16 Temmuz 2018 01:00

Resmi gazete aboneliği

Resmi gazete aboneliği

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Birkaç gündür Resmi Gazete dışında gazete okuyamaz oldum, olduk hep birlikte. Darbe girişimi sonrası OHAL ilanının ardından kararnamelerle düzenlenen hayatımızın, girişimin ikinci yılında Türkiye Cumhuriyeti bürokratik yapılanmasının tümden değişimiyle karşı karşıya olduğu bir dönemdeyiz. Kamu kurum ve kuruluşlarından 100,000’in üzerinde kamu çalışanının ihracı ile birlikte tüm yönleriyle kavranması gereken bu dönüşüm sürecini incelikli bir değerlendirme süzgecinden geçirmemiz zorunlu görünüyor. 

Çalışma alanım nedeniyle bu kurumlar içinde yakından ilgilendiğim ikisi, Adli Tıp Kurumu ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu düzenlemeleri öncelikle anlamaya çalıştıklarım oldu. Tek tek Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri üzerinden önceki mevzuat ile değişiklikleri karşılaştırmak kolay değil. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun Başbakanlık ile ilişkili iken artık Adalet Bakanlığı yapılanması altında yer alacağını, kurumun başkan ve üyelerinin de Cumhurbaşkanı kararı ile atanacağını 3 numaralı kararname ile öğrendik örneğin. BM İşkenceye Karşı Sözleşmeye ek Seçmeli Protokolün 2011 yılında onaylanması ile bir yıl içinde kurulması gereken bağımsız ulusal izleme mekanizmasının yerine oldukça gecikmeli olarak ikame edilen bu kurumun Başbakanlığa bağlı, kurulun 8 üyesi Bakanlar Kurulu ve 3 üyesi Cumhurbaşkanı tarafından seçilirken bağımsızlığının mümkün olamayacağını söylerdik. Bugün itibarıyla Adalet Bakanlığı bünyesinde yeni tabirle tümden iltisaklı izleme mekanizmamız hepimize hayırlı olsun. Zaten milletlerarası antlaşmaları feshetme yetkisi de Cumhurbaşkanımıza devredildiğine göre bu düzenlemeyle seçmeli protokol de feshedilmiş oluyor anladığım.

Adli Tıp Kurumu’na gelince, asistanların dahi iltisaklı bulunarak ihraç edilmesinin ve epey bir tutuklamanın ardından tıpta uzmanlık sınavından 40’ın üzerinde puan alanların başvuru hakkı kazanması ve mülakatlarla içeriğinde hayli değişikliğe gidilmişti. Kurum tüm gelmiş geçmiş iktidarların gözbebeği olmuştur, bilirim. Ne de olsa ayakların üzerinde zıplayarak meydana gelebilen taban morluklarından ıslak imzalara, çok elverişli olanaklar sunar gerekli zamanda cezalandırma ya da cezasızlık mekanizmaları için. On yıllarca bir bilgisayarın doçentlik jürilerinde hep aynı isimleri seçmesi, ne hikmetse bu jürilere beni hiç ama hiç yerleştirememesinin ardından alanımızın akademik yapılanması ne denli sorgulanmaya muhtaç ise, son iki yıl içinde yapılan değişiklikler de o kadar araştırma gerektiriyor. Adli Tıp Kurumu’ndaki değişime ilişkin yasal zemin ise şimdilik 3 ve 4 numaralı kararnameler ile oluşturulmuş gibi görünüyor. Öncesinde hem Kurum Başkanı hem de İhtisas Kurul ve Daireleri Başkanları ile İhtisas Kurulu Üyeleri Adalet Bakanlığı önerisi, Adalet Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanının onayı ile atanırken, artık bu üçlü onay mekanizması yalnız İhtisas Kurulu Başkan ve Üyeleri için söz konusu. Kurum Başkanı doğrudan Cumhurbaşkanının kararı ile atanıyor. İhtisas Dairesi Başkanları nasıl atanacak, bulamadım henüz. Önceki Adli Tıp Kurumu Kanunu’nda “atama” başlıklı bir bölümde tüm atama usulleri ayrıntılı olarak yer alırken, 4 numaralı kararnamede böyle bir bölüm yok. Atamalar tüm üst düzey kamu görevlileri için 3 numaralı kararname ve ekleriyle tanımlanmış. 

Adli Tıp Kurumu’na ilişkin önemli bir değişiklik de başvuru kabulüne ilişkin. Daha önce yalnız mahkeme, hakimlikler ve savcılıklarca başvurular kabul edilirken, artık kurumun uygun bulduğu kamu kurum ve kuruluşlar da görüş almak için kuruma başvurabilecek. Yeni bir uygulama olacağı için ne tür başvuruların kabul edileceğini kestirebilmek zor ama kamu çalışanlarının çalışmasına engel hallerin tespitinden tutun da, belge incelemelerine, yargıyı devre dışı bırakabilecek bir dizi olasılık düşüverdi aklıma maddeyi okuyunca. İki yeni ihtisas kurulu kurulacağını epeydir duyuyorduk, hatta Kurum internet sayfasında Ocak 2018’de çalışmaya başlayacaklarından da haberdardık ama anlaşılan kararname bekliyormuş. Bu kurullar sağlık ortamına ilişkin ipuçları da aynı zamanda, çünkü tıbbi uygulama hataları ile ilgili kurullar. Sağlık ortamındaki aksaklıkların önlenmesine değil, cezalandırıcı adalet ile hasıraltına süpürülmesine vesile olacak mekanizmalar yerine hasta güvenliğini önceleyen ve aksaklıkların tüm çıplaklığı ile ortaya konması, giderimi üzerinden işleyecek mekanizmalara ihtiyacı yok saydığımızı baştan kabul etmiş oluyoruz böylece.

Bu inceleme daha uzun sürer, epeyce bir tartışma ve ortak akla da ihtiyaç var ama gözüme ilk çarpanları paylaşayım dedim. Yeni rejim hayırlı olsun!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...