07 Temmuz 2018 23:45

Artık her başarısızlığın hedefi ‘tek adam’dır!

Artık her başarısızlığın hedefi ‘tek adam’dır!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan; “tek adam” hükümeti bakanlarının özelliklerinden söz ederken özet olarak; “Artık bakanlar partili olmayacak. Liyakat ve ehliyete göre atanacaklar. Böylece bakanlar daha verimli çalışacak...”  diyor. Ve ekliyor: “Cumhurbaşkanı olarak ben AK Parti’nin genel başkanıyım!” 

Bakanlığı partisinin hatta kendi seçim bölgesindeki delege ağalarının “arpalığı” olarak kullananlar dikkate alındığında, particilikten usanan halk, “Ah ne iyi, artık bakanlar partizanlık yapmayacak, yasalar neyi gerektiriyorsa onun gereğine göre çalışacaklar”  diye düşünülebilir. Oysa gerçek böyle değildir.

‘HALK NE DER’ BASKISI OLMADAN AMA...

Çünkü normal olarak parlamenter demokrasilerde başbakan ve bakanların seçilmiş, en azından mantıksal olarak bir dahaki seçimde kendisini seçenlere hesap verme ihtimali olan kişilerden olması “demokrasinin olmazsa olmazı”dır. ABD’deki başkanlık sisteminde bakanların parlamentodan onay almak zorunda olması da biraz seçilmişlerle bir ilişki kurulmasındandır.  

Ama bizim “yerli -milli başkanlık sistemimizde”  böyle bir mekanizma bile yoktur. 

Oysa egemen sınıf için, kendisinin ülkeyi yönetme komitesi olmasını istediği hükümetin, egemen sınıfın çıkarından başka kaygılar taşıması bir sorundur ama iktidarına meşruiyet sağlamak için de burjuvazi buna katlanmak zorundadır. 

Şimdi ‘tek adam rejimi’ ile bakanların siyasetin dışından seçilmesi; bakanların bir “teknokratlar hükümeti” gibi, seçim endişesinden (buna halk baskısından demek daha açık bir ifade olur) tamamen kurtarılarak, sadece kendisinin önüne getirilen görevin yerine getirilmesine konsantre olması demektir. Ki, “tek adam rejimi” hükümeti, bir “teknokratlar hükümeti”  olarak“Bu yapılanlara halk ne der? ” kaygısı taşımadan çalışacaktır.

HALKIN TEPKİSİNİN DOĞRUDAN HEDEFİ TEK ADAM OLACAK

Ancak bu, tartışılan sorunun bir yanıdır. Çünkü bu kişiler her ne kadar yeniden seçim kaygısı taşımayacaklarsa da kendilerini bakan yapan “tek adam”ın emir ve kaygılarını kendilerinin baş kaygısı edinecektirler. Yani, gerçekte tek adam sisteminin bakanları; ister bürokraside yetişmiş ister takiye yoluyla siyaset dışında görünsün, “tek adamın adamları” olarak, teknokratlar hükümetinden farklı olarak, siyasetin de göbeğinde olan kişiler olacaklardır. 

Burada akıllara Erdoğan’ın uzun bir zamandan beri; “ülkeyi şirket yönetir gibi yönetmeliyiz”  sözü gelir. Tam da egemen sınıfların hayallerindeki gibi yönetimdir bu. Ama bu durum, “teknokrat hükümetleri”nin aksine, egemen sınıfların klikleri arasındaki mücadeleyi azaltmayacak tersine artıracak bir durumdur. Çünkü; bakanlar, aynı zamanda, egemen sınıfın bir kliği ile her bakımdan içli dışlı hale gelmiş “siyasi bir kişi”  olan “tek adam”  tarafından seçilmektedirler.

Bu yüzden de;

1-) “Tek adam”  egemen sınıfların klikleri arasındaki çatışmanın merkezinde olacağı için, egemen sınıf klikleri arasındaki çatışmanın da göbeğinde olacaktır.
2-) Hükümetin başında ve bakanların “tek seçicisi” olduğu gibi “seçilmiş olan tek kişi” olması nedeniyle de başkan, hükümetin her başarısızlığının “doğrudan” ve “tek sorumlusu”  olarak halkın öfkesinin de hedefi olacaktır.

MÜCADELE ENGELLENEMEYECEKTİR

“Tek adam rejimi” savunucuları, Erdoğan’ın halk indindeki “büyük itibarını”  öne sürerek, halk yığınlarının taleplerini ifade ederken ya da hükümetin başarısızlıklarına tepki gösterirken,  hükümetin başarısızlıkları karşısında, tepkilerini onu rahatsız etmeyecek biçimde ifade edeceklerini iddia etmektedirler. 

Ancak bu iddianın siyasette bir karşılığı yoktur. (*)

Elbette “tek adam rejimi hükümeti “, “halk tarafından seçilmiş vekillerin oluşturduğu”  ve “halkın seçtiği Meclisten güvenoyu alarak göreve gelmiş bir hükümet”  olma zırhını da çıkaracağı için, halkın istemediği kararlara kolayca bahane bulamayacak bir hükmet olacaktır.

Bu yüzden de “tek adam hükümeti”ne karşı tepkiler de aynı ölçüde dolaysız ve örtüsüz bir biçimde “tek adam hükümetine, en başta da onu iş başına getiren tek adama karşı bir tepki”ye dönüşecektir. Ertelenen her greve, yapılan her zam, her vergi artışı ve ekonomide halka çıkarılacak her faturaya, iç ve dış politikadaki her başarısızlığa... doğrudan “tek adamın marifeti” olarak bakılacaktır. Dolayısıyla tek adam tepkilerin doğrudan hedefi de o olacaktır!

Erdoğan fanatizminin uzun süre bu tepkileri ertelemesi ya da engellemesi başarılacak bir şey değildir. Tersine; hayatın her alanındaki büyük sorunlar ve bu sorunların büyük ölçüde 16 yıllık Erdoğan-AKP iktidarının eseri olduğu dikkate alındığında; Erdoğan savunuculuğu üstünden işçi sınıfının, halkın, uzunca bir zaman oyalanması kolay olmayacaktır.

Kısacası Erdoğan ve “tek adam hükümeti”nin işi, masa başında tasarlandığı kadar kolay olmayacaktır. 

(*) Erdoğan’ın yakın çevresi, seçimde AKP’yi başarısız, Erdoğan’ın ise partisinden yüzde 10 daha fazla oy almış olmasını kanıt göstererek, “başarılı” gösteriyorlar. Erdoğan da buna inanıyor ve parti yönetimini ve yerel yöneticileri suçluyor. Oysa fazla yüzde 10 oy MHP’den gelmiştir. Yani Erdoğan’ın başarısız gördüğü AKP’den fazla bir tek oyu görünmemektedir. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...