havalimanı son beş yıldır kamuoyunda en çok konuşulan konuların başında geldi. Ama hep, bu havalimanının büyüklüğü, ne kadar büyük bir istihdam yaratacağı, ne kadar para harcandığı, bu paranın nasıl sağlandığı, ne kadar para kazanılacağı gibi Erdoğan, hükümet ve patronların övüldüğü ve övündüğü konularla!

Ama bu beş yıl içinde, bakanlık verilerine göre havalimanı şantiyelerinde 38 işçinin hayatını kaybetmesi, yüzlercesinin yaralanması, ücretlerin zamanında ödenmemesi, servis yetersizliği, yiyecek ve yatakhanelerin berbatlığı gibi sorunlar kamuoyu gündemine giremedi. Sanki, havalimanının “kan ter içinde yükselen yapı”larını, beş firmanın patronları ve hükümet erkanı ile AKP bürokrasisi yapıyorlardı!

Ve ancak işçiler ayağa kakıp bir güç olduklarını gösterdiklerinde, yaşadıkları sorunlar da, elbette yandaş medyanın ve AKP propagandasının çabalarına karşın, kamuoyu gündemine geldi.

YANDAŞ MEDYADA KARALAMA KAMPANYASI

Ancak bu gündeme geliş, sorunları çözmek için değil; 600 dolayında işçinin gözaltına alınması(*), gözaltındaki işçilere şiddet uygulanması, işçiler avukatlarıyla görüştürülmezken patron temsilcilerinin vızır vızır emniyete girip çıkmasıyla bir gündeme geliş oldu.

Şantiyede olduğu gibi emniyette de yine mağdur edilen, yine ezilen, yine en doğal hakları ayaklar altına alınan işçiler oldu.

Elbette bu arada; “tahtakurularının işgalindeki koğuşlar”, “işçiyi doyurmayan kötü yemekler”, “baskılar”, “saatinde gelmeyen servisler”, “ağır çalışma koşulları”, ”elden ödeme ve ödenmeyen ücretler” de gündeme geldi.

Ama burada da yandaş basın devreye girdi.

Genel olarak yandaş gazeteler binlerce işçinin, açlık ve ağır çalışma koşullarının dile getirilişi olan isyanlarını görmezden gelmeyi tercih ederken, bir adım sonrası için hazırlıklara da başladı.

İktidarın en militan yandaşlarından “Türkiye gazetesi”nin pazar günkü nüshası, havalimanı işçilerinin eylemlerini manşete çekmiş olarak çıktı!

“Ayaklanmaya bu defa işçileri kışkırttılar: HAVALİMANINDA GEZİ FİLMİ”

Gezicilerin engelleyemediği projeyi engellemek için işçilerin kışkırtıldığını iddia eden “Türkiye gazetesi”, işi işçi sorunlarını istismar eden PKK’nin ve HDP’li vekillerin işçileri kışkırttığını iddia etmeye kadar götürdü. Sanki AKP’li vekiller olayın çözülmesi için havalimanına gitmiş de içeriye alınmamış gibi, HDP’li vekillerin olayı kışkırttığı propaganda ediliyor.

ALTAYLI MI KARANLIK AMAÇLI İŞÇİLER Mİ?

Sermaye medyasında, işçileri ve sendikalarını “karanlık amaçlı” olmakla itham eden ikinci hamle “Haber Türk” yazarı Fatih Altaylı’dan geldi.

Havalimanındaki inşaatı, inşaatı sürdüren firmaları ve hükümetin gayretlerini öven Altaylı;

“Şantiye tıkır tıkır işliyordu.

...4 yıl 3 aydır gıkını çıkarmadan çalışan işçiler, açılışa 5 hafta kala ‘Ayaklandılar’.

Hem de sudan sebeplerden.

‘4 yıl dayandık 5 hafta daha idare ederiz’ demeleri daha makul bir insan tavrıyken, coplanma, gözaltına alınma, tazminatsız kapının önüne koyulma gibi riskleri bu kadar kısa bir süre için göze almaları son derece mantıksız görünüyor.

4 yıldır kimsenin giremediği şantiye alanının HDP’li milletvekilleri dahil bir sürü kişinin yol geçen hanına aniden dönmesi de mantıklı değil.

4 yıl 3 aydır tek kelime etmeyen sendikaların birdenbire aslan kesilmesi de!

Hayırdır inşallah!” diyerek, işçiler ve sendikalarının yanısıra HDP’i vekilleri de suçluyor. “Hayırdır inşallah” diyerek de işçiler ve arkasındaki “karanlık amaçlar” konusundaki derin şüphesini dile getiriyor.

İŞÇİLERE YÖNELİK SUÇLAMALAR ‘TEK ADAM’ HEDEFLERİYLE BAĞLANTILI

Bunlar elbette ki “Türkiye gazetesi” ve Fatih Altaylı’nın hezeyanlarından ibaret olsaydı, üstünde tartışılmaya bile değmezdi. Ancak bu iki tutum, Erdoğan-MHP koalisyonunun son yıllarda; iktidara yönelik her muhalefeti, her kitlesel karşı çıkışı Erdoğan ve yönetimine karşı girişilmiş bir “komplo”, bir “darbe girişimi” olarak gören anlayışla sıkı sıkıya bağlantılı olduğunu gösterdiği için önemli.

Nitekim işçi koğuşlarının kapılarının kırılarak ve zor kullanılarak 600’e yakın işçinin gözaltına alınması, emniyette avukatla görüştürülmeme, sorguda şiddet kullanıldığına dair bilgiler Altaylı ve Türkiye gazetesinin iddialarının arkasında iktidarın bir takım “karanlık planları” olduğunun ifadesi.

Bundan 20 yıl önce Bergama köylülerinin Eurogold’un (uluslararası bir altın firması) topraklarında altın çıkarmak istemesine karşı verdiği mücadelenin, aşırı milliyetçi, Ergenekoncu odaklar tarafından “Alman istihbaratının organizasyonu” sayılması gibi, bugün de havalimanı işçilerinin suçlanması sürpriz değil. Nitekim sadece yandaş medya değil İstanbul Valisi de işçilerin isyanında provokasyon olduğunu iddia etmektedir.

Bu yüzden işçilere yönelik aralarında “karanlık güçlerin olduğu”na dair suçlamalar, sadece yandaş basının “operasyon gazetecileri”nin uydurması değildir. Tersine yandaş medyadan yapılan atışlar, kendisine karşı her muhalefeti, her mücadeleyi “dış güçlerin darbesi” olarak gören iktidarın işaretleri doğrultusundadır.

HAVALİMANI İŞÇİLERİNİN MANİFESTOSU ARTIK İŞÇİ SINIFIMIZIN TARİHSEL BELGESİDİR

Havalimanı inşaatında çalışan işçilerin elleriyle yazdıkları talep bildirisi, 1966 yılında greve çıkan Paşabahçe Cam işçilerinin grevlerinin 80’li günlerinde halka hitaben yazdıkları ve işçi sınıfı mücadelesinin literatürüne “Grev Bildirisi” olarak geçen bildirisi gibi, sınıfın literatürüne geçecek mahiyette bir belge olacak görünmektedir.

Bu bildiride yerine getirilmesi imkansız talepler yoktur. “Yüksek bir entelektüel üslup” da söz konusu değildir. Nasıl ki 52 yıl önce cam işçilerinin “Biz kimiz” ve “Ne istiyoruz” soruları etrafında neden greve gittiklerini anlattıkları bildiri, o zamandan beri her ciddi işçi eyleminde hatırlanmaktadır;  bugün de havalimanı işçilerinin taleplerini içeren, “kargacık burgacık” el yazısıyla yazdıkları bildiri aynı şekilde hatırlanacaktır. İnşaat işçilerinin bizzat kaleme aldıkları talepler çok sade, ama sade olduğu kadar içten, bu yüzden de insanları yüreğinden yakalayan bir özelliğe sahiptir.

Bu yüzden de bundan sonraki her işçi eyleminde, eylemlerinin nasıl sonuçlanacağından bağımsız olarak havalimanı işçilerinin bu bildirisi, hangi koşularda yaşayıp çalıştıkları ve bu ağır koşullara karşı nasıl ayağa kalkabildikleri, artık işçi mücadelesi ve mücadeleye katılan her işçi için yeni bir kararlılık ve cesaret dayanağı olacaktır.

Bu yüzden havalimanı işçilerinin bu elle yazılmış bildirisinin, sınıf için “tarihsel bir belge” mahiyeti kazandığını şimdiden söyleyebiliriz.

‘OKUMUŞ BİR İŞÇİ SORUYOR’

Bu köşeden daha önce birkaç kez yayımlanan Bertolt Brecht’in bu unutulmaz şiiri, bugün bir kez daha, işçilerin kanı ve terini harç yaparak yükselen büyük yapıların, ”Ben yaptım” diyerek ortada dolaşanlara karşın, gerçek yapıcılarının kimler olduğunu sorması açısından bir kez daha hatırlanmalı.

Brecht’in “okumuş işçisi”nin sorduğu sorular dünyada yapılmış ne varsa bunları emekçilerin, işçilerin yaptığını gösteriyor. Bu yüzden dünyayı ve dünyayı değiştiren gücün işçiler olduğunu anlamamızı kolaylaştırıyor.

3. havalimanı işçileri de şimdi en temel hakları için mücadeleye girişmişken “okumuş işçi”nin soruları üstünde düşünmelidir. Ki, ne kadar haklı olduklarını daha derinden anlayabilsinler.

***

Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim? 
Kitaplar yalnız kralların adını yazar. 
Yoksa kayaları taşıyan krallar mı? 
Bir de Babil varmış boyuna yıkılan, 
kim yapmış Babil’i her seferinde? 
Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar 
altınlar içinde yüzen Lima’nın? 
Ne oldular dersin duvarcılar 
Çin Seddi bitince? 
Yüce Roma’da zafer anıtı ne kadar çok! 
Kimlerdir acaba bu anıtları dikenler? 
Sezar kimleri yendi de kazandı bu zaferleri? 
Yok muydu saraylardan başka oturacak yer
dillere destan olmuş koca Bizans’ta? 
Atlantik’te, o masallar ülkesinde bile, 
boğulurken insanlar 
uluyan denizde bir gece yarısı, 
bağırıp imdat istedilerdi kölelerinden.Hindistan’ı nasıl aldıydı tüysüz İskender? 
Tek başına mı aldıydı orayı? 
Nasıl yendiydi Galyalılar’ı Sezar? 
E bir aşçı olsun yok muydu yanında? 
İspanyalı Filip ağladı derler 
batınca tekmil filosu. 
Ondan başkası ağlamadı mı? 
Yediyıl Savaşı’nı 2. Frederik kazanmış? 
Yok muydu ondan başka kazanan? 

Kitapların her sayfasında bir zafer yazılı. 
Ama pişiren kim zafer aşını? 
Her adımda fırt demiş fırlamış bir büyük adam. 
ama ödeyen kimler harcanan paraları? 

İşte bir sürü olay sana 
Ve bir sürü soru.

Bertolt Brecht

(*) Dün öğle saatlerinde İstanbul Valisi Şahin, gözaltına alınan işçi sayısının 401 olduğunu, bunlardan 275’inin serbest bırakıldığını açıkladı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...