03 Eylül 2018 23:21

Bu daha iyi günlerimiz

Bu daha iyi günlerimiz

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Herkesin dilinde kriz. Ağzını açan krizden söz ediyor. Ve kriz yalnızca bir alana özgü değil. Öyle bir noktaya ulaşıldı ki, krizsiz bir şey kalmadı.

AKP kendi ellerini temizliyor; izlediği ekonomi politikalarda bir yanlışlık olmadığını iddia ediyor. Kapitalizmde de sorun yok, krizin başka bir şeyin değil, ama kapitalizmin doğal bir sonucu olduğunu da gizliyor. Oysa her şey bir yana, üretenin başkası, mülk edinenin başkası olduğu, birinin yiyip, birinin (büyük çoğunluğun) baktığı kapitalizm krizleriyle birlikte var. Ancak kolayını bulup kapitalizmi de, AKP ekonomi politikalarını da temize çıkarıp, devletin doruklarından başlayarak “Türkiye’ye ekonomik savaş açtı” diyor, suçu Amerika’ya yıkıp işin içinden çıkmaya çalışıyorlar. ABD ile kriz. “Papaz krizi”... “F-35 krizi”... “S-400 krizi”... Say sayabilirsen! Ama daha düne kadar yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen ABD ile stratejik müttefik değil miydiler?

Almanya ve Hollanda ile de krizdeydi ilişkiler. Şimdi toparlanmaya çalışılıyor. Yeniden AB lafları uçuşuyor ortalıkta. Onlar Türkiye’yi zorda yakalamışken, ilişkileri, çıkarları ve işlerine uygunlaştırmaya çalışıyorlar oysa.

Yılların olmasa bile, son ayların en yakın ve iyi dostlarından sayılan Rusya örneğin. Rusya ile ilişkiler iyi mi gerçekten? Neden öyleyse İdlib’te sıkıştırıyor AKP Türkiye’sini?

Suriye ile kriz yok mu? Dışişleri Bakanı V. Muallim daha dün “Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemiyoruz, ama İdlib’in Suriye toprağı olduğunu anlamalılar” dedi. Yanlış değil! İdlib’te ne işi var Türkiye’nin?

Ekonomiye, mali sorunlara gelirsek… Sadece doların değil, dövizin hali hal mi? Kriz mi değil mi, 2 ay olmamış tüm döviz ikiye katlanmış. “Bankalar sağlam” denip övünülüyor bir de, rezervleri ne alemde peki? Karşılıkları düşürüldükçe düşürülüyor. Ve konuta örneğin ucuz kredi vermeye zorlanıyorlar. KOBİ’lere de öyle. Neden? Çünkü “reel sektör” denen, asıl üretim süreçleri de ciddi sıkıntıda. Nasıl mı? Sadece İstanbul’da 400 bin konut stoğu var. Otomotiv’de de öyle. Son aylarda satışlar yüzde 40 düşük seyrediyor.

Ve zamlar… Ticaret Bakanı fahiş zam yapan “fırsatçılar”dan yakınmada. Denetçiler çoktan sokağa salındı. Ekonomide de “polis devleti”ne geçtik sayılır. Piyasayla kavga, faizlerden sonra şimdi fiyatlarda sürdürülecek gibi. Yol mu? Hele hangi koşullarda? Devlet suya, gaza, elektriğe, petrole, ulaşıma… zam yapacak, sonra esnafa örneğin, “sen yapma” diyecek! Yerler mi?

Bakın enflasyona. AKP “doların yükselişini açıklayan ekonomik veriler yok” deyip sanki ekonomi güllük gülistanlıkmış gibi davranma çabasında. En çok “Bu da geçer yahu” kabullenme modunda ve ekonomideki olumsuzlukları gündeme getirenlere “kötü niyetli” deyip çıkıyor. Oysa enflasyon rekor üstüne rekor kırıyor! Son rakamlar ancak dehşet sözcüğüyle anılabilir türden. Yıllık 17.90!

Ve biliniyor ki, TÜİK’le hesap-kitap verileri de yöntemi de değiştirildi. Şimdi enflasyon örneğin, herkes en çok onu kullanıyormuş gibi, ping pong topu fiyatlarındaki artışla ölçülüyor! Yine de 17.90.

Aylık ortalama artış, yüzde 2.3. Ancak halkın en çok tükettiği zaruri mallardan ev eşyasıyla ulaşım yüzde 4.5 artmış. Konutta 4’e yakın. Yani ortalamanın neredeyse iki katı! Siz elektrik ve benzine yapılan zamlardan hesaplayın.

Yani? Yanisi o ki, ekonomide vahim bir tabloyla karşı karşıyayız ve vehamet katsayısı artıkça artıyor!

Üstelik bunlar daha iyi günlerimiz. Kriz sürecine girdik girmesine. Belirti ve unsurları biriktikçe birikiyor. Açıkça görünüyor ki, bugün dünden kötü, yarın bugünden kötü olacak. Tam bir ekonomik çöküntü yaşanmadan toparlanılamayacak. Ancak henüz dört başı mamur bir krize yuvarlanmış değiliz. Dip noktasından uzağız. Henüz resesyon denen çöküntüyü yaşamıyoruz. Ancak gidişat o yöne.

Daha kötü günlere hazır olmalıyız. Hazırlıklı olmanın birinci gereği ve esası örgütlü olmaktır. Çünkü tekeller ve Erdoğan-AKP yönetimi sürecin ortaya çıkmakta olan bütün yüklerini şimdiden işçi sınıfı ve emeğiyle geçinen yığınlarıyla halkın sırtına yıkmaktadır. Sorun da budur: Krizin faturasını kim ödeyecek?

Açıktır, kriz tekelci kapitalizmin, tekellerin krizidir; ağırlaştıran dışa bağımlı tekelci faizci rantçı ekonomi politikalarıyla Erdoğan-AKP yönetimidir. Faturayı onlar ödemelidir!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...