08 Temmuz 2018 23:15

Başkanın bütün adamları

Başkanın bütün adamları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hayır, ABD’deki ünlü ‘Watergate Skandalı’nı anlatan filmden değil, Türkiye’deki yeni sistemden söz ediyoruz. Meclisteki yemin töreninden sonra şimdi herkes yeni sistemde yürütmenin başı olan partili cumhurbaşkanının kimleri yardımcı ve kimleri bakan yapacağını konuşuyor. İktidara yakın medya organları yeni sistemle ilgili umut pompalamak için her gün kırk takla atıyorlar. Neymiş, efendim yardımcılar ve bakanlar partili olmayacakmış da millete daha iyi hizmet sunulacakmış! Partili olmasalar ne yazar! Hepsi başkanın/partili cumhurbaşkanının adamları olacaklar. Adamları diyoruz, çünkü 16 yıllık AKP-Erdoğan iktidarında bakan yapılan kadınlara bile görüntüyü kurtarmaya yönelik bir vitrin gözüyle bakıldı. Bu nedenle Genelkurmay Başkanı Akar yardımcı mı olacak, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın Dışişleri Bakanı mı olacak, bunların hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Çünkü bu görevlere kimler getirilse getirilsin, yeni sistem, başkan ve adamlarından ibaret olacak. 

Devlet aygıtının bütün kurumlarının partili cumhurbaşkanına-tek adama- bağlandığı bu sistemi savunanlar, yürütmenin önündeki bürokratik engeller kalkacak, artık işler daha hızlı yürüyecek diyorlar. 

İyi de işler kimler için daha hızlı yürüyecek?

Mesela özelleştirmelerin durdurulması, milyonlarca işsize iş bulunması, taşeronluğun yasaklanması, sendika ve grev hakkının güvenceye alınmasının önünde bürokratik engeller vardı da o yüzden mi bugüne kadar tersi politikalar yürütüldü?

Ya da iktidarın elinden tutan vardı da o yüzden mi demokratik bir anayasa yapılamadı, Kürt sorunu barışçıl yollardan çözülemedi, gerçek bir laiklik için adım atılamadı ve kadınların hak eşitliği sağlanamadı?

O zaman soralım:

Yabancı sermayeye “sizi engelleyen varsa bildirin, anında kapıya koyalım” garantisi veren, patron örgütlerine “OHAL’i grevleri yasaklamak için kullanıyoruz” diyen partili cumhurbaşkanı acaba kimlerin işini hızla görecek?

OHAL koşullarında devletin bütün kurumlarının kendisinin kazanması için seferber edildiği seçimleri “kazanmayı” bir “demokrasi zaferi” olarak açıklayan ama “CHP, bölücü terör örgütünün uzantısı partiyi meclise taşıdı” diyerek ana muhalefet partisini ve 6 milyon oy alarak meclisin üçüncü partisi olan HDP’yi açıktan hedef yapmaktan geri durmayan partili cumhurbaşkanı acaba ülkeyi hızla nereye götürecek?

Ya OHAL’i kaldıracağını açıklayan ama gözaltı süresinden savunmanın dosyalara ulaşması önündeki engellere ve valilere sokağa çıkma yasağından her türlü gösteri ve yürüyüşü engellemeye kadar verilen yetkileri kalıcı hale getiren yeni sistem acaba ülkeyi hızla dünyanın hangi ülkeleri arasına götürüyor?

Peki, Suriye’nin Türkiye sınırındaki bölgelerini cihatçı çetelerin sığınağı haline getiren, Suriye ve Irak’ta müdahale politikasında ısrar ederek ülkeyi tehlikelere atan ama sonra “milli güvenlik” adına emperyalistlerden milyarlarca dolarlık uçak ve füze (ABD’den F-35 savaş uçağı ve Rusya’dan s-400 füzeleri) almak için kapı aşındıran bu iktidar dış politikada ülkeyi hızla nereye sürüklüyor?

Uzatmaya gerek yok; yeni sistem emekçi halk kesimlerinin değil, sermayenin en gerici, en saldırgan kesimlerinin ‘iş’lerinin hızla yürütülmesini amaçlıyor. Bunun için ekonomide, iç ve dış politikada engel olarak görülen ne varsa hedefe koyuyor ve bunlara karşı baskı ve şiddete dayalı bir politika uyguluyor. 

Açıktır ki, bugün toplumun geniş kesimleri Cumhurbaşkanı Erdoğan şahsında, partili cumhurbaşkanı sisteminin kendi yaşam koşullarını düzelteceği beklentisini taşıyor. Burjuva medya organları da bu beklentiyi canlı tutmak için bütün imkânlarını seferber ediyor. Ama bütün yetkileri elinde toplamış olsa da gerek ekonomideki kötü gidişat ve gerek politik alanda seçim sürecinde muhalefet adaylarının mitinglerine katılan kitlelerden yükselen demokrasi talebi ve ayrıca bölgede (Ortadoğu) emperyalistler arasında keskinleşen çelişkiler önümüzdeki dönem partili cumhurbaşkanının işinin kolay olmadığını/olmayacağını gösteriyor. Ve elbette bugün bu rejimden beklenti içindeki emekçi halk kitleleri, bu rejimini kimlerin işlerini hızla yürütmek için dayatılmış olduğunu, bu sistemin kimlere hizmet ettiğini gördükleri oranda “nasıl bir sistem?” sorusunu daha çok soracak; bu sömürü ve baskı rejiminin yerine tek adamın değil halkın söz sahibi olacağı gerçek bir demokrasinin, halk demokrasisinin kurulmasının yolu da açılacak. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...