02 Eylül 2018 00:20

Değinmeler

Değinmeler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

YARIŞ USTALIK

Sabahattin Ali’nin gerçekçi bir yazar oluşundaki ustalığı, onun yaşanan/yaşadığı günlerin (çağının) çelişkileriyle ilişkilerini, bütün yönleriyle doğa, insan, toplum, yaşam ilişkilerindeki, nerdeyse elle tutulabilecek, canlı anlatımına bağlıdır.

Sabahattin Ali’nin gerçekçiliği, yaşam gerçekliğini edebiyat gerçekliğine dönüştürebilmesindedir. Tersi de geçerli bence. Edebiyat gerçekliğiyle yaşam gerçekliğini kaynaştırabilmiş olmasındadır bütün ustalık.

GÜL

Gül güldür her zaman. Sevgiyle/sevgiliyle. Sevgisiz dokunanı yakar dikeniyle. Kanatır ellerini, dokunamasın diye bir daha hiç kimseye.

AYDINLIĞA DOĞRU

Karanlık, her gün biraz daha bastırıyor. Bu doğru. Gün ışığı da boş durmuyor, sızdırabildiği bir demet ışıkla karanlığı gölgelendiriyor. Aydınlığa doğru.

BAYRAM

Bayram sevinç olmalı. Soğuğunda da, sıcağında da günlerin. Karanlığın basmadığı aydınlıkta. Gölgesiz. Uzayıp giden.

YARIŞ

Göğün uçsuz maviliğinde uçuşarak koşturan bulutların altında ovanın uçsuz yeşilliğinde bir tay koşturuyor. Soluk soluğa. Uçarcasına. Dörtnala. Ter içinde. Bulutların hızla fırtına, yağmur, kara dönüşeceği yaylalarla tayın yağız bir at olup şahlanacağı dağ tepelerine doğru. Gök gürültüleri arasında, şimşek çakışlarıyla yarışarak onları delip geçeceği bir hızla.

KARA BİR LEKE

Kıstırılmış bir kalabalık var. Deniz kıyılarında bekleşiyor. Amaç, karşı kıyıya geçmek. Karşı kıyınınsa olup olmadığı, varsa hangi yönde olduğu belirsiz. Bilinmiyor. Gene de ulaşmayı deneyenler oluyor. Onlar kıyısı olmayan yolun ortasında kalıp boğuluyorlar.

Çoluk çocuk; kadını, erkeği, genci, yaşlısıyla bekleşiyor boş ufka bakarak. Sıkıştıklarından kumsalı enine, boyuna kaplayan kara bir leke olarak yansıyorlar ressamın tablosunda. Gittikçe yayılarak.

BAKMAK

Aynaya baktığımızda kendimizi görürüz. Kendimize baktığımızın ayırdında olmadan.

KENT IŞIKLARI

Yüz binlerce voltluk kent ışıklarının gökyüzünü silerek ayı, yıldızları senden uzaklaştırdığında, gözünden de gönlünden de büsbütün silmeye kalkıştığında sulara bak. Gökyüzünün aydınlığını, ayın, yıldızların nasıl parıltılarla/parıldayarak yansıdığını göreceksin. Kent ışıklarına inat.

BU ISSIZLIKTA

Ne gül satan var, ne gül alan. Ne sevgilisini karşılayan var, ne mezarına giden. Bu ıssızlıkta tek başına.

YOK OLAN

Dörtnala koşan bir attım, taşkın bir ırmakla. Önümü kestiler duruldum. Rahvan giden bir at oldum, tırısa kalkamadan. Barajlarla, göletlerle denize ulaşamadan yıkıldım. Evsiz, insansız, kuşsuz kaldım bir de dörtnala koşan atımdan oldum. Yok oldum.

KARANLIKTA

Aydınlığı gölgelememek için nerede, nasıl duracağımı bildim hep. Daha doğrusu kendimle birlikte gölgemi de ayarladım her zaman. Önünü kesmeden. Arkasında durarak. Şimdi bakıyorum da gölgelerden görünmüyor aydınlık. Karanlıkta.

UMUT

Umutsa sevgidir umut. İki kişiyle başlar. Başladı mı bir kere, iki kere iki dört edercesine çoğalır. Dört kere dört on altı diye sürüp gider. Sonsuzca...

YAŞANIR KILMAK

Yazar için önemli olan yalnızca yaşananları aktarmak olmamalı. Yazar için gerçekte önemli olması gereken yaşanılanı yaşanır kılmaktır.

YAŞAM GERÇEĞİ

Yaşadıklarımızın her zaman komik bir yanı vardır. Trajik olan da budur.

ISSIZLIĞIN ORTASINDA

Yaşadık mı, öldük mü? Bırakıldığımız yerde oturup kalmışız. Lök gibi. Ne bir soranımız, ne sorduranımız var. Issızlığın ortasında.

SESSİZLİKTE

Ne bir ses, ne bir nefes. Ne bağıran, ne çağıran, ne bir şarkı, ne bir türkü, ne de bir ağıt uzayıp giden sessizlikte...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa