03 Ağustos 2018 00:12

Erdoğan'ın Almanya'ya en zor ziyareti gerçekleşecek mi?

Erdoğan'ın Almanya'ya en zor ziyareti gerçekleşecek mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Öyle anlaşılıyor ki, Almanya’da bu yıl geleneksel “yaz boşluğu’nu (Sommerloch) Erdoğan tartışmasıyla dolduracağız. Yaz tatilinde konu sıkıntısı çeken medya genellikle bulduğu bir konu üzerinden günlerce gerektiğinden fazla tartışmalar yapar, böylece “boşluk”ta sayfalar dolmuş olur.

Gerçi tam yaz ortasında Mesut Özil’in milli takımdan istifasıyla attığı pas bulunmaz bir fırsat oldu. Pek çok gazeteye manşet, dergiye kapak oldu. Eğer, istifa çok daha yoğun bir gündemin ortasında yapılmış olsaydı, muhtemelen bu kadar uzamaz, tartışma da dallanıp budaklanmaz, alakalı alakasız kişiler demeç vermezdi.

Tam “Özil tartışması” dinmek üzereyken bu kez de “Erdoğan tartışması” alevlendi. Gerçi “Özil tartışması” da Erdoğan’la bağlantılıydı. Peki, Erdoğan ile aynı karede görünen Özil’i linç eden medya, siyasetçiler ve bilumum uzmanlar, Erdoğan’ı devlet töreniyle karşılamaya hazırlanan Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ve Başbakan Angela Merkel’e de aynı tutumu alacak mı?

Bild gazetesinin hafta sonunda Erdoğan’ın Eylül ayında Almanya’ya geleceğini duyurmasından bu yana tartışmalar alevlendi. Üstelik Erdoğan gelmeden önce en üst düzeyde ve en iyi şekilde karşılanmak istediğini de bildirmişken...

Özil ve İlkay Gündoğan’ı Bellevue Sarayı’na davet ederek bu türden hareketlerden uzak durmalarını öneren Cumhurbaşkanı Steinmeier, henüz doğrudan bir açıklama yapmamakla birlikte, sözcüsü davetin çok önceden yapıldığını söyleyerek hem ziyareti doğruladı hem de savunmaya geçti. “Çok önceden davet etmek” sanki, işin özünü değiştiriyor. Zira, Erdoğan Almanya’da en az üç yıldan fazla bir süredir sert şekilde eleştiriliyor. Bu süre içinde karşılıklı yapılmadık hakaret, söylenmedik söz kalmadı. Basın, insan hakları, otoriterleşme, tek adamlık... konusunda önceki döneme göre daha fazla antidemokratikleşme yaşandı. Bu nedenle Steinmeier’in hiçbir şey olmamış gibi davranması, ancak asıl belirleyici olanın devletler arası çıkarlar olduğu gerçeğiyle açıklanabilir.

Koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti (SPD) üyesi Federal Dışişleri Bakanı Heiko Maas, daha dışişleri bakanlığı koltuğuna oturmadan önce, görece Erdoğan’ı en sert eleştirenlerden biriydi. Ancak şimdi o bile, “Zorlu partnerlerle hiç konuşulmaması gerektiği tezi beni hiçbir zaman ikna edememiştir” (bild.de) diyor. İlginç bir bakış açısı. Şahıslar “zorlu partnerle” görüştüğünde ortalık karışabiliyor, ancak devlet adına kendileri görüştüğünde her şey gayet normal...

Bu konuda denilebilir ki en doğru sözü, uzun yıllar Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komisyonu başkanlığı yapan muhafazakar siyasetçi Elmar Bock söyledi: “Eli kanlı pek çok devlet başkanına kırmızı halı serdik. Sadece demokratlarla muhatap olmak istersek Almanya kısa süre içinde dünya politikasında yapayalnız kalır.” (bild.de)

Hakikaten de kimlere serilmedi ki kırmızı halılar... Suudi Arabistan, İran, Mısır, Cezayir, Ürdün, Kuveyt, Suriye diktatörleri sorunsuzca Berlin’e gelip gittiler. Hem de pek çok eleştiriye rağmen. Sonuçta diktatörlerle ilişkide, demokrasi ve insan haklarının değil, Alman tekellerinin bu ülkelerdeki yatırımları belirleyiciydi. Özellikle de silah tekellerinin.

Medya şimdi “Edoğan sessizce gelip gitmeli” (Süddeutsche Zeitung) başlıkları atmaya başladı. Erdoğan ile bir araya gelen Alman siyasetçilerin yaptıklarını “diplomasi”, “karşılıklı çıkarlar” vs. ile açıklıyorlar.

Tam bir iki yüzlülük örneği.

Ne var ki Erdoğan’ın Almanya’ya “sessiz gelip gitmeyeceği” ortada. Hatta gerçekleşmesi durumunda, bunun son yılların en tartışmalı ziyareti olacağı bugünden görülüyor. Alman halkının üçte ikisi, Almanya’nın çıkarları söz konusu olsa da Erdoğan’ın Almanya’ya gelmesine karşı çıkıyor. Dolayısıyla ziyaretin öncelikle iç politikada derin tartışmalara yol açacağını, bu yaz boşluğundaki başlıklardan anlamak mümkün.

Ama en önemlisi, tepkiler sözle sınırlı kalmayacak. Daha önce Erdoğan Almanya’ya geldiğinde asıl olarak Türkiyeli örgütler tarafından gerçekleştirilen ve on binlerce insanın katıldığı eylemler gerçekleştirilmişti. Hatta protestolar nedeniyle Bochum’da kendisine verilen ödül geri alınmıştı. Bunun üzerine ziyaret de iptal olmuştu.

Muhtemel ziyaretin çok büyük protestolara sahne olacağı, ayrıca bu protestolara sadece Türkiye kökenlilerin katılmayacağı, aynı zamanda Alman halkından da önemli bir katılım olacağı bugünden söylenebilir. Ve bu ziyaret, hükümet partileri CDU/CSU ve SPD ile Steinmeier ve Merkel’in başını çok ağrıtacak. Manzara şimdiden 2 Haziran 1967’de Almanya’ya gelen İran şahına karşı yapılan eylemleri hatırlatıyor.

Zira, “ağır misafir” için bu ziyaretin anlamı büyük. Hem Avrupa’daki izolasyonu kırmak, hem imajı düzeltmek, hem de ihtiyaç duyduğu silah ve ekonomik destek için Berlin kapısının önemli olduğunun farkında. Bu nedenle Berlin tarafından verilen “Gelebilirsin” mesajını en iyi şekilde değerlendirmeye çalışacak.

Ama görünen o ki, şimdiden başlayan tepkiler, her iki ülkenin egemenlerinin masa başında yaptığı hesapları önemli oranda sarsacak. Hem de uzun süre unutulmayacak şekilde...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...