17 Ağustos 2018 00:59

'İdlib mutabakatı' ve Kürt açmazı!

'İdlib mutabakatı' ve Kürt açmazı!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov arasında 14 Ağustos’ta gerçekleştirilen görüşmeden sonra yapılan ortak toplantıda “İdlib’in terörist unsurlardan temizlenmesi konusunda mutabakata varıldığı” açıklandı. Bu açıklama Suriye rejimi ve Rusya’nın hazırlık yaptığı İdlib operasyonunun Türkiye ile koordineli bir şekilde yapılması konusunda anlaşmaya varıldığını gösteriyor. Dolayısıyla yapılan bu ortak açıklama ile uzunca bir süredir merak edilen olası bir İdlib operasyonu karşısında Türkiye’nin tutumunun ne olacağı sorusunun yanıtı da verilmiş oldu.

Peki, bu mutabakat taraflar için ne anlama geliyor?

Suriye rejimi ve Rusya için İdlib operasyonunun Türkiye ile koordineli yapılması, operasyon sürecinde karşılaşabilecekleri sıkıntıların bertaraf edilmesi bakımından oldukça önemli. Çünkü Türkiye ile işbirliği, her şeyden önce bu operasyona karşı gelişebilecek tepkilerin en aza inmesini sağlayacak. Öte yandan tıpkı Halep’teki cihatçıların tasfiyesi/tahliyesi sürecinde olduğu gibi, İdlib’deki on binlerce radikal İslamcının tasfiyesinin Türkiye ile koordineli yapılmasıyla bu unsurların yeniden bir tehdit haline gelmesi ihtimali en aza indirilmiş olacak.

Türkiye’ye gelince, Erdoğan iktidarı bu operasyona karşı olsa da Suriye’nin geleceğinin belirlenmesi sürecinin dışına düşmemek için gelinen yerde artık kaçınılmaz hale gelen operasyona rıza göstermek zorunda kaldı. Türkiye’deki iktidar, zaten İdlib operasyonunun kaçılmaz olduğunu gördüğü için bütün cihatçı grupları Türkiye’nin himayesinde bir araya getirmek için adımlar attı. Bu adımların bir sonucu olarak, 2015’te Nusra ile birlikte oluşturdukları ‘Fetih Ordusu’yla İdlib’i rejimin elinden alan Ahraru’ş Şam ve Nurettin Zengi gibi grupların içinde yer aldığı ‘Ulusal Kurtuluş Cephesi’ kuruldu. Ancak Nusra’nın devamı olan Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) bu oluşumun içinde yer almayı reddetti. Sonuç olarak Türkiye, ‘İdlib mutabakatı’ ile kendi himayesindeki oluşuma girmeyi reddeden grupların (HTŞ) üzerinde baskı kurmayı ve bir araya getirdiği grupları Astana görüşmelerine ve siyasi çözüm sürecine dâhil etmeyi amaçlıyor. Ancak burada Türkiye’nin “ılımlı” adı altında bir araya getirdiği grupların büyük çoğunluğunun Rusya tarafından radikal olarak görüldüğünü ve dolayısıyla Rusya’nın bu gruplar için çözümünün silahsızlandırılıp tasfiye edilmeleriyle sınırlı olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Türkiye’yi İdlib operasyonunu kabule ve işbirliğine zorlayan bir diğer önemli gelişme de Kürtlerin en önemli bileşeni oldukları Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) İdlib operasyonuna Suriye ordusu ile birlikte katılabilecekleri yönündeki açıklamaları oldu. Daha önce ‘Suriye-Kürt Diyaloğu ve İdlib Operasyonu’ yazısında Rusya’nın Türkiye ile işbirliğini devam ettirmek için İdlib operasyonuna Kürt güçlerinin katılmasını istemeyeceğini belirtmiştik. Ama bu durum, Suriye rejimi ile müzakerelere başlayan Kürt güçlerinin İdlib operasyonuna katılma açıklamalarının Türkiye’ye karşı Rusya ve Suriye rejiminin elini güçlendirdiği gerçeğini değiştirmiyor.

Öte yandan SDG’nin siyasi yapılanması olan Demokratik Suriye Meclisi (MSD) ile Suriye rejimi arasındaki görüşmeler de devam ediyor. Çavuşoğlu-Lavrov görüşmesinin yapıldığı gün Suriye yönetimi ve MSD arasında Şam’da yapılan görüşmelerin ikinci turu da başladı. MSD ve Suriye Yerel Yönetim Bakanlığı arasında yapılan ikinci tur görüşmelerinin en dikkat çekici yanı, Suriye lideri Beşşar Esad’ın Kürtlere bir ay sonra yapılacak yerel seçimlere katılma çağrısıyla eş zamanlı olarak başlatılmış olması.Arap basınında yer alan haberlere göre, görüşmelerin merkezinde Suriye’nin yerel yönetim kanunlarının tarafların uzlaşacakları bir çerçevede yeniden düzenlenmesi yer alıyor. Dolayısıyla yerel yönetim kanunlarının Kürtlerin özerklik/yerinden yönetim taleplerini karşılanması temelinde düzenlenmesi konusunda bir uzlaşmaya varılması halinde Kürtlerin Esad’ın yerel seçimlere çağrısına olumlu yanıt vermesi beklenebilir.

Özetlemek gerekirse, İdlib operasyonu konusundaki mutabakat, Suriye’de de manevra alanı giderek daralan Türkiye’deki Erdoğan iktidarına biraz zaman kazandırabilir. Ama elbette bu mutabakatın asıl kazananı, Türkiye’yi sürece katarak kendileri için riskleri en aza indiren Rusya ve Suriye rejimi olacak. Öte yandan bu mutabakat, Kürtlerin her kazanımını kendisi için tehdit olarak gören Türkiye’deki iktidarın derdine de derman olmayacak/olamayacak. Çünkü Suriye rejimi ve Rusya, İdlib operasyonu ile eş zamanlı olarak Suriye’nin geleceğinin belirlenmesi konusunda Kürtlerle (SDG) görüşmelerini de sürdürüyorlar. Bu nedenle Kürtlerle siyasi çözüme kapılarını çoktan kapatmış olan Türkiye’deki iktidar, İdlib’de oyuna dâhil olayım derken kaçınılmaz bir şekilde karşısında Kürt açmazını bulacak!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...