08 Temmuz 2018 23:25

OHAL’in olağan yönetim olacağı bir ‘yeni’ dönem

OHAL’in olağan yönetim olacağı bir ‘yeni’ dönem

Fotoğraf: Envato

Paylaş

24 Haziran seçimi sonrasında, Erdoğan’ın “tek parti tek adam rejimi”ni resmen başlatmasıyla birlikte, “yeni bir döneme” girilip girilmediği de siyasi arenadaki tartışmaların ön sırasına çıktı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhuriyetin 13. Cumhurbaşkanı olduğu biçimindeki YSK kararı, yine YSK’ye düzelttirildi. YSK, Erdoğan'ın “yeni dönemin 1. Cumhurbaşkanı” olduğunu ilk mazbatasını değiştirerek kabul etmiş oldu.

CHP, “Cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı Atatürk’tür. Cumhuriyeti yıktınız mı ki Erdoğan kurucu cumhurbaşkanı diyorsunuz...” diye itirazlarda bulunsa da AKP-MHP ittifakı, “Atı alan Üsküdar’ı geçti” yöntemiyle bildiğini okuyarak yürüyor. Bu yolda yürüyecek gibi de görünüyor.  

ESKİDEN DE BETER BİR ‘YENİ’

Ama tartışma da çeşitli yanlarıyla boyutlanarak sürecek.

Cumhuriyet, demokrasi, tek parti tek adam rejimi, tartışması yeniden yeniden gündeme gelecek. Dahası, “teorinin denek taşı” olarak yeni dönemin her uygulamasının eskiyle bağlantısı, “yeninin ne kadar yeni”, “yeni” diye getirilmek istenenin “eskiden de eski” olduğu, “tarihin yenisiyle takvimin yenisi”nin aynı olmadığı gibi çok yönlü tartışmalarla “eski-yeni” tartışmasının süreceği de bir gerçek. 

Nitekim yayımlanan son KHK, “yeni dönemin” eskisinin kesintisiz devamı olacağını gösterdi. Dahası, KHK ile OHAL’in olağan yönetim haline getirileceği düzenlemeler yapılacağı da Erdoğan ve sözcüleri tarafından bir müjde gibi sunuluyor.

Bütün bunların ötesinde de, “tek parti tek adam rejimi”nin bir demokrasi ve özgürlükler düzeni değil, “tek parti tek adam diktatörlüğünün inşası dönemi” olduğu, dolayısıyla “yeni dönem”in ne demokrasi, ne özgürlükler ne de ekonomik ve sosyal haklar bakımından bir ilerlemeye karşılık gelmediği de artık tartışılmaz gerçek olarak önümüzdedir.

Kısacası, “tek adam”ın her adımı, “yeni dönem” denilenin “eskiyi” bile aratacak bir dönem olacağının işaretleri hızla çoğalıyor. 

BARIŞ AKADEMİSYENLERİNE ÖFKE DİNMİYOR

Günlerdir, “OHAL kalkmadan yayımlanacak son kararname olacak. TSK ve emniyetten ihraçlar var. Önemli sayıda göreve iadeler olacak...” denilen, yayımlanması 3-4 gün geciktirildiği için merakla da beklenen bir kararnameye de dönüşen 701 No’lu KHK dün yayımlandı.

Ve görüldü ki, “ihraçlar” öyle ne TSK ve emniyetle sınırlıdır ne de birkaç bin kişiyle.

Kararnameye göre çeşitli kurumlarda görev yapan 18 bin 632 kamu çalışanı ihraç edildi. 12 dernek, 3 gazete ve bir televizyon kapatıldı.

“İhraçlar” bakıldığında; ihraç edilenlerin yarısına yakınının emniyetten, üçte birinin TSK’den, geri kalanlarının da diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlarından olduğu görülmektedir. 

Ama bu kararnamenin iki özelliği daha var.

Bunlardan birincisi; İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nde (DEÜ) daha önce “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzaladıkları için açığa alınıp haklarında soruşturma açılan, içlerinde Prof. Dr.İzge Günal, Prof. Dr Cem Terzi, Prof. Dr. Ayşen Uysal, Prof. Dr. Halil Resmi gibi kamuoyunda özgürlük ve demokrasi mücadelesinin önde gelen akademisyenlerin bulunduğu “Barış Akademisyenleri” de ihraç edildi! 

İşin ilginci, bir yıl önce, bu son KHK ile ihraç edilen akademisyenler hakkında soruşturma açtıran DEÜ’nün eski Rektörü Prof. Adnan Kasman da dün yayımlanan 701 No’lu  KHK ile ihraç edilen akademisyenler arasında yer aldı.

KÜRTLERE NEFES ALMAK DA YASAK!

Bu karanamenin ihraçlar dışındaki ikinci özelliği ise, 701 No’lu KHK ile 12 dernek, 3 gazete ve 1 TV kanalının da kapatılmasıdır. Yani, OHAL’in ikinci yılı dolup, “Artık OHAL’e ihtiyaç yok onun için kaldırıyoruz” denilen koşullarda hala dernek, gazete ve TV kapatılmaya devam edilmesidir.

Kapatılan dernekler, muhtemeldir ki FETÖ ile bağlantılı oluğu iddia edilen derneklerdir. 

Kapatılan; Özgürlükçü Demokrasi ve Welat gazeteleri Kürt halkının ekonomik, siyasi, kültürel taleplerini savunmak için çıkarılan gazetelerdir. Bir yerel gazete olan Halkın Nabzı da, Kürt sorunu ve demokrasi gündemlerine öncelik veren bir gazeteydi. 

OHAL’in başlarında Özgür Gündem gazetesi ve imc TV gibi ülke çapında tanınmış medya organları kapatılırken, onlarca yerel gazete, TV ve yayınevi de kapatılarak, Kürt çevrelerinin  “nefessiz” bırakılması amaçlanmıştı.

Şimdi ise, giderayak, OHAL koşullarında bile çıkmaya devam eden gazeteler kapatılarak, “yeni dönemde Kürtlere ne vaadedildiği” gösterilmek istenmiştir.

Kısacası bu üç gazetenin kapatılmasıyla “yeni dönemde de Kürtlerin nefes almasına izin vermeyeceğiz” mesajı verilmektedir.

OHAL OLAĞAN DÜZEN HALİNE GETİRİLİYOR

Her ne kadar son başbakan ve bu KHK sisteminin başında olan Efkan Ala, bir hafta kadar önce, ‘son bir KHK çıkacak’ demişlerse de, son bir hafta içinde iki KHK çıktı. Şimdi üçüncü bir KHK’nin daha çıkacağı belirtiliyor.

Bu üçüncü KHK ile OHAL’in normal zamanlardaki yönetimlerin yetkisi içinde olmayan bir takım yetkileri yeni dönemin normal yönetimlerine, yani “tek adama” verecektir. Böylece OHAL aslında “olağanlaştırılacak”tır.

Muhtemeldir ki Erdoğan, bir süre sonra kendisinin ne kadar özgürlük yanlısı olduğunu söylemek için “OHAL’i biz kaldırdık” diyecektir! Oysa eğer “OHAL’i biz olağan düzen haline getirdik” derse gerçeğe daha yakın bir şey söylemiş olacaktır.

Kısacası “yeni dönem” denilerek övülmek istenen “tek parti tek adam dönemi”nin bir özelliğinin de ”OHAL’in olağan yönetim haline getirildiği dönem ‘ olduğu artık tartışılmazdır.

702 No’lu KHK’nin bu gerçeğin kanıtlanması olacağını şimdiden söyleyebiliriz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa