01 Ağustos 2018 23:25

Emekçiler kendi başlarının çaresine bakmak zorunda

Emekçiler kendi başlarının çaresine bakmak zorunda

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Merkez Bankası 2018 enflasyonunu yüzde 8.4’ten 13.4’e yükseltti. MB Başkanı Çetinkaya, “Enflasyonun 2020 sonunda yüzde 6.7’ye geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını tahmin ediyoruz” diyerek enflasyon karşısında teslim bayrağını çektiğini açıkça ilan etti.

Daha bu yılın ilk çeyreğinde, “İkinci çeyrekte enflasyon tek haneli rakamlara düşecek” iddiasını öne süren dönemin ekonomiden sorumlu bakanları Şimşek ve Zeybek, gelişmelere bakıp “Tam zamanında paçayı kurtarmışız” demiştir herhalde! Tabii, “Biz olsak böyle olmazdı” cakasını da satarak!

Döviz ve faiz döngüsündeki gelişmelere,Üretici fiyat endeksinin; (ÜFE) tüketici fiyat endeksinden (TÜFE) daha yüksek seyrettiğine,Ve temel tüketim maddelerinin en düşük düzeyde olması gereken yaz aylarında bile çarşıda pazarda cep yakmasına bakıldığında;

Önümüzdeki aylarda MB’nin “hedeflenen enflasyonu” birkaç kez daha revize etmesi kimse için sürpriz olmayacaktır!

ENFLASYON-ZAM KISKACI

Bu arada BOTAŞ da elektrik üreten termik santrallere verdiği doğal gaza yüzde 49.50 zam yaptı. Bu zam, konutlarda tüketilen elektriğe yüzde 9, sanayinin kullandığı elektriğe ise yüzde 14 olarak yansıdı. Dahası BOTAŞ santrallere verdiği doğal gazı dolardaki artışa bağlayarak; dolardaki her artışa göre elektriğe zam yapılmasının da yolunu açtı!

Öte yandan önceki gece, benzinin litresine 22, mazotun litresine de 14 kuruş zam yapıldı. Ancak bu zam ÖTV’den karşılanacağı için pompa fiyatlarına yansıtılmadı. Ama burada “Ne iyi akaryakıttaki artışı devlet karşılıyor” diye sevinilecek bir durum da yok. Çünkü bütün bu zamlar yine hazineden yani vatandaştan alınan vergilerle karşılanacak. Ki, bu yöntem; benzin mazot kullanmayan en yoksulların cebinden karşılandığı için, ÖTV’den de adaletsiz bir uygulamadır.

Elektriğe zammın, iğneden ipliğe her mala zam yapılması anlamına da geldiğini artık bildiğimize göre; doğal gaz-elektrik zammının vatandaşın tüketim mallarına yeni zamlar olarak yansıyacağını söylemeye bile gerek yok.

Dahası, (Elektrik zammı öncesinde de günlerce tartışılan) ekmek, süt, tereyağı, yoğurt, peynir, et gibi temel gıda maddelerine zamların da eli kulağında. Üstelik ekmeğe zammın çeşitli illerde yapılmaya başlandığı, İstanbul’da simidin bazı bölgelerde 1.75 kuruştan satıldığı da gelen haberler arasında.

ZAMLARA KARŞI MÜCADELE VE ‘EK ZAM’ TALEBİ

Merkez Bankasının (MB), ocak ayında 7.9 olarak belirlediği enflasyon hedefini önceki gün revize ederek 13.4’e çıkarması, enflasyon hedefinin yılbaşındaki hedefiyle kıyaslandığında yaklaşık yüzde 70’lik bir sapmaya karşılık gelmektedir.

Elbette bu sapma, MB’nin enflasyonun kontrolünü elden kaçırdığının ifadesidir. Ama çarşı pazarda emekçi, yüzde 50, yüzde 100’lük fiyat artışları karşısında MB’nin yüzde 13.4’ünü ciddiye alamıyor.

MB’nin enflasyon hedefi bir yana, gerçek tablo yeni talepleri dayatmaktadır. Şöyle ki;

1- Yılın başındaki 7.9’luk enflasyon hedefi baz alınarak yapılan asgari ücret zammı şimdi en azından 13.4’lük enflasyon hedefine göre yeniden belirlenmelidir. Bu yeniden belirlemeyi yıl başına ertelemek, asgari ücretlinin soyulması anlamına gelir.

2- Yılın başında ya da önceki yılın sonlarında “Hedeflenen 7.9’luk enflasyon” baz alınarak yapılan TİS’lerdeki ücret belirlemeleri, yeni enflasyon hedefine göre yeniden belirlenmelidir. Aksi halde bu sözleşmeler patronların işçiyi daha çok sömürmesi, devletin de işçiden ek vergi alması anlamına gelecektir.

3- Sermayenin az çok gerçekleri ifade eden sözcülerinin de zaman zaman itiraf ettikleri gibi, “Enflasyon yoksuldan alıp zengine vermenin en kestirme bilinen yolu”dur. Bu yüzden de hızla yükselen enflasyon, tüketim mallarının fiyatlarındaki genel artışı, toplumdaki gelir uçurumunu büyütmekle kalmaz, emekçiler için yaşamı da hızla ve her geçen gün daha da acı verici hale getirir. Bu yüzden de emekçilerin zamlara, vergi artışlarına karşı mücadelesi; sistemin krizinin yol açtığı yıkımlara  ve emekçilere fatura edilmek istenen acı reçetelere karşı da mücadeledir.

Başka bir söyleyişle, bugün enflasyonda sapma -MB’nin de kabul ettiği gibi- yüzde 70’lere varıyorsa, bu oran; emeği ile geçinen, ücret ve maaşları “Beklenen enflasyona göre” belirlenen tüm emekçi kesimlerin ücret ve maaşlarının yeniden belirlenmesini, “Ara protokollerle ek zam yapılmasını” gerektirecek büyüklükte bir orandır.

GÜNÜN GÖREVİ: EMEKÇİLERİN BİRLEŞİP HAREKETE GEÇMESİDİR

Bugüne kadarki emek mücadelesi deneyimleri  de göstermektedir ki bu tip durumlarda; “Enflasyon şu kadar oldu”, “Ücretimiz eskisi kadar bile yetmiyor”, “Fiyatlar başını aldı gitti”, “Öldük, bittik”,... türü yakınmaların sermaye ve onun temsilcileri, bakanları ve başkanlarının nezdinde ciddi hiçbir karşılığı yoktur. Tersine onlar, sistemin hangi faturası varsa bunu ezilmiş, canının derdine düşürülmüş emekçiye yıkmakta bir an bile tereddüt etmezler.

Bu yüzdendir ki “durum tespiti” yapmak, olup biteni bir entelektüel tartışmayla sınırlamak, sadece egemenlerin işini kolaylaştırır.

Tersine bugün sorun;

Zamlara ve yeni vergilere karşı zamların geri alınması ve sistemin emekçilere biçtiği faturanın kabul edilmemesidir.Üretim ve hizmet birimlerinde işçileri, emekçileri “ek zam talebi” etrafında birleştirerek; toplumun en örgütlü kesimlerinin mücadeleye sevk edilmesi sorunudur.

Burada görev birinci derecede rol oynayan sendikalara ve emek örgütlerine düşmektedir. Ama elbette sendikaların bugünkü durumu dikkate alındığında; asıl rol işçilerin, emekçilerin ileri kesimlerine, her konfederasyondan mücadeleci sendikacılara, sınıf partisine ve emekten yana bilim insanlarına düşmektedir. 

Kısacası enflasyon, döviz ve faizler eksenindeki gelişmeler karşısında; işçi ve emekçi mücadelenin örgütlenmesini, talepler etrafında birleştirilip harekete geçirilmesini günün en önemli görevi haline getirmiştir.

Çünkü her şey emekçilerin kendi başlarının çaresine bakmak zorunda olduğunu gösteriyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa