10 Eylül 2018 23:20

Sadece İdlib değil Suriye...

Sadece İdlib değil Suriye...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçtiğimiz hafta Tahran’da zirve vardı. Rusya’yla İran Türkiye ile İdlib’i konuştular.

“Birinci adamlar”, başkan ve cumhurbaşkanları bir aradaydılar.

Yakıcı konu İdlib’di; ancak görüşmenin asıl konusu ondan ibaret değildi. Masada olan, tartışılıyormuş gibi yapılıp aslında tartışılmayan, ama dikte edilen, üstelik hayata geçirilmeye başlanan Suriye’nin geleceğiydi.

Suriye’nin geleceği olduğu kadar Suriye ile bağlantılı gelecekler... En başta Türkiye’nin Suriye’deki geleceği. Sadece Suriye’deki gelecek mi? Belki de hatta bizzat Türkiye’nin geleceği!

2011’den bu yana yedi yıldır sürmekte olan Suriye iç savaşına başından beri doğrudan müdahil çünkü Türkiye. IŞİD ve el-Kaide ile iş tutmalar bir yana, durmadan değişen bileşimiyle ÖSO’yu, “Kuvayı Milliye” düzeyine yükseltip devlet politikası olarak destekliyor çünkü. Bizzat düzenlediği İki askeri harekatla büyükçe bir Suriye toprağını elinde tutuyor. Bunlar bedavaya olmuyor ve şimdiden bu uğurda milyarlar harcanmış durumda.

Bu kadar değil ama. Amerikalılarla birlikte başlamıştı Suriye macerası. Sonra Kürt meselesi denip genelde paylaşımda sorun çıkınca onlarla ayrı düşüldü. Şimdi “Amerika Türkiye’yi ekonomik savaş açtı” denen gerginlikte ABD ve Türkiye’nin Suriye politikalarındaki makas açıklığının payını inkar olanaksız. Amerikasız kalınca bir başka büyük emperyalist devlet olan Rusya’yla yakınlaşıldı. Tek başına yürünme riski göze alınamazdı, alınmadı.

Rusya’ysa uyanık mı uyanık. Hep “gel gel” yaptı. Önce “Fırat Kalkanı” ve sonra “Zeytin Dalı”na yeşil ışık yaktı. Ve S-400’lerle, Akkuyu’yla “bu Rusya ne kadar şirin” dedirtti. Putin, “Sevgili dostum” oluverdi! Oysa Rusya, üyesi olunan NATO’nun hedefindeydi. Dış işlerinin başındaki Çavuş Avrupa ülkelerinin NATO paylarını artırmaları talebinde Amerika’ya hak verdiğinde, bu kuruluşla Rusya’nın düşmanlık ilişkisini unutmuş görünse de, durum buydu.

Ve Türkiye fena halde iki arada bir derede! Bir tarafta Amerika bir tarafta Rusya. Fırat’ın doğusu sorun, Amerika orada YPG ile birlikte Erdoğan Türkiyesi’nin “kırmızı çizgileri”yle oynuyor. Fırat’ın batısı ise, belirli bir bölümü Türkiye’nin egemenliğinde olsa bile, Rusya’dan soruluyor.

Ve “Tahran zirvesi”nde, yanında İran’la, Rusya, emperyalistten dost olmayacağını bir kez daha kanıtlayarak, yaptı yapacağını! Çıkarına ve işine baktı.

Zaten “zirve” öncesi başlamıştı İdlib’in bombardımanı. “Zirve” sırasında ve sonrasında sürdürülüyor. Oysa ne kadar propagandif hazırlık yapılmıştı giderken. Yok olumlu karar bekleniyordu, yok İdlib’liler gözlerini Türkiye’ye dikmişler, “Türkiye’den başka dostumuz yok” diyorlardı...

Sonradan, Ruslarla İranlılar açıkça “silah bırakma”yı savunurlarken, Türkiye’nin önerdiği ateşkes üzerinde meğer değişik bir diplomatik üslupla fikir birliğine varılmış olduğu açıklaması yapıldı! Oysa ateşkes iki tarafın savaşa ara vermesi demek. Ama “silah bırakma” bir tarafın teslim olması!

Rusya, Türkiye’yi de kendi yanına çekerek, Amerika’nın Suriye’nin geleceğinin çatılmasına etkisini azalttı. ABD Esad’ı kabullenmek durumunda kaldı. Türkiye direniyor görünüşte. Hâlâ “katil Esed” diyor, ama “atı alan Üsküdar’ı geçmiş” görünüyor.

Şimdi AKP Türkiye’sine Rus manevrasını sineye çekmek kalıyor. Rusya’dan umduğunu bulamayınca ABD’ye yakın konuşuyor, ancak o köprülerin altından da sular akmış durumda. Şimdi Türkiye ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabilir pozisyonda dense yeridir!

İdlib’de ÖSO da var, ancak hegemonya el-Kaide’de, HTŞ adını alan Nusra’da. Ve Nurettin Zengi Tugayları ve Ahrar-üş Şam’ıyla ÖSO, ondan çok az farklı. İç kamuoyu bir yana, dışarıdan bakıldığında, AKP Türkiye’sinin verdiği uluslararası görüntü, Cihatçı terörün savunulduğu şeklinde. Ve İdlib’in bombalanmasına karşı çıkarken ileri sürdüğü “Sivillerin zarar görmemesi” gerekçesi, yine dışarıdan “nalıncı keseri” tutarsızlığı sayılıyor. Kendine gelince Carablus’la el Bab ve Afrin’de “Sivillere zarar verilmiyor”, İdlib’teki Rus-Suriye ortak harekatındaysa “siviller”!

Tutarlılık-tutarsızlık bir yana, sona geliniyor. İdlib’den sonra Suriye’nin iç meselesi olarak Kürt sorunu ve dış mesele olarak Türkiye’nin Suriye’den çekilmeye zorlanması kalıyor. Son “zirve”de olduğu gibi!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...