07 Temmuz 2018 23:30

Nakavt yok özeleştiri var

Nakavt yok özeleştiri var

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Gündemin beklediğimizden hızlı sertleştiği bir hafta daha geride kaldı.

Onca kutuplaşma söyleminden sonra tüm diğer icraatlar gibi yeniden toplumsal bir barışın kurulmasını da seçimden sonraya erteleyen iktidarın temsilcileri, beklenmedik açıklamalarla geldi. Daha YSK kesin sonuçları açıklamamıştı ki Eren Erdem tutuklandı, Süleyman Soylu CHP’lileri şehit cenazelerinden men etti ve biz, kendimizi idamın geri gelmesini konuşurken bulduk. 

Bu fırtına ortamında yaralı halimizle dik durmaya çalışıyoruz.

Bu hafta Artı TV’de Selin Nasi ve Nilden Postacı ile seçim ve sonrasını konuşmak üzere Murat Aksoy’a konuk olduk. Bir nevi atölye oldu benim için, bu söyleşi süresince şunu fark ettim. Biz muhalefet kanadının seçmenleri, seçim dönemi sivil toplum kuruluşlarında örgütlenmeyi ve sandık güvenliğini sağlamayı yapabileceğimiz en değerli katkı olarak görmüşüz hep. Demokrasiye olan inancımız ne kadar yıkılırsa yıkılsın, partilere ve kadrolarına olan inancımızı gizliden korumuşuz ya da belki konfor alanımızdan çok da uzaklaşamamışız. Örgütlenmeyi sivil toplum kuruluşları altında gerçekleştirip, aktif bir siyasete çok yakın durmamış, haklı bir davaya gönülden kendimizi vermemişiz.

En azından kendime batıracağım iğne budur.

Oysa iktidara bakınca, tam 16 yıldır kapı kapı gezmekten geri durmadılar. Muhtarlar kalenin başına geçti. İktidarın kadınlarını biz sokak röportajlarında görüp şaşırıyorduk. Meğerse ev ev çay partilerindelermiş. Biz iki seçim arası ahlar ve vahlar içinde hayatlarımızı normalleştirmeye çalışırken onlar dilleri döndüğünce, yakın çevrelerine propagandayı hiç kesmemişler.

Siyasetin uzun soluklu olması artık sadece siyasetçiyi değil, bizi de ilgilendiriyor. Biz bu 16 yılı her gün bir şey yüzünden parça parça hayata küserek, iktidara kızarak, kendimize dönerek, içimize kapanarak geçirdik. Cehalet öyle zorladı ki sınırları, cahille sohbeti kesmeyi yeğledik. Aklımızı öyle koruyacağımızı sanıyorduk, geçici bir korumaymış, geleceğe bir yatırım değilmiş meğer. Cehaletle kavgayı yanlış yerde ve yanlış şekilde yaptık belki de. Sesimizi duymadılar bile, duyan da öyle bir öfkeli cephe gördü ki, korunmak için iyice sarıldı cehaletine.

Söyleyeceğim şey sizi yorabilir ama kalacaksak bu ülkede, politize olmak zorundayız. Örgütlenmenin bir parçası haline gelmeliyiz. İyice yalnızlaştırdık kendimizi, kutuplaşmayı çözmenin de bir yoludur komşu kapısı çalmak belki?

Bırakıp gitmek de bir çözüm değil zaten, nereye gitsen memleket arkandan gelir. Gitsek de hayat, dünyanın bize yakın yerlerinde ülke adına özeleştiri vererek geçecek. Uzaktan davulun sesi az gelmiyor, içindeyken alışılıyor da dışındayken her bir tokmak insanın midesine ve vicdanına iniyor.

Orada olsam bir şeyleri değiştirebilir miydim hissi yüreğe çöküyor. “Eşim dostum ne halde?” derdi omuzlardan inmiyor. Kalıp dert çekmektense kalkıp düzeltmek yeğdir.

Darmadağın bir ev gibi düşünüyorum. Çöpler birikmiş, halılar leke içinde, duvarlar kapkara. Ama temizlesen de tek kişi zilini çalmayacak gibi hissedip kalkmıyorsun yerinden. “Taşınırım en kötü ne olacak ki?” hissi ile günler birbirini kovalıyor. Oysa bir enerji ile girişiverdin mi, evet uzun bir zaman ve emek alıyor ama insanın ilk başta kendine saygısı geri geliyor.

Yapmadığımı, inanmadığımı yazamam, elim gitmez kendime saygım kalsın isterim. Özeleştirimdir, ben cehaletten yorulduğum için, bu zihniyet ile teke tek mücadeleden kaçındım. 7 Haziran’da tanıdık tanımadık herkese döktüğüm dili 16 Nisan’da dökmemiştim. Ben seçimle ilgili her çalışmaya katıldım ama bir parti adına kapı kapı hiç gezmedim. Sadece siyasi görüşümü anlatıp, kendime bir adım yaklaştırabilmek için bir komşu kapısı da çalmadım. Hatalıyım. Şimdi görüyorum. 

Kendime yarattığım o konfor alanının hepimize zararını da şimdi fark ediyorum.

Ben değişeceğim, sabrımı kuşanacağım, vaktimi harcayacağım, önümde sabit bir tarih ve seçim takvimi olmasa dahi, dil dökeceğim, çalışacağım.

Çalışmak ışıldatır insanı.

3 kadındık programda demiştim. Ekranlarda alışık olmadığım bir sahnede bizzat yer almak gurur verdi. Erkek moderatör karşısında, kadın hakları dışında bir konu üzerine konuşacak 3 kadın konuk. Laf lafı açtı, suratsız değil neşeli bir yayındı, fikir fikri getirdi. Bana bu yazıya ilham oldu.

Ve şunu fark ettim, aslında ne kadar güçlüyüz biz kadınlar.

Ağacı, kuşu, sebzeyi anlatmakla başlayıp kürtajın neden bir hak olduğuna varan geniş bir yelpazede, bir ömre yayılan sabırla, dil döke döke yetiştiriyoruz zaten çocuklarımızı. Bir ilişki sürdürmek için toplumun ataerkil refleksleri ile kendi hayat görüşümüzü çarpıştıra çarpıştıra eğitiyoruz etrafımızdakileri, dik durabilmenin, böyle bir toplumda kadın olabilmenin bedelini her gün ödüyoruz.

Yapabileceğimize inanıyorum, bizde o sabır, dünyayı yerinden oynatacak güç var. Çünkü erkeklerin aksine, biz zaten onlar için her şey yolundayken bile direnerek yaşıyorduk bu hayatı.

Bakın İran’da sokaklarda dans ediyor kadınlar. Yasaklara inat, bir rejimi yıkmak için ellerindeki tek silahı, bedenlerini ne de güzel kullanıyorlar.

Meksika’da da bir ilk yaşandı, ilk kez başkentin belediye başkanı bir kadın oldu. Claudia Sheinbaum 56 yaşında, kökleri Litvanya ve Bulgaristan’a dayanıyor. Aslında bir göçmen ve Yahudi. Fizik doktorası sahibi, aktivist, çevreci, sol gelenekten geliyor. Movimiento Regeneración Nacional’in ilk üyesi. Meksika tarihine adını tüm ezberleri bozarak yazdırıyor.

ABD’de Latin kökenli siyasetçi Alexandria Ocasio-Cortez, geçen hafta New York eyaletinde Demokrat Parti’nin Temsilciler Meclisi ön seçimlerini kazandı. Rakibi Joe Crowley tam 10 dönemdir demokratların kongre üyesiydi. Cortez “Dempokratların Sosyalistleri” isimli DSA grubunu kurdu. Kendi tanıtım filminde, içinde bulunduğu yapıyı karşısına aldı ve bayrak açtı “Ben çalışan bir New Yorker’ım. Burada çalışıp, emeğimizin karşılığında aldığımız parayla yaşayabilmek, kira ödeyebilmek, sağlık ve eğitim hizmeti alabilmek, çocuk yetiştirmek istiyoruz. Uzaklardaki saraylarından konuşan elitist, aristokrat demokratların bilmediği bir şey var: Bu şehir bizim, onu yaşayan biziz, değiştirecek olan da.”

Cortez’in zaferinden tam 24 saat sonra, DSA’nın sadece tek bir birimi 1000 yeni üye kaydı almış. 28 yaşında Latin bir kadın Amerikan Siyasi tarihine bomba gibi düştü. “Sosyalizm artık yakaya gururla takılacak bir etiket” diyor sokak röportajlarında New Yorklular.

Emperyalizmin kalesinden sosyalist bir kadın siyasetçi, önündeki uzun yıllarla, ağır atıl siyasete meydan okuyor.

Bizde ise yeni meclisteki kadın vekil oranları aşağıdaki gibi:
HDP: Yüzde 38.9
CHP: Yüzde 15.5
AKP: Yüzde 11
MHP: Yüzde 7.5

Önümüzde yerel seçim var, önümüzde daha yıkılacak tabular, bozulacak ezberler var.
Dünyada olanı bizde yaşatabilecek o güç bizde var. Sabrınıza, inadınıza, gücünüze, zekanıza güveniyorum  kadın arkadaşlar.
Bu dünyayı yakarsa kadınlar yakar, yerine cenneti kurar. 
Size de son sözüm beyler, azıcık kenara çekilin, gölge etmeyin yeter.
Kalktık yerden; nakavt yok, özeleştiri var.
Özgür, tabusuz, aydınlık pazarlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...