16 Temmuz 2018 00:58

Suriye’nin Kürtlerle müzakere süreci ve olası sonuçları

Suriye’nin Kürtlerle müzakere süreci ve olası sonuçları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Suriye’nin güneyinde cihatçı grupların elindeki son kent olan Dera’da rejim güçlerinin kontrolü ele geçirmesinden sonra dikkatler ülkenin kuzeyine çevrilmiş durumda. Çünkü gelinen yerde Suriye’de olası bir siyasi çözüm ve normalleşme, büyük oranda kuzey bölgelerindeki belirsizlik ve parçalı durumun nasıl sona erdirileceğine, daha doğrusu sona erdirilip erdirilemeyeceğine bağlı hale gelmiş bulunuyor. 

Bugün Suriye’nin kuzeyinde denetimin kimin/hangi grupların elinde bulunduğuna bakılarak üç farklı bölgeden söz edilebilir. Birincisi, cihatçı grupların ve el Kaide’nin Suriye’deki kolu el Nusra’nın devamı olan Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) denetiminde bulunan İdlib kenti. Türkiye’nin Astana Anlaşması sonrasında ‘çatışmasızlık bölgesi gözlemcisi’ olarak askeri güç bulundurduğu İdlib, Halep’ten Duma ve Dera’ya kadar ellerindeki bölgeleri rejim güçlerine bırakmak zorunda kalan bütün cihatçı grupların son sığınağı haline gelen bir kent. Rusya’nın ateşkes-çatışmasızlık anlaşmaları kapsamı dışında bıraktığı Nusra’nın (HTŞ) bölgede etkin olması, İdlib’in rejim güçleri ve Rusya’nın Suriye’nin kuzeyinde müdahale edecekleri ilk kent/bölge olması ihtimalini yükseltiyor.İkinci bölgeyi Cerablus’tan Afrin’e Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonları sonrasında Türkiye’nin denetimini ele geçirdiği bölgeler oluşturuyor. Üçüncü bölgeyi ise, bugün hâlâ belirsizliğini koruyan Menbic’ten başlayıp Fırat’ın doğusunda Kürtlerin ve müttefiklerinin (Suriye Demokratik Güçleri-SDG) elinde bulunan topraklar oluşturuyor. IŞİD’e karşı işbirliği yaptığı ABD tarafından ağır silahlarla donatılmış olan SDG’nin elindeki bölge, hem toprak büyüklüğü ve hem de askeri bakımdan Suriye’nin kuzeyindeki en önemli bölge konumunda bulunuyor. Dolayısıyla ülkenin geleceğinin belirlenmesi konusunda rejimin öncelikli muhatabının Kürtler (SDG) olduğunu söyleyebiliriz. 

Türkiye’deki Erdoğan iktidarının Suriye’deki Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonlarını önce Kürt kantonlarının (Kobanê ve Afrin) birleşmesini engellemek ve daha sonra uygun koşullar oluştuğunda Kürtlerin elindeki bölgeleri ele geçirmek (Afrin) için yaptığı bir sır değil. Bu nedenle Türkiye’nin ve işbirliği yaptığı grupların (ÖSO) denetimindeki bölgelerin kaderi büyük oranda Suriye rejimi ve Kürtler arasındaki görüşmeler tarafından belirlenecek.

Bu üç bölge için bir sıralama yaparsak; ilk önce İdlib’e bir operasyon kaçınılmaz görünüyor. Sonra Suriye rejimi ve Kürtler (SDG) arasındaki görüşme-çözüm sürecinin nasıl sonuçlanacağı belirleyici bir önem taşıyor. Ve en sonunda da Kürtlerle olası bir çözüme bağlı olarak sıra Türkiye ve desteklediği grupların ellerindeki bölgelere geliyor.

Aslında Kuzey Suriye’de Kürtlerin ve müttefiklerinin yönetiminde bulunan bölgelerin Suriye’ye nasıl bir statüyle bağlanacağı konusunda bir süreden beri görüşmeler yapılıyor. Hatırlanırsa Suriye Devlet Başkanı Esad, Mayıs ayı sonunda bir televizyon kanalına verdiği röportajda Kürtlerle müzakerelere hazır olduklarını ama olmazsa güç kullanacaklarını söylemiş ve Kürtlerden de koşulsuz olarak müzakerelere hazır oldukları cevabı gelmişti. Geçen hafta (9 Temmuz) Evrensel’in ‘Arap Coğrafyasında Geçen Hafta’ sayfasının yazarlarından Ruze Cendeli, Suriye’de yayınlanan el Vatan gazetesine dayandırdığı haberinde Suriye rejimi ve SDG’nin siyasi yapılanması olan Suriye Demokratik Meclisi (SDM) arasında Kürtlerin yönetimindeki Qamışlo ve Haseke kentlerindeki resmi binalar için bir ön anlaşma yapıldığını yazdı. Bu haberin ardından Kürtlerin elinde bulunan Haseke kentinden çıkarılan petrol konusunda da bir anlaşma yapıldığı haberleri geldi. Ama asıl önemli haber, SDM’nin18 Temmuz’da Qamışlo’da yapacağı konferans öncesinde programında daha önce yer alan ‘federasyon’ talebi yerine “yerinden yönetim” vurgusunu öne çıkaracağı haberi oldu. Çünkü SDM’nin bu yönde alacağı karar, Suriye rejimi ile uzlaşma için atılmış önemli bir adım olacaktır.

Ancak atılan adımlar ve yapılan ön anlaşmalara rağmen şunu söylemek gerekir ki, Suriye rejimi ve Kürtler arasında kalıcı bir çözüme-anlaşmaya varılması öyle kolay olmayacaktır. Çünkü böylesi bir anlaşmanın olup olmamasını ve dahası olursa çerçevesinin nasıl belirleneceğini önemli oranda Rusya ve ABD’nin tutumları belirleyecek. Fakat yine de bu görüşme sürecinin hızlı ilerlemesinde ABD’nin Menbic konusunda Türkiye ile uzlaşma arayışlarının etkili olduğundan, ABD’nin Türkiye ile işbirliği arayışlarının Suriye rejimi ve Kürtleri birbirlerine yakınlaştırdığından söz etmek gerekiyor.

Nihayetinde görüşmeler rejim ve Kürtler arasında yapılsa da bu görüşmelerin nasıl sonuçlanacağı Rusya ve ABD’nin Suriye konusunda bir yol haritasında anlaşıp anlaşamaması tarafından belirlenecek. Çünkü PYD’nin eski Eş Başkanı ve TEV-DEM Dış İlişkiler Sorumlusu Salih Müslim, her ne kadar “ABD’nin kararlarına mahkûm değiliz” dese de Kürtlerin yönetimindeki bölgelerde ABD’nin askeri üsleri var ve dahası SDG askeri olarak önemli oranda ABD’ye bağımlı durumda bulunuyor. Dolayısıyla Kürtler, sahadaki güç dengelerini-çelişkileri kullanarak bazı noktalarda ABD’yi zorlayabilirler ama bugün mevcut konum-ilişkileri içinde ABD’yi tamamen karşılarına alacak bir politika izlemeleri mümkün görünmüyor. Öte yandan Suriye rejiminin vereceği tavizler de büyük oranda Rusya’nın bölgesel çıkarları tarafından belirlenecek. Dolayısıyla Suriye rejimi ve Kürtler arasındaki görüşmelerin seyri bakımından bugün Helsinki’de yapılacak olan Trump-Putin görüşmesinden çıkacak sonuçlar büyük önem taşıyor. Eğer bu görüşme öncesinde basına yansıyan siyasi çözüm konusunda ABD ve Rusya arasında bir uzlaşmaya varıldığı iddiaları doğru ise, elbette Suriye rejimi ve Kürtler arasındaki görüşmelerin sonuca ulaşılması da daha olanaklı hale gelecektir. 

Yazıyı bu sürecin Türkiye’nin politikalarına olası etkileri üzerinden bağlamak gerekirse, ne ABD’nin ve ne de Rusya’nın Kürtleri hesaba katmayan bir çözümü düşünmedikleri dikkate alındığında Suriye’de siyasi bir çözüm yönünde atılan her adımın Türkiye’nin Kürt sorununda uyguladığı politikayı ve dahası Suriye’deki varlığını daha fazla tartışma konusu haline getireceğini şimdiden söyleyebiliriz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...