‘Demokratik bir ülkeyiz’ meselesi (2)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Geçen mektubumda “demokratik bir ülkeyiz” konusuyla ilgili ikil kelam ettikten sonra bu mesele tahtındaki “engin” düşüncelerimi ayrıca paylaşacağımı, kendimce bu bapta eksik gedik kalan üç beş laf daha eveleyip geveleyeceğimi belirtmiştim ama olmadı!
Olmadı, zira Evrensel’in yayın hayatına başladığı ilk günden beri her hafta fasılasız olarak yazılarımı aksatmadan postalarken, bunca yılın ardından geçenlerde ansızın esen bir deli rüzgarın oyuncağı oldum; dolayısıyla sözümü yerine getiremedim; pardon!
Neden?..
Çünkü cümle alem bilumum gavurların boş durdukları, daha da doğrusu kazara da olsa boş vakitlerini değerlendirmek için zırt pırt bulup buluşturup sonra da piyasaya sürdükleri ıvır zıvır teknolojik icatların biri olan “klima”ların azizliğine uğrayıp, akabinde de kendimi birden bire bir hastanenin kapısında buldum!
Tabiplerin kendi dillerinde fan fin fon edip “pnömoni”, sokaktaki vatandaşlar olarak bizlerin ezelden beri zatürree diye adlandırdığımız bu hastalığın neredeyse son girdabında, hatta neredeyse “dönülmez ufkundaymışım” meğer!
Neyse... Bu arada tetkikler, tahliller falan feşmekan derken on günlük bir hastane macerasının ardından şimdilik hesapça postu kurtarmış durumdayım elhamdülillah!
Hepimizin, yani milletçe seksen milyonu aşan nüfusumuzla içine tıklım tıkış doluştuğumuz bu “gemi”de ben özüm kendi payıma bu son vartadan tam da kurtulduğuma sevinirken, diğer taraftan bu zaman zarfında ülkemizin sathında bir günden diğerine esen tsunami sonucunda “milli ve yerli” paramızın el alemin tahtında bozuk para misali oyuncağa dönüşüp, dolaysıyla toplum olarak durduk yere bir kademe daha fakirleştiğimizi bu işin uzmanlarından duydukça ehh üzülmemek elde miydi ka yavrum!
Atalarımız, “ayağını sıcak tut, başını serin; düşünme derin derin” deyip bizlere bu “yalancı dünya”nın eninde sonunda kendi bildiği istikamete doğru yol alacağını bu veciz ifadeyle bir bakıma kısaca özetlemişler ama diğer yandan da derin derin düşünmeden, ölçüp biçmeden attığımız her “yanlış” adımın da döne döne eninde sonunda başımıza bela kesildiğini de her fırsatta dillendirmeyi de ihmal etmemişler nitekim...
Şimdilerde halkımızın kahir ekseriyeti “dıngılafistan”, yani “tahterevalli” misali bir yukarı, bir aşağı inen ya da hangi kulvarlara doğru savrulacağını henüz kestiremediği bu ekonomik düzenimizin yanı sıra, keza affedersiniz, mil pardon tıpkı çağanoz misali yalpalayıp yampiri yampiri tökezleyen bu gidişatımızın bundan kellim çizeceği rotanın bilinmezliği içindeyken, tam da şu günlerde gönül rahatlığıyla kurban bayramını kutlayabilecek mi bilemem...
Demokratik anlayışını iki dudağının arasındaki fetvalarla yürüten, bunu da yerine, zeminine göre kendince kitabına uydurup uygulayan “iktidar” ağalarının kol gezdiği ülkelerde, demokrasiden bahsedip, bunu da yerli yersiz meydanlarda haykırmak şayet demokrasi ise, ehh o zaman milletçe payımıza düşen bu demokrasi şöleninden Allah hepimizi tez elden kurtarsın Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30