Halkın her talebinin tek muhatabı 'tek kişilik hükümet'tir
Fotoğraf: Envato
9 Temmuz günü, yemin ederek resmen göreve başlamasından beri, Cumhurbaşkanının bakanlıklara kimi atadığı ve atanların nasıl bakanlık yapacağı tartışılıyor. Ancak geçen süre içinde görüldü ki, bakanlıklara kimlerin atanmasının, “ofisler” ve “kurulların” başına kimler getirilmesinin hiç bir kıymetiharbiyesi yoktur. Çünkü, Cumhurbaşkanı yargının bağımsızlığı ile ilgili az çok ne varsa oların tümün üstüne aldıktan ve yasamanın yetkilerini de eline alıp Meclisi bir göstermelik konuma düşürdükten sonra şimdi de her gün birkaç kararname ile;
- TSK’de her rütbedeki atamalarından yüksek yargıdaki atamalara,
- Bakanlıklara atanacak bürokratlardan elçiliklere yapılacak atamalara, valilere, kaymakamlara kadar idarecilere,
- TMSF, RTÜK, TRT, YÖK, THY, Türkiye Varlık Fonu, devlet bankaları, gibi kurumların yönetim ve denetimine,
- Sendikaların, odaların, çeşitli meslek örgütlerinin emek örgütlerin denetlenmesine,
- Kamu ile yapılan TİS’lerde ve Asgari Ücret Tespit Komisyonunda devletin nasıl yer alacağı,
- Grevlerin artık sadece cumhurbaşkanının imzasıyla yasaklanması,
- Resmi ve “sivil” az çok bir güce sahip kurumlar ve örgütlerin denetimine, grevlerin yasaklanmasına kadar her yetkiyi elinde toplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözcüğün gerçek anlamıyla gerçek bir tek adam olacağını gösterdi.
BAKANLAR, OFİS VE KURUL BAŞKANLARI YETKİSİZ ELEMANLAR
Son bir-bir buçuk aydan beri, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin, merkezinde cumhurbaşkanının bulunduğu, etrafında “ofisler”, “kurullar” ve “bakanlar”ın olduğu bir “teşkilat yapısı”nın propagandası yapılıyor. Ama gerçekte, ortada bakanların oluşturduğu, ülke sorunlarını tartışıp kararlar alan bunların hayata geçirilmesi için devletin çeşitli kurumlarını harekete geçiren bir “hükümet” ya da “bakanlar kurulu” yoktur. Dahası “bakanların” ve, “ofisler” ve “kurullar”ın da hiçbir konuda kendi başlarına kararlar alması söz konusu değildir. “Ofisler” ve “kurullar“ "teknik çalışma” amaçlı olarak oluşturulurken, “bakanlar” da bakanlıklarıyla ilgili sorunları cumhurbaşkanına sunacak, ondan alacakları direktifleri doğrultusunda bakanlığın bürokrasisini harekete geçireceklerdir.
Kısacası “ofisler” ve “kurullar” danışmanlık hizmeti verirken, “bakanlar” ise, cumhurbaşkanının “özel kalemleri”, “özel sekreterleri" olmayı aşmayan bir pozisyonda kalmaktadırlar.
Çıkarılan kararnameler de bu tek adamın tek başına ülkeyi, sınırsız yetkilerle, hiçbir denetime tabii olmaksızın yönetmesi için çıkarılmaktadır.
BÜTÜN YETKİ TEK ADAMDA TOPLANDI
Sitemin böyle, bütün yetkilerinin cumhurbaşkanında toplanması, sınıflar mücadelesinde talep sahibi toplumsal kesimlerle arasındaki ilişkiyi de çıplak, dolayımsız hale getirmiştir. Teferruattan arındırırsak, bundan böyle artık;
- Kredilerdeki durmadan yükselen faizden, bankaların kendisini iflasa sürüklediğinden şikayet eden esnaf, zanaatkar, ticaretle geçinen orta sınıf,
- Enflasyondan, fiyatların çılgın biçimde yükselişinden, pahalılıktan, geçim sıkıntısının dayanılmaz boyutlara varmasından bunalan işçiler, kamu emekçileri, emekliler, ...her kesimden emekçiler,
- İşsizlik, yoksulluğa mahkum edilmiş, ianeyle geçinmeye zorlanan emekçiler, gelecek güvencesi talebi olan her emekçi kesimden gençlik yığınları,
- Sağlıkçıya şiddete varan ve özelleştirme ile paralı sağlık kıskacı arasına sıkıştırılmaktan bunalan, parasız, kaliteli bir sağlık hizmeti talep eden her çevre, her vatandaş,
- Eğitimin bir işkenceye dönüştürülmesinden yakınan eğitimciler, veliler, öğrenciler, ülkenin laik, demokratik, ana dilinde eğitimden yana olan herkes,
- Eşit hak talebi mücadelesi kadına yönelik şiddete karşı mücadele içindeki kadınlar,
- Kendi talepleriyle mücadele eden; “hak eşitliği”, demokrasi ve özgürlük isteyen, Kürt sorununun barışçıl biçimde çözülmesini isteyen Kürtler,
- Mezhepçiliğe karşı çıkan ve devletin mezhepler karşısında eşit mesafede durmasını isteyen Aleviler,
- Ülkede insan haklarının, demokrasinin ve özgürlüklerin geliştirilmesi, barış içinde bir Türkiye ve dünya için mücadele eden aydınlar, ilerici demokrat güçler, ülkenin “tek adam rejimi”ne sürüklenmesini istemeyen her çevre, her vatandaş... Artık bilmelidir ki; bu talepleri yerine getirmesi için kapısına dayanacağı ne bu taleplerinizi dikkate alarak bunu için anayasal ve yasal düzenlemeler yapacak yasama gücü kalmış bir Meclis, ne taleplerinizi dikkate alabilecek bir hükümet ne de taleplerinizi dikkate aldığında bir şeyler yapma yetkisine sahip bakanlar yoktur.
Tersine irili ufaklı taleplerinizle ilgili her yetki, her imkan, “tek adamın elinde” toplanmıştır.
Bu yüzden de artık dayanılacak kapı, “tek adamını kapısı”dır. İster demokrasi ve özgürlüklerle ilgili mücadelenizin, ister eğitim ve sağlık, ister işsizlik ve yoksullukla ilgi talepleriniz ister yasaklanan görevinize bir müsebbip aradığınızda, dayanacağınız kapı artık; “Saray”ın kapısıdır!
‘TEK ADAM’ YÖNETİMİ= ‘TEK KİŞİLİK HÜKÜMET!’
Nitekim bütün bu tartışmalar içinde “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” denerek asıl özelliği saklanan yönetimin karakterini açıkça ifade eden bir ad da bulunmuştur! Bu adı bulma şerefi de sistemin içinden, bu sistemin en radikal savunucularından olan birisi; 1980’lerin TKP’lisi, 2010’ların “yetmez ama evet”çisi şimdilerde ise Cumhurbaşkanının en sözü geçen başdanışmanlarından Mehmet Uçum’a nasip olmuştur.
Başdanışman Uçum, CNN TÜRK’ten Hande Fırat’a verdiği, “tek adam rejimi”ni her bakımdan savunduğu röportajda, resmi adı “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” olan “tek adam rejimi” yönetimini, hiç çekincesiz; “tek adam hükümeti” olarak tanımlıyor.
Böylece artık anlıyoruz ki, artık ülkede “tek adam yönetimi” pratikte bir “tek kişilik hükümet”tir ve yönetimin akıldaneleri de aktörleri de böyle olduğunu kabul etmekte bir sakınca görmüyorlar. Bu yüzden de bir talebi olan her T.C. vatandaşı, daha yaşanır ve barış içinde bir Türkiye ve dünya için mücadele etmek için kurulmuş her mücadele örgütü, ülkenin iç ve dış politikası ile ekonomik politikası ya da sınıfsal talepleri için tek muhatap olarak kalan “tek adam”ın, “Tek adam hükümeti”nin kapısına dayanmaları tek çıkar yoldur!
- Özak Tekstil işçileri ve BİRTEK-SEN’in asıl suçu ne? 27 Mart 2024 05:05
- Seçime 1 hafta kala AKP ve Erdoğan emekçilerle karşı karşıya! 24 Mart 2024 05:20
- Yüz binler alanlardan seslendi: Barış istiyoruz ve biz buradayız! 21 Mart 2024 05:45
- Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı’nda ‘seçimi götürmek’ için her yol mübahsa! 19 Mart 2024 12:00
- İçinde Gazze olan sorular bile yasaklanırken NATO’ya ve AB’ye selam ne anlama geliyor? 16 Mart 2024 05:05
- İşçi gazetesi, sınıflar mücadelesinin en ön cephesindedir 13 Mart 2024 05:15
- İktidar ‘İstanbul’u alma’, muhalefet yurttaşın ‘stratejik oy’ kullanması peşinde! 09 Mart 2024 05:15
- Partisini motive edemeyen Destici, sorununu ‘Ebu Bevval’ olmakla mı aşmaya çalışıyor? 17 Ocak 2024 04:11
- Tüm emek güçleri için ‘haydi mücadeleye’ dönemi! 14 Ocak 2024 04:55
- Erdoğan, Murat Kurum’u neden İBB’nin adayı yaptı? 10 Ocak 2024 05:00
- İş yerleri kaynıyor; mevsim kış ama havada ‘işçi baharı’ kokusu var! 07 Ocak 2024 04:58
- Lübnan ve İran’daki saldırılar İsrail-Filistin Savaşı’nda neye işaret ediyor? 05 Ocak 2024 04:57