21 Temmuz 2018 01:00

Ekonomik ve siyasi riskler

Ekonomik ve siyasi riskler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Halkımızın siyasi tercihlerinin şekillenmesinde toplum-siyaset ilişkisinin sağlıklı kurulmadığı kanısındayım. Bu kanımı güçlendirecek en önemli kanıt, siyasi erkin devamlı vurguladığı ve bu sistemle oldukça başarılı şekilde uzattığı siyasi yaşamının desteği olarak görülebilecek istikrar söylemidir. Söz konusu yanlış algılamanın nedeni bizatihi yanlış yönlendirmedir. Halka yansıtılma ve savunulma biçimi ile istikrar, içi boşaltılmış olarak ve yanlış adlarla siyasi pazarlama aracı olarak kullanılmaktadır.

İstikrar olgusu ekonomi ile ilgilidir. İş çevrelerinin istikrar konusunda ısrarlı olması anlaşılabilir bir durumdur. Ne var ki, kısa dönemli istikrar anı ile orta veya uzun dönemli istikrar süreci birbirine ters olarak gelişebilir. Şöyle ki, bir uzun istikrar döneminin her kesiti kaçınılmaz olarak istikrar anını yansıtır. Buna karşın, her istikrar anının, uzun dönemde istikrarlı dönemi oluşturması söz konusu olmayabilir. Baskılayıcı ve yönlendirici önlemlerle anlık istikrar dönemleri oluşturulabilir, fakat böylesi yüzeysel istikrar dönemleri orta ve uzun dönemlerde mutlaka istikrarsız süreçlere gebedir. Son iktidarın baskılama yöntemleri ile sürdürdüğü ve başat slogan olarak siyasal propaganda aracı olarak kullandığı istikrar söylemi iktidar partisinin siyasi yaşam süresini uzatmada yararlı olmuş, fakat ekonominin bugünkü açmazlar ve istikrarsızlıkla karşı karşıya kalmasına yol açmıştır.

Geçtiğimiz 17 yıl içinde tanık olduğumuz istikrar dönemlerinin son aşamada kısa sürede çözülmesi zor görülen istikrarsızlığa dönüşmesi salt ülke içi işleyişle anlatılamaz ve anlaşılamaz. Şöyle ki,yüzeysel istikrarın anahtar basamağı olan baskılı kur uygulaması, bilinen sebeplerle içte sermaye çevreleri ve siyasi yapı ile birlikte dışta atıl serseri paranın fevkalade işine gelmiştir. Ne var ki, söz konusu üçlünün yararlandığı durum halkımızın tüm geri kalan bölümünün aleyhine sürdürülmüştür. Öyle ya, baskılı döviz kuru demek, dış ürünleri ucuza almak, kendi ürünlerimizi ise pahalıya satmak demektir. Kısacası, amiyane ifadesiyle, bu süreçte dış ticarette yabancıları tam bir şark kurnazlığı ya da aymazlığı ile (Kurnazlık, zeka değil aymazlıktır!) kandırdığımızı zannederken alt katmanlarda oluşan erimeyi göremedik, daha doğrusu işin kaymağını yiyenler halka göstermedi. Uluslararası işlemlerde kurnazlık olamayacağına göre, altta seyreden başka bir mekanizma bu aymazlığımızı bize ödetiyordu ya da, bir gün tahsil edilmek üzere hesabı deftere geçiyordu. Nitekim kurun baskılandığı dönemde nominal faizin üzerinde yüksek reel faizle dış ve iç para babalarına (Siyasi iktidar bunları bir başka adla yeriyor ya da öyle gözüküyor!) muazzam faiz ödedik, şimdilerde de birikmiş borç ve ani yükselen dövizle yaşadığımız toz-duman arasında, kimin kimi kazıkladığını ancak anlamış oluyoruz (acaba!). İşte, sevgili okuyucularımız, sermaye-siyaset-dış fonlar üçlüsünün halkımıza karşı derin sevgi tezahürü maalesef bu şekilde tecelli etmiştir! Bu koşullar altında halkımızın gösterdiği oy cömertliğinin altın harflerle tarihe yazılacak hikayesi ise gelecek nesiller tarafından ibretle okunacaktır!

Diyelim ki, derin ekonomik süreçler halk tarafından anlaşılamaz, anlaşılması beklenmez de. Ancak bizzat halkın gözünün önünde cereyan eden, hatta halkın şiddetli tepki koyduğu, gösteriler esnasında güvenlik güçleri ile olumsuz anlar yaşadığı durumlar için söylenecek hiçbir mazeret bulunmazken, oluşan siyasi tercih tablosunun açıklanması olası değildir. Son dönemde şeker fabrikalarının özelleştirilmeleri ve buna yönelik halkın tepkisi ve tepkinin ertesinde sergilediği siyasi tercih ortadadır. Siyasi kadroyu kendisine hizmetle ve hesap vermekle yükümlü görmek durumunda olan bilinçli halkın çok daha farklı davranması gerekirken, ara sıra ses çıkarmakla beraber, siyasi tercihini değiştirmemesi halkın siyaseti algılama sorunsalı ile ilgilidir. Öyle anlaşılıyor ki, bu durum halkın siyaset-toplum ilişkisini yönetimsel olgu olarak değil de, aile ya da aşiret benzeri doku bağlamında algılamaktadır. Birincisi rasyonel algılama ve davranışsal model olarak görülürken, ikincisinin sağlıklı yaklaşım olduğu savlanamaz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...