08 Temmuz 2018 23:23

Yurttaşlık etiği

Yurttaşlık etiği

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Olağanüstü Hal yönetiminin süresi 18 Temmuz günü bitiyor. Uzatılmayacağına ilişkin açıklamaları duyuyoruz seçim öncesinden beri. Uzatılmaması da mümkün, çünkü OHAL süresince yayınlanan Kanun Hükmünde Kararnamelerle sonsuz bir OHAL’in tüm olanakları yaratılmış oldu zaten. Her ne kadar OHAL kaldırıldıktan sonra alınmış olan bütün önlemlerin de kendiliğinden kalkmış olması gerektiği iddia edilse de, bu iddia ancak etkili bir toplumsal sözleşme ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin geçerli olduğu koşullarda mümkün. Peş peşe üç kararname yayınlandı bu hafta sonu,  701 sayılı sonuncusu ile 18, 632 insan daha ihraç listelerinde yerini aldı. Görevi devredecek olmanın telaşından olsa gerek, gerekçeleri kaldırmayı unutmuşlar listenin bir bölümünde. Çalıştığı kurum, mezun olduğu okul görüşü, sosyal medya paylaşımı gerekçe gösterilebilmiş insanların yıllarca verdikleri emeklerin yok sayılabilmesi için.  Bilmediğimizden değil, ancak bu denli pervasız olunması hala beni şaşırtabiliyor.

Dokuz Eylül Üniversitesinden tüm barış imzacıları da bu listede. Toplam 18 barış imzacısı akademisyenin de katılmasıyla ihraç edilen barış akademisyeni sayısı 404’e, iş kaybına uğrayan imzacı sayısı ise 516’ya çıkmış oldu. İki yıldır yayınlanan her listede can dostlarım var, birlikte mücadele ettiğimiz, işimizi, aşımızı paylaştığımız. Son kararnamede yer alan Dokuz Eylül’den dostlarımız son bir yıldır açığa alınmış, kararname beklemekteydiler. Canım dostum Prof. Dr. Cem Terzi, geleceğimizin daha aydınlık olacağını düşünmemi sağlayan, umudumu güçlendiren gençlerimizden sevgili Prof. Dr. Halis Ulaş çok yakından tanıdıklarım. Nerede olurlarsa olsunlar emeklerini, birikimlerini toplumdan esirgemeyeceklerini bildiğim pek çok bilim insanı artık üniversitelerinde değiller.

Dokuz Eylül’ün rektörü de ihraç edilenler arasındaymış. İhraca gerekçe gösterilen kurum görüşünün oluşturulması ve kararnameye yansımasında almış olabileceği rol düşünüldüğünde ihraç kararnamelerinin yargısız infaz özelliğini nasıl da açıkça ortaya koyuyor. Benzer bir durum Ege Üniversitesi için de olmuştu. Dostlarımızı, meslektaşlarımızı listeleyen o rektör de ihraçtan kurtulamamıştı.

Son yazımda kitabının önsözünden alıntı yaptığım muhreç dostlarımdan   Nilgün Toker Kılınç’ın  Politika ve Sorumluluk kitabına dönüp dönüp bakacağım bu dönemde durmadan sanırım. Kitabın “Hannah Arendt’te Politik Sorumluluk: Yurttaş Sorumluluğu” bölümünde evrensel ya da akılcı ölçütlere başvurarak yaşamını düzenleyen öznenin bunca kötülüğe nasıl izin verdiğini tartışırken, bu ölçütlerin bizi ‘iyi insan’ yapmadığını, vicdanların düşüncesiz bir edim ile kendilerini yasalara uymakla akladıklarını üstelik bu ölçütlerin böylesi dönemlerde alabildiğine silikleştiğini hatta ortadan kalktığını belirtiyor. Karşısına ise politik/kolektif sorumluluk kavramını yerleştirerek politik işlere karışmamanın sorumsuzluk olduğunu savunuyor. Evet sevgili dostumun dediği gibi politik insan yurttaştır, yurttaşlık etiği insani bir dünyayı paylaşma talepleri ve arzusu ile dünyayı paylaştığımız diğerlerine ve aynı zamanda bu dünyaya karşı sorumlu olmamızı gerektirir.

Yurttaşlık etiğini paylaştığımız, kolektif sorumluluğumuzdan hiç vazgeçmediğimiz dostlarımız bizleri zenginleştirmeye devam edecekler, daha insani bir dünyayı var edeceğiz birlikte.

Bölümün başındaki Hannah Arendt alıntısı ile bitirelim o zaman. “Bu dünyadan gitmek zorunda kalacağımız gün, arkamızda daha iyi bir dünya bırakmak, iyi bir insan olmuş olmaktan daha önemli olacaktır.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...