22 Temmuz 2018 00:50

Müslüm’den Adnan’a; kader ağları örünce!

Müslüm’den Adnan’a; kader ağları örünce!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçtiğimiz günlerde bir operasyonla her şeyine el konulup tutuklanan Adnan Oktar, namı diğer Adnan Hoca, bir zamanın Müslüm Gündüz’üne benzemiyor mu? Fiziken değil tabii; o otantik giysileri içinde heybetli mi heybetli Müslüm’ü, oturduğu ‘taht’ta “kediciklerinin” karşısında ‘bilge kişi’ rolüyle imaj satan ufak tefek Adnan’a benzetmek ne mümkün. Yaşam biçimlerinde de en küçük bir benzerlik olmadı. Kıt kanaat geçinen, bir çorbaya razı Müslüm Gündüz ile o ışıltılı konformist vitriniyle Adnan Oktar’ın ne benzerliği olabilir ki? 

Benzerlik kaderlerinde! Değişen koşullarda egemen olan “müesses nizam”ların değişen ihtiyaçlarına yönelik uygun ‘malzeme’ olma hasebiyle kullanılmalarında...
*** 
28 Şubat’a giden günlerde çık(arıl)mışlardı piyasaya Aczmendiler. Uzun saçları sakallarıyla, sırtlarında abalar, ellerinde asalarla... 

“Bu kefere laik düzenin miadı dolmuştur artık” diyordu başlarındaki Müslüm Gündüz. Elazığ’ın gakkoşu, bir döneminde alkolle de epeyce haşır neşir ‘alemci’ Müslüm, tarikat lideri olarak ortalığa düşmüştü. Toplasan 2 yüz kişiyi bulmaz bir zavallı garibanlar topluluğu, “Laik-Kemalist devleti ha yıktı ha yıkacak” bir büyük ‘tehdit’ olarak televizyon ekranlarından düşmüyordu. Sonradan eklenen “Fadime” mizanseni ve Ali Kalkancı vakasıyla köpürtülen sürecin, 28 Şubat’ın zemin imalatına dair olduğu çok geçmeden anlaşıldı. 

Dönemin ‘müesses nizam’ının ‘restorasyon’ hamlesinde en ‘ucube’ düşman örneği görünür kılınıyordu. Ankara’ya yürümeye başlamış karateci, sopalı, huhucu ‘yakın tehdit’e karşı çare Genelkurmay’daydı artık! 28 Şubat, Müslüm Gündüz’ün kafasındaki sarık, omuzundaki abayla örtünüyordu. Aczmendiler, en ‘rijit’, en ‘otantik’, en ‘korkutucu’ irtica anlayışının figürleri olarak seçilmişlerdi. Ve aslında en ‘çerez’, en ‘kolay’ figürlerdi onlar. Püfleyince hemen sönen titrek bir mum ateşi misali, evlerine dağılıp gittiler zaten. Olan Müslüm’e oldu! 

Büyük sermaye güçleriyle siyasal uzantılara da sahip diğer tarikat ve ‘cemaatler’ de Aczmendilerin hedef alınmasına hiç itiraz etmemişlerdi. 
***
Adnan Oktar grubunun akçeli işleri, gayrı meşru yöntem ve ağları, ABD’deki bazı evangelist çevrelerle ilişkileri falan, epeyce konuşuluyor zaten, tekrara gerek yok. Ama şu söylenmeli; bunların ‘dindarlık biçimi’, 28 Şubat’tan çıkarılan derslerle birlikte, ‘müesses nizam’ın eleğinden geçebilecek bir kıvam ve formattaydı. Kendine özgü ‘modern’ ve de otantik dini vecibelerin kabul edemeyeceği biçimler ile ‘dindarlık’ bir arada yaşanabiliyordu! Dekolte giyinmiş, kozmetik endüstrisinin çarkından geçmiş, burnu dudakları kesilip biçilmiş ‘kedicik’ dans ederken, Hoca’sından, “dinine çok sadık biridir, maşallahhh” övgüsüyle taltif edilebiliyordu. Hem dindar olmak hem de böyle ‘ışıltılı’ ve ‘şık’ yaşayabilmek mümkündü! 

Diğer İslami çevrelerin, bu durumdan çok da rahatsız olduğu söylenemezdi. ‘Laik’ ağırlıklı Türkiye’de Adnan Oktar’ın bu ‘aykırı ritüelli’ dindarlığı bile işlerine geliyordu aslında. Din denilsin de nasıl denilirse denilsin misali... Aynı tarlaya ekmekti sonuçta.
*** 
Yıllar geçti ve artık siyasal İslam iktidarda! 

28 Şubat çoktan mazi oldu. 

‘Müesses nizam’ değişti, değişiyor... Örtülere, takiyyeye, kamuflaja gerek yok artık. Hele böylesi ‘ışıltılı-renkli’ versiyonlara hiç gerek kalmadı. Binbir türlü filim fırıldakla edinilmiş mal mülk, ‘sıcak para’ ise kısa günün kârıydı adeta. 

28 Şubat’ın malzemesi Aczmendilere İslami çevrelerden kimse üzülmemişti, şimdi de Adnan efendiye kimse ağlamadı! O, derdest edildiğinde, neye uğradığına şaşırmış halde, “bundan Cumhurbaşkanımın ve Soylu’nun haberi yok” diye dursun, gerçekten iktidar olmak böyle bir şeydi işte! 

28 Şubatçı rejim, Aczmendi Müslüm’ü görünür kılarak ‘restorasyon’a malzeme etmişti. Şimdi ‘tek adamcı’ rejim bugüne kadar  bilinen ama idare edilen Adnan Oktar ve şebekesini tepeleyerek, başka boyutların yanında, “dini bu rezillerden öğrenmeyin” uyarısında da bulunmuş oluyor. 

Nerede öğrenilsin peki? 

Her mahallede her sokakta pıtrak gibi biten Kuran kursları, İmam Hatipler, Diyanet etkinlikleri, daha ‘yerli’ tarikat ve cemaatler, vb. ideolojik-kültürel kurumsallaşma ağları bunun için var ya işte! Değerini bilin! 

İktidar olmuş siyasal İslam’ın Oktar gibi ‘kedicikli’ takiyye yapan unsurlara ihtiyacı yok artık. 

Ez cümle, Adnan Oktar operasyonu, iktidarın ‘dini’ yönlendirme politikasını tahkim etmenin bir parçasıdır da.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...