19 Ağustos 2018 00:00

Dev gibi düşleri olan gençleri seviyorduk

Dev gibi düşleri olan gençleri seviyorduk

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ortaokulda politik seçimimi yapmış, duruşumu belirlemiştim. CHP’li ailemin, evde bağıra bağıra Nazım Hikmet şiirleri okuyan amcamın etkisiyle sola yatkınlığım, 12 Mart darbesinin ardından gelişen yeniden yapılanma ve saflaşma içinde çocukluk yıllarımda dev gibi gençler sandığım, yaşım ilerledikçe onların dev gibi yürekleri ve düşleri olduğunu düşündüğüm gençlerin safında yer almamı sağlamıştı.

Dev gibi düşleri olan gençleri seviyor, açtıkları yoldan yürüyor, dev gibi düşler ve düşlediğimiz başka bir dünya için kök salacak çınarlar büyütüyorduk içimizde. Henüz yarattığımız aşklar dağlar, asırlık çınarlar gibi devrilmiyordu üzerimize. En yakınımızdan ihanetler görmemiştik; düşlerimizin, umutlarımızın üzerinden tank paletleri geçmemişti. Yükselen değerlerimiz, erdemlerimiz farklıydı.

Eylülist çözülmelerde örneğin, en yakın arkadaşımızın aşk yaşadığı ‘insan’a aşk oyunları planlamıyor ya da “her gün çoğalan bir aşk”, “gözlerindeyim, saçlarımdasın, bilincin ve aşkın dokunuşlarında” dediğimiz ‘sevgilinin’ en yakın arkadaşıyla başka bir hayata kanat açmıyorduk. Düşündüğümüz ve söylediklerimiz gibi yaşıyor, kabul görmek için piyasa maymunluğuna soyunup gördüğümüz her objektifin önüne atlamıyorduk. Sahici düşlerimiz vardı. O sahici düşlerin, başka bir dünyanın izini sürmeye başlamıştım o günlerde.

Mahalle arkadaşlıklarım uzun sürmemişti. Ortaokulun ikinci senesinde sınıfta kalmıştım. Yeni arkadaşlıklar ve farklı çevreler edinmeye başladım. Teksas Tommiks, Zagor okumalarından, misket, çelik çomak oyunlarından erken kopmuş, mahalle arkadaşlarım futbolla ilgilenirken yeni düşler geliştirmeye yönelmiştim. Başka ve daha güzel bir dünya düşlemeye başlamıştım. Ülkede çalkantılı günler yaşanıyor, darbecilerin ekmeğine yağ süren kitlesel katliamlar artıyordu.

16 Mart 1978 tarihinde, İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesinin önünde solcu öğrencilerin olduğu gruba bombalı ve silahlı saldırı düzenlenerek bir katliam gerçekleştirilir. Bu katliamda 7 öğrenci hayatını kaybeder, 41 öğrenci de yaralanır. İstanbul Üniversitesinde ülkücü öğrencilerin içinde faaliyet gösteren bir istihbaratçı, İstanbul Emniyetine ülkücülerin İstanbul Üniversitesi çıkışında solcu öğrencilerin üzerine dinamit atıp, silahlı tarama yapacaklarını bildirmesine karşın bir önlem alınmadığı gibi polis şefleri saldırı anında kayıtsızlığını sürdürürken bazı polisler de saldırıya uğrayan öğrencileri tekmeler. Aynı günün gecesi Güzin’in Göztepe’deki evine gidip birlikte ertesi gün yapacağımız protesto eylemlerini planlamış, konuşma ve bildiri metinlerini hazırlamıştık. Sabaha karşı cebimde konuşma ve bildiri metinlerinin yazılı olduğu kâğıtlarla çıktığımda ortalık polis kaynıyor, adım başı çevirme, kimlik kontrolü yapılıyordu. Bindiğim dolmuş da Maltepe’yi geçtikten sonra, Tugayyolu’nda kurulan polis noktasında durdurulmuştu.

Polis çevirmesini gören ve yanımda oturan iki kişiden biri, aralarındaki telaşlı bir konuşmadan sonra çevirme noktasına gelmeden dolmuştan inmişti. Minibüs durdurulduğunda kapıyı açan polis ön sıradan başlayarak ve kadınları atlayarak erkeklere kimliklerini çıkarıp aşağıya inmesini söylüyor, işaret ettikleri de sırayla iniyordu. Önümdeki sırada oturan kadının yanındaki 13-14 yaşlarındaki çocuktan sonra bana gelmişti sıra. Cebimdeki konuşma metinlerini atamamıştım, tedirgindim. Ön sıradaki çocuktan sonra en arka sıranın köşesinde oturan bana bakan polis benim de inmeme gerek olmadığını söylediğinde derin bir nefes almıştım. Ufak tefek, zayıf yapım bir kez daha işe yaramıştı. Benden 2-3 yaş küçük olan önümdeki çocukla aynı muameleyi görmekten mutlu olmuştum. İnenlerin üst aramaları ve kimlik kontrolleri yapıldıktan sonra arabaya binebilecekleri söylendiğinde, az önce dolmuştan inen sakallı adam da onların arasına karışıp tekrar arkadaşının yanındaki yerini almıştı. Muhtemelen üzerinde olan silahı oralarda bir yere saklayıp polisin dikkatsizliğinden yararlanarak tekrar yolcuların arasına karışmıştı.

Lisede ‘biz’im kuşağın yaptığı ilk eylem, ahlak kitabında bir doktorun bir işçiden daha şerefli olduğunun yazıldığı sayfaları yakma eylemini gerçekleştirenler arasındaydım. Öğrenciler yırtılan sayfaları yakarken, duvarın üstüne çıkıp kısa bir konuşma yapmıştım. 16 Mart katliamını protesto eyleminde de sınıfları boşaltıp, öğrencileri alt salona toplayanlardandım. Alt salonda topladığımız öğrencileri okuldan çıkarıp kortej oluşturarak, Kartal Meydanı’na yürüyüşe geçtik konuşmalar bittikten sonra. Zamanla sol içindeki, gruplaşmalar, bölünmeler ve çatışmalar artmıştı. Meydanda gerçekleştirdiğimiz protesto eyleminden, konuşmalardan, sol içi itiş kakışlardan sonra bütün gruplarla birlikte Beyazıt’a, İstanbul Üniversitesi önüne gidilmişti.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...