12 Eylül 2018 23:15

Pusulası kırık Türkiye

Pusulası kırık Türkiye

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye, son 10 yılda dış politikada yüzlerce kez keskin dönüşler yaptı. Aslında bu manevraları keskin dönüşlerden çok günü kurtarma amaçlı zikzaklar olarak adlandırmak daha doğru olur. Sonuçları hesaplanmadan, saha ve dinamikler gerçekçi bir şekilde irdelenmeden, en önemlisi de alternatif planlar hazırlanmadan girişilen hamleler haliyle çıkmaz sokakları bol bir maceralar labirentine dönüştü.

Son örnek Suriye ve Suriye içinde de İdlip...

Suriye’de rejim değişikliği için askeri, siyasi ve medya desteği ile hevesli bir şekilde sürece dahil olan Türkiye, 7 yılın sonunda kendisini labirentin en kuytu ve karanlık bölümüne sokmayı da başardı. İdlip operasyonu için geriye sayımın devam ettiği bugünlerde Türkiye’nin sıkışıp kaldığı yerden nasıl çıkacağını kimse bilmiyor. Muhtemelen dış politikaya yön verenlerin de net yanıtlar veremediği onlarca soruyu birbirimize sorup duruyoruz.

Mesela;

- Suriye’de rejim değişikliği ihtimalinin ortadan kalktığını ABD, İsrail, Suudi Arabistan gibi ülkeler bile kabul etmişken Türkiye neden olabildiğince agresif bir politika yürütmekte ısrarlı? Türkiye, Suriye’de uzun vadede neyi hedefliyor?

- Suriye’ye yıllardır siyasi, askeri, ekonomik yığınak yapan Rusya’nın uzun vadeli ajandasının giriş kapısı Suriye. Dolayısıyla, Suriye’de mevcut yönetimin ve Suriye ordusunun önündeki hat da artık Rusya ve Rusya’nın savaşın sona erdiği, istikrara kavuşmuş bir Suriye’ye ihtiyacı olduğu gayet açıkken Türkiye’nin mevcut Suriye politikasındaki ısrarının amacı ne?

- Suriye’deki vekalet savaşının son kalesi durumundaki İdlip’ten Rusya’nın vazgeçmesi ve operasyonu iptal etmesi mümkün değil. Bu konuda Rusya ve ABD arasında bile makas daralırken ve karşılıklı açıklamalar sertleşirken Türkiye, İdlip’e operasyonu engelleyip nasıl bir kazanım elde etmeyi umuyor?

- Suriye’deki gidişata Rusya’nın girişimleri ile başlatılan Astana ve Soçi süreçleri ile garantör olarak dahil olan Türkiye’nin bir taraftan “Suriye’nin toprak bütünlüğü korunmalı” açıklaması yaparken diğer taraftan sık sık ABD’den Suriye’ye müdahale talebinde bulunmasının amacı ne? İki büyük gücün amaçlarını az çok kestirmek mümkün ancak Türkiye’nin bakiyesine zarardan başka bir yansıması olmayacağı açık bu çekişmede yönü belirsiz şekilde dahil olmanın sonuçları hesaplandı mı?

- Türkiye, İdlip’te radikal gruplarla diğerlerinin ayrıştırılmasını da öngören çatışmasızlık anlaşmasına taraf olurken tek amacı kente gözlem noktası inşası için gerekçe yaratmak mıydı? Cihatçı grupların belirlenmesi konusunda şimdiye kadar ne gibi çalışmalar yapıldı?

- İdlip’i el Kaide’nin Suriye kolu Nusra Cephesinin Ahrar-u Şam ile birlikte ele geçirdiğini muhtemelen en iyi bilen ülkelerden biri Türkiye. İdlip, Türkiye sınırında ve kendi sınırında bir el Kaide emirliğinin kurulduğunun farkında olmaması ihtimalini düşünmek bile istemeyiz. Kendi sınırında böylesi bir tehdit köklenirken Türkiye’nin Suriye içindeki süreçte kalabilmek için el Kaide’ye göz yumması mümkün mü?

- Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunduğunu birçok kez dile getiren ve Astana’da bunu imza altına da alan Türkiye’nin Suriye’de ÖSO’yu maaşını ödeyecek kadar desteklemesinin amacı ne? Mevcut Suriye yönetimi ile temas kurmayı ısrarla reddeden Türkiye, rejim değişikliği ihtimali ortadan kalktığı halde ÖSO’nun Suriye’yi ele geçirmesini mi umuyor? Başlı başına ÖSO’nun varlığını sürdürmesi Türkiye’ye ne kazandıracak?

- Defalarca modernize edilip tekrar tekrar tek çatı altında toplanan ÖSO’dan ve onca çabaya rağmen bir yapı oluşturamayan siyasi muhaliflerden hâlâ medet uman kaldı mı?

- İdlip’teki cihatçı yapılar bir kez daha isim değiştirmeyi ve Türkiye’nin oluşturmaya çalıştığı Ulusal Kurtuluş Cephesi altında toplanmayı kabul ettiklerini varsayalım. El Kaide tedrisatından geçmiş olan bu militanların birkaç yıl içinde ideolojilerinden vazgeçmeleri mi umuluyordu? Yine Ulusal Kurtuluş Cephesi, Suriye’de bir rejim değişikliğini ve Türkiye’nin ülkeye hakim olmasını mı sağlayacaktı? Defalarca denendiği halde başarısız olan girişimlerden vazgeçilmemesinin sebebi ne?

- Türkiye’nin üstüne “cihatçı yapıların koruyucusu ve sözcüsü” imajının yapışmaya başladığını fark etmek için ne olması gerekiyor? Bu durumun yaratacağı hasarın tamirinin zorluğu ortada iken ve hem ÖSO’nun hem de İdlip’teki cihatçıların Türkiye’ye zarar dışında bir katkılarının olmayacağı aşikar iken hangi uzun vadeli plana göre hareket ediliyor?

İdlip’teki sivillerin büyük kısmı oradaki silahlı yapıların aileleri ve şu anda hem kentteki silahlı grupların hem de operasyonun iptal edilmesini isteyen ülkelerin tek güvencesi. “Suriye ordusu kimyasal silah kullanırsa vururuz” açıklamaları da arttı. Suriye ordusunun İdlip operasyonunun zamana yayacak kadar rahat olduğu bir dönemde kimyasal kullanması olası değil. Kaldı ki daha önceki kimyasal iddiaları da nedense araştırılmadı veya sonuçları duyurulmadı bir türlü.

Farz edelim ki, sivil kartı ve kimyasal senaryosu Rusya’nın ve Suriye ordusunun İdlip operasyonunu iptal etmesini sağladı. Türkiye sınırında 50 binden fazla el Kaidecinin olduğu bir el Kaide emirliği ile mi yaşayacak? Yine hayal gücümüzü zorlayalım ve Türkiye’nin İdlip’te bir el Kaide Emirliğine karşı Afrin dahil Suriye içindeki bölgelerde kalmaya devam ettiğini düşünelim. Çok kazançlı mı sayılacak bu durumda? Türkiye’ye tehdit olarak değerlendirilen Suriye’deki Kürt varlığı sona mı erecek?

Velhasıl Türkiye’nin Suriye politikasının amacı nedir? Zira, dışardan bakılınca çarpacak buzdağı bekleyen pusulası kırık bir gemiden başka bir şey görünmüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...