19 Ağustos 2018 00:16

Şanssızlık bir bahanedir, şans ise joker

Şanssızlık bir bahanedir, şans ise joker

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Güzel şeyler de oluyor” cümlesi ile başlayan her haberi seviyorum çünkü herkes gibi benim de iyi habere çok ihtiyacım oluyor, hatta muhtacım diyebilirim.

Geçtiğimiz haftanın en güzel haberi Sümeyye Boyacı’nın, Paralimpik Yüzme Avrupa Şampiyonası 50mt sırt üstünde Şampiyonluğu kazanmasıydı. Paralimpik tüm yarışlar, hayata “şans” odağından bakıp, kaybedişlerin dayanak arayan kronik mutsuzlara bir tokat gibi gelmiştir hep bana. Sümeyye Boyacı’nın Dublin’deki muhteşem zaferini izlediyseniz, yan kulvardaki İspanyol rakibinin, nasıl ona sarılarak içten öptüğünü ve tebrik ettiğini de görmüşsünüzdür. Bazı zaferler öyle güzel ve haklıdır ki, kaybedene ancak takdir etmek ve kazanan adına mutlu olmak düşer.

Eskişehir Belediyesi’nin kadın sporcusu, “balıkların da kolu yok” diye çıktığı bu yolda, şampiyonluğu aldı ve o anı gören herkese bir damla mutluluk gözyaşı, koca bir kucak gurur ve dilerim ki hayata ve pes etmemeye dair bir ders hediye etti.

Sümeyye Boyacı, bize özlenen bir madalya gururu yaşattığı ve gerçek bir ilham öyküsü olduğu için bir filmi çekilsin dilerdim. Ama bu film gelecekte çekilmeli, kendisi de mesela Paralimpik yüzücüler için koçluğa başladığında ya da belki kendi adıyla bir dernek kurduğunda. En azından benim hayallerim bu yönde, gönlümden geçen böyle.

Bu haber nezdinde çok etkilendiğim bir başka kadının hikayesini anlatmak istedim size.

Benimle aynı yaşlarda ama benim hayatımdan 10 tane yaşamış neredeyse.

2013 yılında, şimdi artık adını hepimizin bildiği Güney New

York başsavcısı Preet Bharara tarafından 10 yıl hapsi istenmişti. Sebebi 100 milyon dolarlık yasadışı kumar oynatmasıydı. Poker Prensesi Molly Bloom’dan bahsediyorum.

Biyografisinin anlatıldığı “Molly’nin Oyunu, Molly’s Game” filmi, kendi dili ve 20 yaşının anlatımıyla şöyle başlıyor:

“Birkaç yıl önce 300 profesyonelle bir anket yapıldı

Sporda başınıza gelebilecek en kötü şey nedir? diye

Kimisi 7. playoff maçında kaybetmek dedi, kimisi 4 maç yenilip dağılmak dedi. Kimisi dünya kupasını kaçırmak dedi, bazı Brezilyalılar Arjantin’e yenilmek dedi, sadece dünya kupasında değil, herhangi bir zamanda herhangi bir müsabakada Arjantin’e yenilmek. Ama bir kişi, sadece bir kişi, sporda olabilecek en kötü şeyin Olimpiyatlarda dördüncü olmak olduğunu söyledi.

Ben Molly Bloom, şu an Kuzey Amerika’da, kadınlar serbest stil kayakta üçüncüyüm. Colorado Üniversitesinden Siyaset Bilimi diplomam var. 3.9 ortalama ile en yüksek onur derecesi ile mezun oldum. Harvard Hukuk giriş sınavı medyanı 169, benim puanım 173.

16 yıl boyunca kışın gittiği her yere gidip en iyi hocalardan ders aldım. 12 yaşımdayken bir sebeple sırtım patladı. Hızlı gelişen bir skolyoz sebebi ile acil ameliyata alındım. 7 saatlik operasyon ile kalçamdan kemik alındı, 11 omurgam çelikler ile sağlamlaştırıldı. Kesinlikle profesyonel kayak yapamaz, hele serbest stil imkansız dediler. Ameliyattan 1 yıl sonra pistteydim, 18 ay sonra serbest stile geri döndüm.

20. doğum günümde ABD kayak takımındaydım.

Olimpik takıma girmek için en büyük fırsatımdı.

Rakım 2460 pist 52 derece. Yani Piramitlerle aynı açıda

Rüzgar saatte 30-40 km hızla soldan sağa esiyor

Hava eksi 19 derece.

Çizgimi kontrol ettim.

İyi bir kar teması, sakin bir gövde, bacaklar bitişik, iyi duruş, çizgiden sapma yok.”

Kayak pistlerinde havanın böyle rüzgarlı olduğu ve görüş açısının az olduğu yarış günlerinde, kayakçının derinlik algısını koruyabilmesi için yerlere ufak çam dalları serpilir.

Kayak bağlarının sıkılığı DIN ayarına göre yapılır

Sporda yeniyseniz 2-3

Her hafta sonu kayan bir pro iseniz 7-8, Molly’nin 15.

“Yani kayaklar botlarıma kaynaklanmış gibiydi” diyor.

Ve o yere serpilen dallardan buz tutmuş biri, kayağın sıkılama düğmesine takılıp açıyor. Molly, en hızlı olduğu anda, serbest düşüşte kayak ayağından fırlıyor ve zaten çeliklerle tutturulmuş omurgalarının üzerine düşerek spora veda ediyor.

Filmde asıl hikaye buradan başlıyor:

“Bunların pokerle hiçbir ilgisi yok, sporda olabilecek en kötü olimpiyatlarda 4. olmak olduğunu zanneden o tek kişiye ‘has… oradan’ diyebilmek için anlattım” diyor.

Spor kariyerinin sona ermesi, hırslı babası ile arasının açılmasına sebep oluyor. Hukuk eğitimi için Harvard’da okurken, babasından para istememek için, bir yandan çalışmaya başlıyor.

Asistanlığını yaptığı Tobey Maquire, Amerika’nın en ünlü isimlerine zaman zaman özel poker masaları kuran biri. Burada krupiyerliği öğrenip kendi şirketini kuruyor, daha iyi mekan, hizmet, güven ilişkisi sunduğu işinde, zamanla açılışı 250 bin dolardan başlayan masalarda dünyanın en ünlü isimlerine milyonlarca liralık krediler açıyor.

Amerikan yasalarında komisyon almadığı sürece bu iş yasal. Ancak risk aldığı tutarlar milyonları bulduğunda bir hata yapıyor ve oynatılan oyundan komisyon alıyor. Bharra’nın tutuklama talebi de bunun üzerine oluyor.

Molly 10 yıl yatmadı, 200 saat kamu hizmeti ve 200 bin dolar kefalet ile salıverildi.

Poker masalarında yaşananları anlattığı Molly’s Game: The True Story of the 26-Year-Old Woman Behind the Most Exclusive, High-Stakes Underground Poker Game in the World diye bir kitabı var. Kitabın adından da anlaşılacağı gibi, dünyanın en lüks otellerinin kral dairelerinde, en iyi krupiyerler ve şeflerle hizmet vererek milyon dolarlık masalar kurduğunda sadece 26 yaşındaydı.

Şimdi ise bir kadın girişimci olarak sunum, seminer ve panellerde konuşmacılık yapıyor.

Spora adanarak geçen ilk 20 yılında, 2 büyük spor kazası üzerine, kadınların girmesinin imkansız sanıldığı poker işinde, dünyanın en iyisi olup, 33 ünlü ile birlikte skandal bir tutuklamadan aklanarak çıkıp, bir “bestseller” yazarı olan bu kadın, henüz 40 yaşında değil ve onu anlatan film tüm dünyada binlerce salonda izlenildi.

Şans faktörünü, kaybetmek için bir bahane olarak kullanmayı değil, joker olarak iyi anlar için saklamayı öneriyorum. Biri çelme taktığında yerde yatıp inlemeyi değil, hızla doğrulup çelmenin üzerine koşmayı istiyorum. Ortalıkta “bittik biz, mahvolduk” diye saç baş yolup sonrasında eve gidip uyuyanlardan olmaktansa, ne kazansak kârdır, biz ekelim de en azından bir tohumdur diye sürekli çabalayanlarla birlikteyken rahat ediyorum.

Hele akla gelmeyeni gerçek kılan kadınların hikayelerini buldum muydu, 3 gün aç bırakılan Adiloş Bebe gibi besleniyorum.

Bu vesile ile bir kez daha, beni adıyla kucaklaştırıp, göğsümü kabarttığı için, gözlerimin gururdan dolmasını sağladığı için Sümeyye Boyacı’ya buradan teşekkür, tebrik ve minnetlerimi gönderiyorum.

Size de zafer hikayeli pazarlar dilerim.

İmkansız diye bir şey yoktur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...