30 Temmuz 2018 00:29

Suriye-Kürt diyaloğu ve İdlib operasyonu!

Suriye-Kürt diyaloğu ve İdlib operasyonu!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Suriye rejimi ile Kürtlerin en önemli bileşeni olduğu Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) siyasi yapılanması olan Demokratik Suriye Meclisi (MSD) arasında resmi görüşmeler başladı. 26 Temmuz’da Şam’da yapılan görüşmelerin ilk turundan sonra MSD, “Şam yönetimiyle müzakerelerin ilerletilmesi ve şiddetin sona ermesi konusunda anlaştıkları” açıklamasını yaptı. Bu açıklama Kürtlerin statüsünün ve Suriye’nin geleceğinin siyasi müzakere yoluyla belirlenmesi konusunda bir mutabakata işaret ediyor. Ancak bu mutabakat, bu müzakere sürecinin her iki taraf içinde oldukça zorlu geçeceği gerçeğini değiştirmiyor. Çünkü Kuzey Suriye-Rojava’nın önemli bir bölümünde yönetimi ellerinde bulunduran Kürtler (SDG),  federatif ya da geniş yetkileri olan bir özerklik isterken Suriye rejimi de sınırlı bir özerkliğe dayalı bir çözümü zorluyor.

Tüm zorluklarına rağmen başlayan görüşme süreci ile ilgili söylenebilecek ilk şey, bu sürecin Suriye’de siyasi çözüm yönünde atılmış oldukça önemli bir adım olduğudur. Daha önce konuyla ilgili yaptığımız değerlendirmelerde bu müzakerelerin bir sonuca ulaşması bakımından Trump ve Putin arasındaki görüşmelerin belirleyici bir rolü olacağını belirtmiştik. Dolayısıyla Trump ve Putin arasında 16 Temmuz’da Helsinki’de yapılan görüşmede çerçevesine dair belirsizlikler devam etse de iki liderin Suriye’de Esad’lı bir geçiş konusunda anlaştıkları haberlerinin her iki tarafın-Kürtlerin ve Esad’ın işini kolaylaştırdığı kesindir.

Burada bu görüşme sürecinin Kürtler için önemine dair şunu da belirtmek gerekiyor: Kürtler, bugün askeri olarak büyük oranda ABD’ye bağımlı olsalar da Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin ‘bağımsızlık referandumu’ ve Afrin operasyonu sürecinde ABD’nin kendilerini yüzüstü bırakması ve en son Menbic konusunda Türkiye ile işbirliği yapması-ki, bu tutum, Türkiye’yi karşısına almamak için Kürtlerin istemediği başkaca adımlar atabileceğini de gösteriyor- Kürtlerde ABD’ye karşı belli bir güvensizlik yaratıyor. İşte bu nedenle başlayan görüşmelerin Kürtler için ABD’ye bağımlılıklarını azaltmak ve kendilerine yeni hareket alanı yaratmak gibi bir anlam ve önemi de var.

Tam da bu noktada MSD Eş Başkanı İlham Ehmed’in Reuters’e verdiği röportajda olası İdlib operasyonu ile ilgili söylediklerini hatırlatmak gerekiyor. Ehmed, bu röportajında “Kürt savaşçıların İdlib’de düzenlenecek bir harekâta Suriye ordusunun yanında katılabileceğini ve Şam’la Türkiye’ye karşı daha kapsamlı bir işbirliği yapabileceklerini” söylüyordu. Bilindiği gibi Suriye lideri Esad geçen hafta yaptığı bir açıklamada Suriye’nin güneyindeki Dera ve Guta’daki operasyonlardan sonra öncelikli hedeflerinin İdlib olacağını ilan etmişti. Bu açıklamalardan iki sonuca ulaşmak mümkün: Birinci olarak, belirttiğimiz gibi Kürtlerin ABD’ye bağımlılıklarını azaltmaya ve kazanımlarını büyük oranda borçlu oldukları ‘üçüncü çizgi’ olarak adlandırdıkları denge siyasetine dönmeye çalıştıkları söylenebilir. İkinci olarak, kapıdaki İdlib operasyonu, Türkiye’nin Suriye’deki varlığının giderek daha fazla tartışma konusu olacağını haber veriyor.

Peki, olası İdlib operasyonunun Kürtlerle birlikte yapılması mümkün mü?

Eğer Suriye rejimi bu konuda tek başına karar verebilseydi, bu soruya rahatlıkla ‘evet’ yanıtını verebilirdik. Ancak Suriye rejiminin politikasını büyük oranda Rusya belirlediği/belirleyeceği için bugün için olası İdlib operasyonunun Kürt savaşçılar-DSG ile birlikte yapılması zor görünüyor. Çünkü bu operasyona Kürt güçlerinin katılması, Rusya’nın Suriye’de Türkiye ile sürdürdüğü işbirliğinin sonunu getirebilir. Başka bir deyişle Rusya, Türkiye ile karşı karşıya gelmemek ve Türkiye ile işbirliğini sona erdirmemek için bu operasyona Kürt güçlerinin katılmasını istemeyecektir. Tıpkı, Afrin operasyonu sürecinde Afrin’in Türkiye ve ÖSO’nun eline geçmesini istemeyen Suriye ve İran destekli milis güçlerinin Afrin kent savunmasına katılmasını engellediği gibi. Rusya, önünde sonunda Türkiye ile karşı karşıya geleceğini görse de Suriye’de gidebileceği son noktaya kadar süreci Türkiye ile birlikte götürmek istiyor. Çünkü bu politikanın Rusya için, NATO üyesi bir ülkeyi (Türkiye) bölgede (Ortadoğu) kendi dayanaklarını güçlendirmek için kullanmak gibi bir karşılığı bulunuyor. Güney Afrika’da yapılan BRICS zirvesinde Putin ve Erdoğan arasındaki ‘muhabbet’in kerametini de bu politikada aramak gerekiyor.

Sonuç olarak, hangi güçlerin katılımıyla ve nasıl yapılırsa yapılsın İdlib operasyonu, Türkiye ve desteklediği cihatçı gruplar için Suriye’de sonun başlangıcı anlamına geliyor. Öte yandan Suriye rejiminin Kürtlerle başlayan müzakere süreci, Kürtlerin her türlü kazanımını sürdürdüğü çözümsüzlük politikası için bir tehdit olarak gören Erdoğan iktidarının işini daha da zorlaştırıyor. Anlayacağınız ABD ile Rahip Bronson krizi yaşayan ‘başkan’ için Suriye cephesinde de işler pek yolunda gözükmüyor!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...