Balçıkla sıvanamaz
Fotoğraf: Envato
Bildiğimiz gibi bu iki sözcük bir özdeyişte kullanılır: Güneş balçıkla sıvanmaz. İçim acıyarak söylemek durumundayım ki, bu yazıda sıvanmayacağını ima ettiğim güneş değil, maalesef ekonomimizdir. Ekonominin genel durumu ortadadır, halkımız çarşı pazar ile mutfak arasındaki ilişkiye yakından tanıktır, iş arayanların durumu malumdur, eğitim ise amacı derin(!) bir başka hatta patinaj yapmaktadır. Bütün bir yazıyı doldurabilecek sorunlar yumağı ortada ve her gün biraz daha büyüyerek karşımıza dikilirken her nedense siyasilerin keyfi yerinde olmalı ki, ciddi hiçbir önlem ufukta görülmüyor. Dillerde bir orta vadeli plan (OVP) sürüp gitmekte; herkes biliyor ki, IMF’nin yolunu açtığı bu uygulama hedefleri genellikle tutturulamayarak tüm iktidar boyunca uygulanmakta olup, ulaştığımız sonuç ortadadır. Kaldı ki, OVP’nin asıl işlevi makro büyüklüklerle ilgili üç yıllık tahminde bulunmak, amaç tahminlerin tutturulmasına çalışmaktır. Tahmin, uygulamaların sonucudur. Uygulamalar ise planlı yürüyüşü gerektirir. Plan bir kenara atılıp, OVP uygulamasına geçmek, ekonomiyi iradi yönetimden azade kılıp, piyasa tercih ve insafına terk etmektir.
Krizlerin çok önemli bir özelliği, halkın büyük bölümü sefalete sürüklenirken, belirli bir azınlığın aradan sıyrılarak mutsuzlaşan dünyada servetine servet katabilmesidir. Bu ifade salt bir anlatım olmayıp, Türkiye’nin son dönemde yükselen milyarder sayısı ile ayniyle vakidir. Ne hazindir ki, buna karşı siyasi cepheden ne bir önlem gelmekte ne de yakınma. Siyaset keşke bu çelişkili gelişme karşısında salt tepkisiz kalmakla yetinmiş olsa idi, durumu şaşkınlığa ya da tereddüde yorabilirdik. Ancak, geçtiğimiz günde, Merkez Bankasının çok kritik toplantısı gününde yapılan konuşmalar iki saat içinde birilerini zengin etmişse sorumluyu nerede aramalıyız? Merkez Bankası bağımsız mı, yoksa bağımsız görüntü verilerek, bayağı bağımlı mıdır? Ne oldu da şimdiye dek direktif dahilinde davranan ya da topluma öyle bir görüntü kazandırılmışken Merkez Bankası son bir kararla gözünü karartıp olağanüstü faiz artırımına gitti? Uyanık spekülatörleri (belki de daha başkalarını!) bir-iki saat içinde zengin eden siyaset-banka ikilisinin görüntüsel çelişkili davranışını, hangi sorumlu uygun görürse, mutlaka kamuoyuna açıklamak zorundadır. Bazı durumlar vardır ki, hukuken ya da genel anlayış çerçevesinde suç oluşturmaz, ya da böylesi çelişkili davranışlara suç atfedilemez, yani davranışların amacı net ve kesin olarak kanıtlanamaz. Ancak, bazı durumlarda ve kritik dönemlerde önemli mevkilerde bulunanların davranışına dikkat etmesi ve siyasal etik çerçevesinde davranması, beklenti yaratacak davranışlardan kaçınması uyulması gereken çok temel bir disiplin kuralıdır.
Bir yemek yediğinizde damağınızda kalan tat yemeğin malzemesi, hazırlanışı, hatta sunumu hakkında size çok önemli bilgi sunar. O kadar ki, geriye gidip malzemeyi, hazırlanışını ya da sunum biçimi ile ilgili ayrı ve detaylı inceleme yapmanıza gerek kalmaz. İşte Türkiye ekonomisinin bugün içinde bulunduğu hazin manzara geçmişle ilgili bize çok zengin bilgi sunar. İlk bilgimiz bu ekonomi programının özü ve özelliği ile ilgilidir. İkinci olarak da bu programı uygulayan siyasal erkin zihniyeti ve kendilerinin “kutsal dava” olarak nitelediği varılmak istenen toplum biçimidir. Şu kadarını söylemek durumu net olarak ortaya koyar ki, yoksulu besleyen bir siyasal erki şefkatli olarak yorumlamak ancak bir süre ile sınırlıdır, çünkü siyasi erk yardım kurumu değil, icraat yeridir. Yoksulluk siyasi parti programı ile değil, devletsel işlev ve vatandaşlık hakkı olarak objektif kurallarla geçici olarak desteklenirken, asıl amacın yoksulluğu siyasetin arka bahçesi yapmak değil, ortadan kaldırmak olmalıdır. Yoksulu yoksulluk düzeyinde tutarak sosyal yardımla oy kotarmak, yoksulu iş-güç sahibi kılarak bilinçlendirmekten çok daha kolaydır, ama böylesi politika ülkeye ve halka hizmet değildir.
Bu koşullarda ekonomi savrulurken Merkez Bankasının faiz artırımı, kendi alanında çöküş işaretlerini bir süre tutmaktan öte bir işleve sahip olamaz. Çöküşün durdurulması ve geriye çevrilmesi ise Merkez Bankasının değil, siyasi erkin işidir. Merkez Bankası, ekonomiyi emperyalistlerin ve burjuvazinin denetimindeki piyasa ekonomisinin oluşturduğu vahim durumun sebebi değildir. Son faiz artırımı da, göstergelerin anormal saptığı ortamda gidişatı bir süre yavaşlatarak ya da durdurarak asıl kararların alınmasına olanak sağlamaktır. Kısacası, MB fevkalade rahatsız olarak kendi neşterini ekonomiye vurmuştur, asıl operasyon ise siyasetin işidir. Siyasal erk MB’nin parasal göstergelerde sağladığı geçici görüntüden umuda kapılmamalı, kendi çabasına yönelmelidir.
- Bir bayram yazısı 13 Nisan 2024 04:34
- Seçimden ekonomiye 06 Nisan 2024 05:34
- Hükümetin çarpık altyapı algılaması ülkeyi felakete sürüklemektedir 30 Mart 2024 04:50
- Enflasyon olgusuna bir de şöyle baksak 23 Mart 2024 04:45
- Halkın tercihi emperyalistinki ile örtüşürse! 16 Mart 2024 04:51
- Günlerin gerçek anlamları 09 Mart 2024 05:14
- İstanbul’un trafik sorunu ve seçimler 02 Mart 2024 04:40
- 47. iktisatlılar haftası 24 Şubat 2024 04:06
- Akademinin kaybı 17 Şubat 2024 05:55
- Seçim kızıştıkça görüntü hüzün veriyor 10 Şubat 2024 04:45
- Emperyalizmin böl-yönet siyaseti ülkeyi parçalar 03 Şubat 2024 04:53
- Emek sömürüsü ücretle bitmiyor 27 Ocak 2024 04:40